354 Türkiye’ye Yapılan Göçler Üzerine Kaynaklarve Bazı Problemler
Mübadil göçmenlerle birlikte 1923 öncesi gelenler de dâhil edilmek suretiyle,
bir çeşit “yeniden iskân” süreci başlamıştır. Savaş yıllarının ardından yerleşik
düzen tedricen oturduktan sonra yani 1930’lardan itibaren, gelen muhacirler
için ayrı kayıtlar tutulmaya başlanmıştır.
1923-1930 döneminden intikal eden kaynakların kullanımından önce,
şekil ve içerik yönünden ciddi bir kritiğe tabi tutulmaları gerekmektedir.
Aşağıda özetlenmeye çalışılan dönemin iskân meseleleri bunun sebebini
ortaya koymaktadır. Şöyle ki, 1923 yılında Türkiye, yeni bir devlet olmanın
getirdiği iç ve dış pek çok mesele ile uğraşmaktaydı. Yıllar süren savaşların
yarattığı sosyal ve ekonomik yıkım sebebiyle nüfusun büyük kısmı
yaralarının sarılmasını beklemekteydi. Tam bu esnada uygulamaya konulan
nüfus mübadelesi ise mevcut iskân sorununun kat be kat artmasına sebep
olmuştu. Mübadillerden başka, işgal ve yangın sırasında evsiz barksız kalan
“felaketzedeler” ve “harikzedeler [yangınzedeler]”, Rus işgali sırasında Doğu
Anadolu’da memleketlerini terk ederek başka illere giden “şark muhacirleri”,
çevre ülkelerden sığınmacı olarak gelen “mülteciler”
5
bir an önce barınma
sorunlarına çözüm beklemekteydi. Ayrıca Balkan Savaşları sonrası gelen ve
hala yerleştirilemeyen göçmenler ile işgal yıllarında yerlerinden geçici olarak
ayrılıp, işgalin ardından tekrar geri dönenler de buna ilave olmaktaydı. Bu
açıdan bakıldığında 1923 yılından itibaren iskân meselesi, devletin halletmesi
gereken problemler arasında ilk sıralarda gelmekteydi. Resmi bir kaynağa
göre 1923–1930 arasında ülke genelinde iskâna tabi tutulan nüfusun 750.000
kişiye yakın olduğu ifade edilmiştir.
6
Resmi kaynaklar yerleştirilenleri yansıtmasına rağmen, gerçekleştirilen
iskân faaliyetlerinin daha kapsamlı olması gerektir. Zira savaş sonrasında
mübadiller, diğer göçmenler, savaştan etkilenen ahali ve ülkedeki sair
evsizlerle birlikte toplam 1.500.000 civarında kişinin meskensiz olduğuna
dair bilgiler mevcuttur.
7
Burada belirtilen sayıların kesinliği hakkında bir
yorum yapmak mümkün değildir. Lakin yukarıdaki veriler, ancak 1927 yılında
13.648.270 kişiye ulaşabilen ülke nüfusu ile karşılaştırıldığında o yıllardaki
barınma sorununun hacmi daha anlaşılabilir hale gelmektedir.
Bütün bu karmaşık dönem içerisinde tutulan defter cinsinden toplu kayıtların
günümüze ulaşması araştırmacılar için büyük önem arz etmektedir. Ancak
1923–1930 tarihleri arasına ait birçok defterde yer alan bilgilerin mükerrer
olduğu görülmüştür. Bu sebeple eldeki defterlerin teker teker mukayesesini
yapmak ve bilgilerdeki tekrarların tespit edilmesi yönünde zahmetli bir
5 Kemal Arı, Büyük Mübadele
Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923–1925), İstanbul 1995, s. 8-9
6 İskan Tarihçesi, Hamit Matbaası, İstanbul 1932, s. 137
7 Gül Karacaer, Türkiye’de Kent Yaşamı ve Mübadiller (1923-1930), Dokuz Eylül
Üniversitesi AİİTE Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2006, s. 45
355
Ferhat BERBER
çalışma elzemdir. Ardından bunlar ayıklanarak net verilere ulaşılabilir. Bu
işlemin son derece meşakkatli olduğu takdir edilmelidir. Ancak dönemin iskân
işlemlerinde yaşanan karmaşanın düzeltilmesi için alınan tedbirlerin izini
sürmek, sahih defterlerin ortaya çıkarılmasında önemli bir rol oynayabilir.
