72
tür etkinliklerin eğitimde artırılması ve öğrencilerin
bulundukları bölgedeki müzeler ve kazı alanları
hakkında bilgilendirilmeleri ve kitap okumaya teş-
vik edilmeleri önerilebilir.
5.KAYNAKÇA
Artut, K. (2009). Sanat Eğitimi Kuramları ve Yöntemleri. (6.basım).
Ankara: Anı Yayıncılık.
Avşar, P. (2000). İlköğretim I. Basamağında Birleştirilmiş Sanat
Eğitimi Yöntemine Göre Sanat Eleştirisi Uygulamaları ve Sonuçları.
Master Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Çepni, S. (2007). Araştırma ve Proje Çalışmalarına Giriş.(3.basım).
Trabzon: Celepler Matbaacılık.
Dobbs, S.M. (2003). Learning in and Through Art: A Guide to
Dicipline-Based Art Education. (Third edition). Los Angeles: Getty
Publications.
Erim, M. (2009). Mitolojiden Masallar. (2.basım). Ankara: İmge
Kitabevi.
Gürbüz, S. (2004). Yaratıcılık ve Yenilik. Master Tezi, Gazi Üniversi-
tesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Kıbrıs, İ. (2000). Yeni Yüzyıl İçin Çocuk Edebiyatı. (1.baskı). Ankara:
Eylül Yayınları.
Özsoy, V. (2007). Görsel Sanatlar Eğitimi. (2.basım). Ankara: Gündüz
Eğitim ve Yayıncılık.
Sever, S. (2003). Çocuk ve Edebiyat. (1.basım). Ankara: Kök Yayın-
cılık.
Ünver, E. (2002). Sanat Eğitimi. (1.basım). Ankara: Nobel Yayınları.
Deney grubu öğrencilerinin istatistiksel olarak son test
puanları, ön test puanlarına göre daha yüksek bulun-
muştur. Bu sonuç ta uygulanan ders planının, Hikâye
Anlatım Yönteminin Birleştirilmiş Sanat Eğitimi Yönte-
minin içerisinde yer alan Sanat Tarihi Disipliniyle birlikte
sunulması, hazırlanan slayt gösterisi ve fotoğrafların
öğretim içerisindeki olumlu etkisini göstermektedir.
Birleştirilmiş sanat eğitimi yönteminin içerisinde yer
alan Sanat Tarihi disiplininin uygulanmadığı kontrol
grubu öğrencilerinin son test puanları, ön test puan-
larına göre daha yüksek bulunmuştur. Ancak kontrol
grubu öğrencilerinin ön ve son test başarı puanları
arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. Buna göre,
sadece “Hikâye Anlatım Yönteminin” kullanılmasının
öğrencilerin bilgi düzeylerine büyük katkı sağlamadığı
söylenebilir.
Ayrıca hikâye anlatım yöntemiyle birleştirilmiş sa-
nat eğitimi yönteminin içerisinde yer alan sanat tarihi
disipliniyle birlikte verilmesi sonucunda, öğrencilerin
hayal dünyalarının genişleyip özgün düşünceler üret-
tikleri, çalışmalarını tamamlama eğiliminde oldukları,
yaptıkları çalışmaları isimlendirmelerinde daha farklı
arayışlar içerisine girdikleri, verilen konuyla ilgili bir
eser oluşturma çabası içinde oldukları, çalışmalarında
hayal güçlerinin ön plana çıktığı, sanatsal elemanları
konunun anlam ve amacına uygun düzenleyebildikleri,
boyayı daha rahat kullandıkları ve dikkat dağınıklığı ya-
şamadan konuya uygun çalışmalar ortaya koyabildikleri
söylenebilir.
Sonuç olarak; hikâye anlatım yönteminin birleştiril-
miş sanat eğitimi yönteminin içerisinde yer alan sanat
tarihi disipliniyle birlikte verilmesinin, 10-12 yaş grubu
öğrencilerin yaratıcılıklarına önemli katkı sağladığı
söylenebilir.
4.2. Öneriler
1. Hikâye anlatım yöntemi ve birleştirilmiş sanat eğiti-
mi yöntemi ile hazırlanmış etkinliklerin, öğrenci-
lerin yaratıcılıklarını ve başarılarını büyük oranda
artırdığı, çok yönlü ve hızlı düşünmeye teşvik ettiği,
öğrenilenlerin kalıcılığına olumlu katkı sağladığı ve
bu yöntemlerin görsel sanatlar eğitimi dersini sıkıcı
olmaktan çıkardığı, etkinliği heyecanlı, zevkli hale
getirerek öğrencilerde merak duygusu uyandırdı-
ğını ortaya koyması nedeniyle, ilköğretimde hikâye
anlatım yöntemi ve birleştirilmiş sanat eğitimi
yönteminin kullanıldığı programların artırılması
önerilebilir.
