82
Andrey’in sadece maddi varlığını değil, aynı zamanda neşesini, yaşam sevgisini,
ününü, hatta duvarda gözüne çarpan Volodya Makarov’un portresini dahi kıskan-
maktadır. NikolayKavalyerov, Andrey’in evinde yattığı yatağın Volodya Makarov’a
ait olduğunu öğrendiğinde, onlara karşı beslediği kıskançlıkla birlikte, kendine
duyduğu hiçlik duygusu da artmaktadır. Kendisine karşı beslediği değersizlik duy-
gusu, etrafındaki tüm nesne ve insanlarla kıyaslama yapmasına sebep olur. Ancak
Kavalyerov’un tam zıttı durumundaki, yeni düzenin temsilcileri AndreyBabiçev ve
VolodyaMakarov daha duygusuz ve otomatik bir sistem içerisinde yansıtılır. Onlara
dair bilgiler, yine Kavalyerov’un gözlem ve içsesi ile aktarılır. Andrey Petroviç
Babiçev, yemek sanayi müdürü, herkesin gıpta ile baktığı başarılı bir Sovyet vatan-
daşıdır. Volodya Makarov ise Andrey’in himaye ettiği, genç ve ünlü bir futbolcudur.
VolodyaMakarov, uzun zaman önce AndreyBabiçev’in hayatını kurtarmıştır. And-
rey Babiçev bu olayı anlatırken, Volodya Makarov’dan oldukça keyifle bahseder;
“Kesinlikle kimseye benzemeyen bir delikanlı… Ona hayatımı borçluyum en başta.
Beni on yıl önce bir saldırıdan kurtardı. Enseme bir örse yerleştirmiş ve çekiçle
yüzüme vurmaya kalkmışlardı. Beni o kurtardı. Ama bunun önemi yok. Asıl önemli
olan başka bir şey. O tam anlamıyla yeni bir insan”(Oleşa 24). Andrey, Volodya’ya
hayatını kurtardığı için minnettardır ve bu yeni insana hayrandır. Sık sık ona olan
hayranlığını dile getirmesi, Kavalyerov’un kıskançlığını pekiştiren en önemli unsur-
lardan biridir. Kavalyerov gibi Andrey Babiçev’e nefretle karışık bir kıskançlık bes-
leyen Andrey’in erkek kardeşi İvan Babiçev de zamanın karşıtı konumundadır. O da
zamana ayak uyduramayan, yarattığı hayali makine-Ofelya ile üne kavuşmanın pe-
şinde sıradan bir insandır. İvan Babiçev bu hayali makineye, böyle bir isim vermesi-
nin sebebini şu sözlerle açıklar: “Duygularımızı atıyorlar, tekniğimizi yutuyorlar!
Duygularımızın öcünü alıyorum (…) Benim makinem – ölen asrın doğan asra
çekeceği göz kamaştırıcı bir nah. Onu gördükleri zaman ağızları sulanacak. Makine-
bir düşünün- onların idolü, makine… ve birden… ve birden en iyi makine bir yalan,
bayağılık, hissi bir alçaklık! O, her şeyi yapabiliyor – şimdi bizim romanslarımızı
söylüyor, eski asrın aptal romanslarını söylüyor ve eski asır çiçek topluyor. Seviyor,
kıskanıyor, ağlıyor, düş görüyor … Ben yaptım onu. Geleceğin insanlarının bu tanrı-
sına, makineye güldüm. Ve ona aşk ve umutsuzluktan aklını kaybetmiş bir kızın adını
verdim yani Ofelya’nın adını. En insani, en duygulandırıcı ismi…” (Oleşa 118).
İvan’ın makinesi ile ilgili bu itirafı, Sovyet toplumunun makineleştirilerek, insana
ait olan ne varsa soyutlanmaya çalışılmasına isyanıdır. Ofelya isimli bir makine duy-
gularından arındırılmış insanların, yeni Sovyet toplumunun, bu yoğun hissiyatla vu-
rulması demektir. İvan Babiçev ve Nikolay Kavalyerov tesadüfler sonucu bir araya
gelip, Andrey’e duydukları nefreti paylaşırlar. Bu tanışmadan sonra, Kavalyerov ve
İvan Babiçev’in tek düşüncesi Andrey’den intikam alıp, onu öldürmektir. Aslında
Andrey’i öldürmek, uyum sağlayamadıkları düzeni parçalamanın başlangıç noktası-
dır. Ancak eserin sonuna kadar bu düşüncelerini gerçekleştirme planı yapan kahra-
manlar, yaşadıkları döneme uyum sağlayamadıkları gibi, bu konuda da başarılı
olamazlar. Eserin en sonunda ise yaşadıkları sıradan ve sefil hayatı kabullenirler.