Şöyle ki, mübadele sürecinin ilk iki yılındaki yoğunluk ve buna mukabil
baş gösteren problemler dolayısıyla, merkezi denetimin daha sıkı yapılması
yönünde adımlar atılmaya başlanmıştır. 20 Ocak 1925’te 8 madde olarak
yayımlanan “İskân muamelâtı umumiyesinin vilâyâtta sureti ifasına müteallik
talimatnamenin mer’iyete vaz’ı hakkında kararname”nin 5. maddesinde,
gerçekleştirilen uygulamaların mülkiye ve iskân müfettişleri tarafından
denetleneceği belirtilmiştir.
8
Söz konusu denetlemenin Manisa’daki uygulaması
9
göstermektedir ki, is-
kân faaliyetlerine hâkim olan karmaşanın asıl sebebi usulsüz uygulamalardır.
Özetle iskân işlemleri büyük oranda etraflıca incelenmeden ve yerinde tespit
edilmeden yapılmıştı. Bu yüzden muhacirlerin gerçek anlamda iskânı bir tür-
lü gerçekleşmiyordu. Hal böyle olunca durum kontrolden çıkıyordu. İskân
kâğıt üzerinde tamamlanmış gözükse de pek çok muhacir yerleştirilememiş,
bir kısım insanlar hakkı olmayan mülkler edinmiş veya hakkından fazlasını
ya da eksiğini almıştı.
Ayrıca teftiş süreci incelendiğinde, muhacirlerin iskânına dair defterle-
rin çoğunun mükerrer ve hatalı olduğu ifade edilmiş, “Muhacirin Kaydına
Mahsus Esas İskân Defteri’nin tanzim ve tesisi” Dâhiliye Vekâleti tarafından
emredilmiştir. Bugün Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan deftere
10
göre, 1923 sonrası yalnızca Manisa kazasında iskân edilen mübadillerin ve
diğer muhacirlerin sayısı 11.000 kişiye yakındır. Oysa diğer belge ve defter-
ler esas alındığında bunun çok üzerinde sayılara ulaşılmaktadır. Söz konusu
müfettiş raporunda, bugün elimizde olan deftere işaret edilmesi, Manisa’daki
göç sürecine dair çalışmaların sonuçlarını ciddi biçimde etkilemiştir. Bu def-
terin en özgün tarafı, yalnızca 1923 sonrası gelen mübadil muhacirlerin değil
daha önceden gelmiş olup, mübadele kapsamına dâhil edilen ve edilmeyen
göçmenlerin de yer almasıdır.
11
Bunun yanı sıra üzerine düşülen notlardan
8 İskân Mevzuatı, s. 124–125
9 Teftişin ayrıntıları için bkz. Mehmet Öz-Ferhat Berber, “Mübadele Sürecinde Yaşanan
Sorunlar Ve Merkezden Müdahaleye Bir Örnek: 1927 Manisa Teftişi”, Atatürk Araştırma
Merkezi Dergisi, C. XXVI, S. 78, Kasım 2010, ss. 461-503
10 Adı geçen defterin üzerine, devam etmekte olan tasnif çalışmaları esnasında yerleştirilen
bilgi fişi şöyledir: B.C.A. Muhacir Kaydına Mahsus Esas Defteri Kod: 271 Defter No: 87 İl:
Manisa İlçe: Merkez
11 Bu yönde ülke geneli için hazırlanan mevzuat aşağıdaki bahislerde ele alınacaktır.