2. Araştırmada mitolojik konulu bir hikâyenin seçilip
birleştirilmiş sanat eğitimi yönteminin içerisinde
yer alan sanat tarihi disiplini doğrultusunda işlen-
mesi ile öğrencilerin hayal kurmaya yönlendiği,
tarihi ve sanatsal eserlerin, kültürel varlıkların
bilincine varabildikleri sonucuna ulaşıldığı için bu
75
EK 3: Her Dokunduğunu Altın Yapan Midas
Hikâyesi
Çok eski zamanlardan beri birçok uygarlıkların kurul¬muş
olduğu ülkemizin bir zamanlar Frigya denen böl¬gesinde
Midas adında bir kral yaşardı. Bu kral pek de akıllı ve dü-
şünceli biri sayılmazdı doğrusu. Öyküsünü okuyunca siz de
böyle olduğunu göreceksiniz.
Şarap ve bereket tanrısı Dionysos’un yurdu Anado¬lu’dur.
İşte Dionysos gene bir gün Anadolu dağlarında yanında
nympha’lar, satyr’ler ve başkaca arkadaşları ile dolaşır
eğlenirken, hocası ve dostu yaşlı satyr Silenos bir ağacın
altında uyuyakaldı. Öbürleri uzaklaştıktan bir süre sonra
köylüler Silenos’u buldular, onu tanıdılar ve boynuna çiçek-
lerden bir çelenk takıp Midas’ın sarayına getirdiler. Midas
da tanıdı Silenos’u elbette. On gün on gece onu sarayında
çok güzel ağırladı, onuruna şölenler, türlü eğlenceler
düzenledi. On günün sonunda da onu tanrı Dionysos’a gö-
türüp teslim etti. Sevgili hocasının gitmesinden çok üzüntü
duymuş olan Dionysos ona ka¬vuşunca büyük bir sevince
kapılarak Midas’a teşekkür etti ve “Dile benden ne diler-
sen!” dedi. Altını çok seven ve çok altına sahip olarak çok
zengin olmayı isteyen Midas da hiç düşünmeden, “Ey Yüce
Tanrı Dionysos, mademki ne istersem dilememi buyurdun,
öyleyse dokunduğum her şeyin altın olmasını diliyorum,”
dedi. Dionysos bu isteğinin kabul edildiğini söyleyince de
se¬vincinden uçarak sarayına dönmek üzere yola düzül-
dü. Zavallı Midas başına neler geleceğini bilse bu kadar
se¬vinir miydi acaba? Ama şimdilik bundan haberi yoktu.
Sevinerek bir ağaçtan bir dal kopardı, dal altın oldu, yerden
birkaç çakıl topladı, hemen hepsi çil çil sarı altın oluverdi.
Bir topak toprak aldı, o da hemen külçe altına dönüştü.
Bir buğday başağı kopardı, o da altın kesildi. Sevincinden
kabına sığamayarak sarayına vardı. Sarayın kapısına ve
duvarlarına dokundu, ışıl ışıl parıldayan al¬tın bir saray
çıktı ortaya. Güzel bir sofra hazırlattı ve yemeğe oturdu.
Ama ne yazık ki elini attığı ekmek kül¬çe altın oluverdi,
bütün yemekler de, yemişler de öyle. İçmek istediği su ya
da şarap içinde bulundukları bar¬dakla birlikte hemencecik
birer kalıp altın kesiliyorlardı. Akılsız Midas o zaman yap-
tığının hata olduğunu ve ne kadar aç gözlü davrandığının
farkına vardı ama iş işten geçmişti. Bir gün, iki gün derken
açlıktan, susuzluktan neredeyse ölecekti. Çünkü dokundu-
ğu her şey ama her şey altına dönüşüyordu. Altın hırsının
onu nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini çok acı bir biçimde
anlamıştı. İşte o zaman ellerini açarak gözyaşları içinde
tanrılara yalvardı: “Ey Ulu tanrılar, bana acıyın. Altın hırsına
kapılmakla ne büyük bir günah işlediğimi şimdi anladım!”
dedi. Tanrılar kendilerine candan yakaranlara kulaklarını
tıkamazlar. Dionysos onun bu içten dileğini geri çevirmedi
ve Midas’a eski haline dönebilmek için gidip Sart* Irmağı’n-
da yıkanmasını, o zaman büyünün bozu¬lacağını söyledi.
Midas hemen bu ırmağa koştu, sularına kendini bırakıp
bir güzel yıkandı. Ogün bugündür hâlâ o sularda altın kum
taneleri görüldüğü söylenir.
Daha sonra Midas sarayına dönüp bir güzel karnını doyur-
du. Hiç düşünmeden çok zengin olmanın hırsına kapılarak
tanrı Dionysos’tan istediği dileğin ne kadar hatalı bir dilek
olduğunu anladı. Neredeyse tüm sevdiği şeyleri, hatta
kendi canını bile kaybetme pahasına böyle bir dileği dilediği
için kendinden utandı ve çok pişman oldu. Bir daha böyle bir
düşüncesizlik etme¬meye karar verdi.
Müzehher Erim, (2009)
(Sınıf düzeyine göre düzenlenmiş hali)
EK 4: İlköğretim 6. Sınıf Yaratıcılığı İnceleme
Kriteri
EK 5: Ön Test - Son Test Soruları