Ellen Chances, “Rus Edebiyatında Lüzumsuz Adam” isimli çalışmasında,
83
YuriOleşa’dan gezgin bir yazar olarak bahseder ve “Kıskançlık” romanındaki Niko-
lay Kavalyerov’u, değişimin ritmine ayak uydurmak istemeyen İvan Gonçarov’un
Oblomov karakterine benzetir. Ancak, Kavalyerov’un Oblomov’dan farklı olarak,
topluma dâhil olma istediğinin var olduğunu, bununla birlikte onda uyumlu olma
yetisinin olmadığına dikkat çeker. Andrey Babiçev’i ise yeni topluma tamamen
uyum sağlamış olarak betimler. Yuri Oleşa’nın bu eserde herhangi bir tarafın ya-
nında olmadan, itaat edenin de, etmeyenin de zayıf noktalarını göstermeye çalıştığını
vurgular (Chances 113).
“Kıskançlık” romanı, XX. yüzyıl Sovyet toplumunu yansıtan gerçekçi bir
eserdir. Yuri Oleşa bu romanda, yaşadığı dönemdeki toplumun karakteristik zayıf-
lıklarını gözler önüne koymaya çalışmıştır. Yazar, aynı zamanda döneminin, hatalı
olarak gördüğü toplumsal bakış açısındaki eksiklikleri ortaya çıkarmayı kendine
misyon edinmiştir (Rozanova, Nemertsalov 76). Oleşa’nın bu misyonunu, “Kıskanç-
lık” romanında destekleyen unsurları, Andrey Babiçev ve Nikolay Kavalyerov’un
zıtlıklar dünyasında ortaya koyduğu görülmektedir. Bu iki kahramanın zıtlıkları da
çoğunlukla Nikolay Kavalyerov’un kendi farklılıklarını kıyaslaması ile ortaya ko-
yulmaktadır: “Bugün gözlerinin içi gülüyor. Evet, şanın damgasını taşıyor. Neden
aklım başımdan gitmiyor? Neden bu zafer karşısında hoşnutluk, sevinç, saygı duy-
muyorum? Gözümü hınç bürüyor. O, yönetici, komünist, o yenidünyayı inşa ediyor.
Ama bu yenidünyada şan, sosisçinin eline yeni bir sosis cinsi geçince geliyor. Ben
bu şanı anlamıyorum, ne demek ki bu? Yaşam öyküleri, anıtlar, tarih bana bu şandan
bahsetmedi hiç… Yani şanın doğası mı değişti? Her yerde mi, yoksa sadece burada,
bu inşa edilen dünyada mı? Ama zaten bu yeni inşa edilen dünyanın büyük, görkemli
olduğunu hissediyorum…” (Oleşa 42).
Yuri Oleşa, bu eserde başlıca kahramanlarını ortaya koyarken, çoğunlukla
karşıtlıkları kullanmaktadır. Andrey Babiçev ve Nikolay Kavalyerov’u birçok açı-
dan karşılaştırarak aktarmaktadır (Yegorova 79). Romanın ilk bölümünde Nikolay
Kavalyerov, Andrey Babiçev ve kendisiyle ilgili; “O, AndreyPetroviçBabiçev, ye-
mek sanayi tröstünün müdürü mevkiinde bulunuyor. O, büyük bir sosisçi, pastacı ve
aşçı. (…) NikolayKavalyerov, yani ben de, onun yanında soytarıyım” sözleriyle bah-
seder (Oleşa11). Kavalyerov’un kendisini sürekli olarak Andrey’le karşılaştırması,
yeni hayata hiçbir zaman uyum sağlayamayacağına dair ümitsizlik duygusunu pekiş-
tirmektedir.
Devrimle birlikte yönetim şekli değişen Rusya’da, NEP uygulamaları ile
insanın birey olma duygusu otomatikleşen bir sistem içerisinde köreltilmeye çalışıl-
mıştır. “Kıskançlık” romanındaki, Andrey Babiçev karakteri de bu otomatik sistem
içerisinde, yükselen yeni neslin en önemli temsilcisi olmuştur. Nikolay Kavalyerov
ise onun tam karşısında, zamana uyum sağlayamamakla birlikte, hep bir çaba içeri-
sindedir. Onun en büyük yetersizliği, hayallerini gerçekleştirme konusundaki pasif-
liğidir. Babiçev’e duyduğu yoğun kıskançlık, elini kolunu bağlamaktadır. Kavalye-
rov, yirmi yedi yaşında genç bir adam olmasına rağmen Andrey Babiçev’in neşe ve
refah dolu hayatının karşısında, oldukça karamsar ve ümitsizdir. O, sık sık; “Benim
gençliğim bu çağın gençliğiyle çakıştı(…) Sık sık bu asrı düşünüyorum. Şanlı as-
rımızı. Ve bu ikisinin, asrın gençliğiyle birinin gençliğinin çakışması, ne harika değil