Nebevî Yöntem
220
Buhârî’nin rivayetine göre, Ömer bin Abdülaziz, Adiy bin
Adiyy’e şöyle bir mektup yazmıştır: “Şüphesiz imanın farzları,
şer’î hükümleri, sınırları ve sünnetleri vardır. Bunları eksiksiz
yerine getiren kimse, imanını tamamlamış olur. Bunları tam
olarak yerine getirmeyen de imanını tamamlamış olmaz.”
116
Böylelikle bu farzları, sünnetleri, sınırları ve şer’î hükümleri bir
arada zikretmiş olmaktadır. Bunların hepsi yoldaki işaretlerdir.
Sünnetler farzları tamamlar, mekruh olan ise harama götürür.
Bizler sadece farzları, sadece sünnet ve müstahabları, sa-
dece haram ve yasakları tasnif etmiyoruz. Bizler bireysel ve
toplumsal yaşayışı, Allah’ın kendisine ve Rasûlü’ne emir ve
yasaklar doğrultusunda itaat eden kimselere hayır vaat etmiş
olması itibariyle sıraladık. Geriye ise şeriatın terkib ve sırala-
ması, olduğu hâli üzere kalır. Farz farzdır. Farz ile ilgili hüküm-
ler onlara ait hükümlerdir. Sünnet, haram ve mekruh da her
biri kendi muktezasıncadır.
Diğer taraftan bizler “Lâ ilahe illallah”ı iman şubelerinin
başına koymadık. Çünkü o, hepsinin üstündedir. Ona bir
hazırlık olmak üzere arkadaşlık ve cemaat şubelerinden söz
ettik. Çünkü etki bakımından toplumsal etkenin -cemaate ge-
len, eğiten ve yol arkadaşının- önceliği söz konusudur. Çünkü
iman eden kimse, ancak kendisini imana davet eden kimse-
nin davetini işitmiş sonra onu doğrulayıp ona uymuştur. Kâfir
olan ve sapan kimse de her şeyden önce ortamın tepkisinin
altında kalarak bu hâle düşmüştür.
Yüce Allah’ın izniyle her bir hasletin altında, söz konusu
hasletin önce eğitim bakımından sonra da yapılanma açısın-
dan anlamından söz edeceğiz. Sonra da onun altında zikret-
tiklerimizi de imanın şubelerinden sayacağız.
116 Buhârî, Îmân 1.
BIRINCI HASLET
ARKADAŞLIK VE CEMAAT
Eğitim Açısından Arkadaşlık ve Cemaat
Yüce Allah buyuruyor ki: “Muhammed, Allah’ın
Rasûlü’dür. Onunla beraber olanlar ise kâfirlere karşı
sert ve katı, kendi aralarında merhametlidirler.”
117
Bu-
rada, “Onunla beraber olanlar” ifadesi üzerinde durmak
istiyoruz. Bu beraberlik ve arkadaşlık ile onlar yiğit adamlar
oldular. Aralarındaki karşılıklı merhamet üzerinde duralım.
Çünkü onlar, o merhamet dolu sevgi ile cemaat oldular.
Dolayısıyla bizim arkadaşlık ve cemaati, hasletlerin ilki
olarak saymamızda garip karşılanacak bir taraf yoktur. Çünkü
Yüce Allah, âyette, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in
peygamber olarak gönderildiğini belirttikten sonra onunla bir-
likte olanlardan söz etmektedir.
İşte onunla birlikte oluş, o zaman içerisinde o mü’minlerin
birinci nitelikleriydi. Bu zamanda ve diğer zamanlarda da
böyledir. Aralarındaki merhamet ise o birlikteliğin aynasıdır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte olan ise Al-
lah ile birliktedir. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e biat
eden, Allah’a biat etmiş olur. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’i seven, Allah’ı da sevmiş olur.
