348 Uygur Diasporası ve Uygur Göçmenler Durumuna Genel Bakış
politikası, tamamiyle asimile eylemidir. Uygur halki ile Çin hükümeti ve Uy-
gurlar ile Çinliler arasındaki çatışmalar gittikçe büyümektedir. Uygur halkı
ile Çin hükümeti ve Uygurlar ile Çin’liler arasındaki bir birine olan güven
tam olarak ortadan kalkmış durumdadır. Birbirine düşmanlık ve nefret duy-
gusu tarih boyunca en şiddetli noktasını yaşamaktadır. Yaşananlardan Doğu
Türkistan’nın gelecekteki durumunu da tahmin etmek mümkündür.
Uygur halkının zülme karşı isyanlarını Çin hükümetinin kanlı bir şekilde
bastırması, Uygur halkının intikam duygusunun güçlenmesini beraberinde
getirmiştir. Çin hükümetinin yine katliam yapması, Uygurların tekrar aya-
ğa kalkmaya çalışması muhtemelen önümüzdeki günlerde de bölgede artarak
yaşanacaktır. Bu türden olaylar yaşandığı sürece de ülkden kaçışlar artarak
devam edecektir. Bu durum Uygur muhacirler meselesini daha önemli hale
getirecektir. Uygurların göç meselesi sadece Uygur kuruluşlarını değil, ulus-
lararası insan hakları ve muhacir örgütlerini hatta Birleşmiş Milletler ve hür
dünya devletlerini de ilgilendiren küresel bir sorun haline gelmiştir. Mesela
19 Aralık 2009 tarihinde Kamboçya hükümetinin, Kamboçya’ya gelip Birle-
şik Milletlerden siyasi sığınma talebinde bulunan 20 Uyguru Çin’e iade etme-
si uluslararası çapta faaliyet gösteren örgütleri harekete geçirmiştir. Bu olay
dış ülkelerdeki Uygurlar arasında en çok tartışılan konu haline gelmiştir.
Sonuç olarak denilebilir ki Dünya Uygur Kongresi ve çevresindeki dernek
veya teşkilatların siyasi faaliyetçileri Uygur göçmenlerinin işlerini nasıl daha
iyi yürütebilir sorunun cevabını aramıştır. Hangi yollarla Kamboçya’da ya-
şanan olay gibi vahim hadiseleri önlemenin mümkün olabileceği tartışılmış-
tır. Sonucunda, Kamboçya olayından sonra Uygur muhacirler meselesinde
Dünya Uygur Kongresi önemli çalışmalar yapmış, yüzlerce Uygur muhacir
güvenli bir şekilde sığınma hakkına kavuşturulmuştur. Temennimiz geleceğin
geçmişten daha iyi olması yönündedir. Fakat Çin’in baskıcı politikası devam
ettiği müddetçe Uygur göçmen meselesinin artarak devam edeceği anlaşıl-
maktadır.
Kaynaklar
Doç. Dr. Abdulvahap Kara, “Kazakların Altaylardan Anadolu’ya Uza-
nan Göçü”, (http://abdulvahapkara.com/arastirma-konulari/kazak-diyaspo-
ras/79-karavahap.html)
Emet, E., 5 Temmuz Ürümçi Olayı ve Doğu Türkistan, Grafiker Yayıncı-
lık, Ankara, 2009. (ISBN:978-975-6355-55-8).
349
Erkin EMET
Çin Halk Cumhuriyeti Türkiye Büyük Elçiliği, Sincian’ın Şimdiki Duru-
mu, Ankara 1997.
Ömer Kul, İsa Yusuf Alptekin›in Mücadele Hatıraları 1901-1995, (Esir
Doğu Türkistan İçin -1 ), Berikan Yayınları, Ankara 2008.
Ömer Kul, İsa Yusuf Alptekin›in Mücadele Hatıraları 1949-1980, (Esir
Doğu Türkistan İçin -2 ), Berikan Yayınları, Ankara 2010.
Nabijan Tursun, “Fergana Vadisinde Eriyip Giden Halk: Uygurlar”, 4.
Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Ankara 2013, s.
546.
Tablo Notu
1 Japonya, Kanada, Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda, Malezya ve Fran-
sa, Almanya, İngiltere, İtalya vb Avrupa devletlerinde tahmini 2.000’den faz-
la Uygur öğrenci eğitim almaktadır. Onlar eğitim gördüğü devletlerden sığın-
ma talebinde bulunmadığı için göçmenler listesine alınmamıştır.
Türkiye’ye Yapılan Göçler Üzerine Kaynaklar
ve Bazı Problemler
Ferhat BERBER
1
Giriş
19. yüzyıl büyük imparatorlukların yıkıldığı ve ulus devletlerin yaygın-
laştığı dönemdir. Bu dönemde yaşanan siyasi çalkantıların hem sebebi hem
sonucu olan sosyo-ekonomik hareketliliğin baş aktörlerinden biri de “göç”
kavramıdır. Bilhassa Müslüman Osmanlı coğrafyası ile komşu Hıristiyan Av-
rupa arasındaki demografik etkileşim son derece özgün nitelikler ihtiva eder.
Devletin kuruluş ve yükselme devirlerinde ele geçirilen Avrupa toprakları-
na Anadolu’dan gönderilen Müslüman/Türk nüfusun iskânı, ihtida gibi diğer
etkenlerin de katkısıyla, birkaç asır içinde yeni bir Balkan dünyasının ortaya
çıkmasına sebep olmuştur. Bölgede din olarak İslam, dil olarak da Türkçe
inkâr edilemez bir öneme sahip olmuştur.
Ancak asırlar süren hâkimiyet süreçlerinin ardından zayıflayan ve niha-
yet tarih sahnesinden silinen bütün imparatorluklarda olduğu gibi, Osmanlı
İmparatorluğu’nun yıkılış devresi de, sonraki dönemlere taşınan kendine has
olguları barındırmaktadır. Yukarıda değinilen göç kavramı özetle, Osmanlı
hâkimiyet sahasının daralmasının paralelinde gerçekleşen yer değiştirme-
lerden ibarettir. Terk edilen topraklarda kalan Müslüman ahali, Balkan Milli
devletlerinin kuruluş sürecinin siyasi ve sosyolojik açıdan getirdiği baskılar
karşısında öncelikle Türkiye topraklarına göç etmeyi tercih etmişlerdir. Aynı
şekilde Osmanlı’nın doğrudan yönetmediği ama büyük tesirinin olduğu, Kı-
rım ve Kafkasya gibi kuzey topraklarının Müslüman ahalisi de Rusya’nın
yayılma politikaları karşısında aynı yolu benimsemişlerdir.
Sonuç olarak, 19. Yüzyılda Osmanlı topraklarına sığınan Müslümanların
sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Oysa bu milyonların gelişi ve devletin
yıkılışı dahi, bu demografik hareketliliği bitirememiştir. Zira Balkan coğraf-
yasında kalan Müslümanlar Türkiye Cumhuriyeti döneminde de göç etmek
için kahir ekseriyetle Anadolu’yu seçmişlerdir. Bu kitlesel göçlerin ilki, ulus-
lararası diplomasi ile düzenlenen Türk-Yunan Ahali Mübadelesi olmuştur.
Ardından yine çoğu Balkanlardan olmak üzere pek çok farklı yerlerden kitle
göçleri devam etmiştir.
1 Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi