Nebevî Yöntem
224
ve doğru yolu gösteren veli (dost) bir kimseyle arkadaşlık na-
sip etmesiyle faydalandırır. Kalbine bu salih kişinin sevgisini
salar. Edilinen arkadaş da ne zaman gerçekten Allah’ın bir ve-
lisi (dostu), onu arkadaş edinen de Allah’ın rızasını istemekte
doğru ve samimi olursa, o vakit arkadaşlığın semeresi de or-
taya çıkar. Ebu Davud ve Tirmizî’nin sahih bir isnadla rivayet
ettikleri bir hadise göre, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,
“Kişi arkadaşının dini üzeridir. Bu sebeple her biriniz
kiminle arkadaşlık yaptığına iyi baksın”
121
buyurmuştur.
Arkadaşlığa işaret eden ve arkadaşlığı teşvik eden âyet
ve hadisler pek çoktur. İman tarihinin tamamı ister nebi, ister
veli olsun basiret üzere Allah’a davet eden kimsenin kalbinin,
ruhî kaynağı teşkil ettiğine tanıklık etmektedir. Salih nesiller,
arkadaşlıkla, beraber olmakla, sevmekle, öğrencilik etmekle
ve dost edinmekle o kaynaktan avuç avuç almışlardır.
Edinilen arkadaşın iman ve ihsanı ve Allah dostluğu mik-
tarınca da onu arkadaş edinen, ondan yararlanır.
Mü’minler arasında Allah’ın, gayretini, Rabbini tanıma ve
onu Allah’ın üzerlerine nimet ihsan etmiş olduğu kimselere
erişme makamını isteme noktasına kadar yükselttiği kimseler
vardır. Lehine hayır yazıp takdir etmiş olduğu kimse için Şanı
Yüce Allah, ona yol gösterecek bir yoldaş ve ona doğruyu
gösterecek bir veli (dost) bulmayı müyesser kılar.
Allah’ı arzulamanın ve eğitici velinin niteliği hususunda
Şeyh Abdülkadir Geylânî’nin bazı sözlerini aktarmak istiyoruz.
Bu salih Rabbanî zat -Allah’ın rahmeti üzerine olsun ve Allah on-
dan razı olsun,- Allah’ın velilerinin arkadaşlık sırrına tanık olmuş
biricik kişidir. Ümmetin âlimlerinin onun salih bir kişi olduğu ve
121 Ebu Davud, Edeb 19; Tirmizî, Zühd 45. Tirmizî bu hadisi “hasen-garip” ola-
rak değerlendirmiştir.
Imanın Şubeleri
225
bu husustaki önderliği ve fazileti üzerinde icma etmiş olmaları
dolayısıyla da onun sözlerini zikretmekle yetinmekteyiz.
Geylânî, Allah’ın rızasını isteyen kimseye hitap ederken
ayağını, Allah’a giden yoldaki basamak üzerine koyarak şun-
ları söylemektedir: “Yüce Allah yolunda bir kimseyle arkadaş-
lık yapmak istersen elin-ayağın kesildiği, gözlerin uyuduğu bir
zamanda güzelce abdest al. Sonra namaza yönel. Aldığın ab-
destle namazın kapısını, kıldığın namazla da Rabbinin kapısını
açmış olacaksın. Namazını bitirdikten sonra da ona ‘Kiminle
arkadaş olayım? Kılavuzum kim olsun? Sana dair kim haber
verir? Kim müfrittir? Halife kimdir? Vekil kimdir?’ diye sor. O,
kerim olan zattır, senin zannını boşa çıkarmayacaktır. Şüphe-
siz kalbine ilham verecek, sırrını bildirecek, sana beyan ede-
cek, kapıları açacak ve önünde yol aydınlanacak… Kalbinde
bütün cihetler bir olup çoğunlukla belli bir kişi tayin edilirse, o
zaman sen de ona yönel.”
122
Daha sonra ciddi bir arayıcıya, görünüşteki ölçülerin,
Allah’ın veliliği hakkında hüküm vermeye elverişli olmadığını
açıklayarak şunları söylemektedir: “Onun fakirliğine, mezhe-
binin eksikliğine, hâlinin muntazam olmayışına, elbiselerinin
eski olmasına, ifadelerinin yetersizliğine bakma. Şüphesiz
mana onun içindedir, zahirinde değildir. Yapısındadır, yüzün-
de değildir. Ona olan saygın dolayısıyla ilk olarak sen onunla
konuşma, onun herhangi bir hâlini (başkasına) açma, onun
Rabbinden kendisine verilmiş ihsanına bak. Çünkü o, sadece
bir yazıcıdır, emir ise başkasına aittir. O, bir aracıdır. O, bir
hizmetçidir, tabak başkasınındır. O, ifadeyi söyleyendir, ifade
başkasına aittir. Dolayısıyla Allah’ın, onun dili üzere söyleme-
yi nasip ettiklerini kabul et.”
123
122 el-Fethu’r-Rabbânî, s. 33.
123 el-Fethu’r-Rabbânî, s. 33.
Nebevî Yöntem
226
Allah’ın, veli kullarına bağışını ve onlara yardımını an-
latırken de şunları söylemektedir: “Allah, bir kulu, bir iş için
murad ederse, onu o işe hazırlar. Bu, şekilllerle değil, mana-
larla alakalı bir husustur. Bir kul hakkında sözünü ettiğim bu
hususlar tam olarak gerçekleşecek olursa, onun dünya ve
ahiret hakkındaki zahitliği de doğru olur. Yani onun Allah’ın
rızasını istemesi, Allah’ın ahiretteki mükâfatını istemesinin
önüne geçer. Çünkü Yüce Allah, yöneldiği kimseye dünya-
nın da ahiretin de hayrını bağışlar… Onun zerresi bir dağ,
damlası bir deniz, küçücük bir yıldızı bir ay, ayı güneş, azı
çok, silmesi varlık, yokluğu kalıcılık, hareket etmesi sebat
olur. Ağacı arşa kadar yükselip durur, kökü ise yerdedir... Ne
dünya ona sahip olur... İşte bu gerçekleştiğinde, böyle bir
kul, yaratılmışlarla birlikte durabilir. Onların ellerinden tutup
dünya denizinden onları kurtarır. Allah, bir kul hakkında bir
hayır murad ederse onu, o kullara kılavuz yapar, tabip yapar,
tedib eden, onları eğiten yapar, onların tercümanı, onlara
armağanlar veren, bağışlar veren kimse yapar. O kul, onların
kandilleri ve güneşleri olur.”
124
Allah’a varmak, O’nu tanımak ve O’na yakın olmak is-
teyen bir kimseyi eğitecek bir üstadın zorunluluğunu anlat-
mak için de şunları söylemektedir: “Kalp erbabı kimselerle
arkadaşlık et ki senin de kalbin olsun. Bu sebeple seni güzel
bir şekilde eğitecek, sana öğretecek ve nasihat edecek, Yüce
Allah’ın hükmü gereğince amel eden hikmetli bir üstadının
olması zorunludur.”
125
Nitekim İmam Gazzâlî de el-Munkızu Mine’d-Dalâl adlı
eserinde, arkadaşlık yapmayı öğütlemiştir. Nitekim o, Yüce
Allah’ın rızasını istemekteki samimiyeti ve kâmil bir üstadın
124 el-Fethu’r-Rabbânî, s. 35.
125 el-Fethu’r-Rabbânî, s. 105.
Dostları ilə paylaş: |