117 Fetih 48/29.
Nebevî Yöntem
222
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, her yolculuğa çıktı-
ğında, “Allah’ım! Geride bıraktığım ailem hakkında ha-
lefim sensin, yokluğumda arkadaşım da sensin”
118
diye
dua ederdi. Onun, Rabbine olan güçlü bağlılığından dolayı,
tertemiz kalbindeki iman unsuru ashabına sirayet etti. Sonra
bu sohbet (arkadaşlık) devam edip gitti. Böylelikle ashab ve
tâbiîn arasında ve kıyamet gününe kadar da onlara güzel bir
şekilde uyacaklar arasında bir merhamet olarak varlığını sür-
dürdü. Bu, bir kalpten diğerine, bir nesilden ötekine sirayet
edip durmaktadır. Bu ise arkadaşlık, (sohbet, beraberlik) sevgi
ve öğrencilik yoluyla gerçekleşmektedir.
Arkadaşlık ve Arkadaş
Hasan el-Bennâ’nın esaslarından biri de şudur: Salih ki-
şileri sevmek, onlara saygı duymak ve bilinen hoş amelleri
sebebiyle onları övmek, Yüce Allah’a yakınlaştırıcı bir ameldir.
Allah’ın velileri (dostları) ise, Yüce Allah’ın, “İman edenler
ve takvalı hareket edenlerdir”
119
buyruğunda sözü geçen
kimselerdir. Keramet de şer’î şartları ile onlar hakkında sabittir.
Bununla birlikte onlar, ister hayattayken ister ölümden sonra
olsun, “kendilerinden başkalarına böyle bir şey bağışlamaları
şöyle dursun, kendilerine dahi herhangi bir fayda ya da zarar
veremezler.”
Şeriatın sınırları içerisinde sevgi, saygı ve övgü, ister hayat-
ta olsunlar, ister ölmüş olsunlar bu ümmetin salih insanlarına
yakışandır. Hasan el-Bennâ’nın, bu sözleriyle onların beşer ol-
duklarına ve fayda ve zarar sağlamaktan aciz olduklarına dik-
kat çekmesi ise bu husustaki önemli bir noktaya işaret etmek
118 Müslim, Hac 425; Tirmizî, Daavât 42; Ahmed bin Hanbel, I, 255, 299.
119 Yunus 10/63.
Imanın Şubeleri
223
içindir. Böylelikle mü’minlerin zihinlerinde, avam ortamlarında
türlü fesatlara sebep olan o bildik hurafelerden hiçbir şeyin kal-
mamasını istemiştir. Çünkü avam arasında, salih bir kişi olduğu
için ya da Allah ile hiçbir alakası olmadığı hâlde sırf olağanüs-
tü hâlleri görüldüğü için kutsanan kimseler vardır. Böylelikle o,
aynı zamanda kabirlere tapınma ve insanların ilahlaştırılması
bid’atlerinden de sakındırmak istemiştir.
Bundan sonra deriz ki: Hiç şüphesiz bu ümmetin salih
kişilerini sevmek, onlara saygılı olmak ve onları övmek, Yüce
Allah’a yakınlaştırıcı bir ameldir. Çünkü Yüce Allah, dostları-
na karşı nasıl bir edep takınmamız gerektiğini öğretmiş, onlara
hangi ifadeleri kullanarak dua edeceğimizi telkin etmiş ve bu
şekilde duamızı gerektiren hususları da belirtmiştir. Bunun se-
bebi ise onların bizden önce iman etmiş olmaları ve bize ima-
nı öğretmiş olmalarıdır: “Rabbimiz! Bizi ve bizden önce
iman etmiş kardeşlerimizi bağışla. Kalbimizde, iman
edenlere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz! Şüphesiz
ki sen, çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.”
120
Fakat Allah’ın gerçek dostlarına uzaktan saygı duymak,
arkadaşlık olmadan onları sevmek ve onlara kavuşmak için
bize dinamik bir güç teşkil etmeyecek şekilde onları övmek,
sevap kazandırsa bile imanı geliştirmeyecek amellerdir. İn-
sanlardan, ölülere saygı duyan, onları seven ve onları öven,
bununla birlikte çağdaşları arasında Allah’ın bir velisinin
(dostunun) olmadığına inanan kimseler vardır. Böyleleri ise
salih kimselerle arkadaşlık yapmanın semeresinden mahrum
kalırlar.
Hiç şüphesiz Yüce Allah, Rabbine samimiyetle ve ciddi
bir şekilde yönelen mü’min kimseyi, ilk olarak salih bir adam
120 Haşr 59/10.
Dostları ilə paylaş: |