81
Sühreverdî, hakiki felsefenin keşf ve sezgiye dayanan mistik ve teosofik düşünce
tarzı olduğunu Aristo‘ya tasdik ettirerek kendi sistemi adına
onun güçlü otoritesinden
yararlanmak ister. Bununla birlikte bu konuda Sühreverdî‘ye kılavuzluk eden
gerçekte Aristo değil, yanlışlıkla ona mal edilen Esûlûcyâ adlı apokrif eserdeki
görüşleriyle Plotin‘dir; dolayısıyla İşrâkiliğin ilhâm kaynaklarından biri de Yeni-
Eflâtunculuktur. Böylece Gazâlî‘nin eleştirileriyle büyük bir darbe yiyen Yeni-
Eflâtuncu karakterdeki İslâm felsefesi Sühreverdî ve takipçilerinin gayretleriyle,
Gazâlî‘nin de dâhil olduğu mutasavvıf düşünürlerden gelen birikimden yararlanıp
ilhâm alarak yeni bir form kazanmak suretiyle tekrar canlanmıştır.
169
Yazıcı eserinde, Sühreverdî‘nin işrâk doktrinini, irfanî olarak ilahî bilgilere
ve tasavvufa, nazari olarak Yeni-Eflatunculuğa ve Meşşailiğe, kültür olarak
Zerdüştlük ve eski Fars dinlerine, keşfi hikmet olarak da Hermetizm‘e dayandığını
belirtmektedir.
170
Gazâlî, Allah‘ın semaların ve arzın nuru olduğunu ifade eden âyete
dayanarak (en-Nûr 24/35) daha sonra Sühreverdî‘nin ortaya koyduğu İşrâkiyye
felsefesine benzeyen teosofik ve hermetik bir ilâhiyyât geliştirmiştir. Ona göre Allah
en yüce ve hakiki nurdur, diğer bütün nurların da kaynağı O‘dur. Ruhanî-cismanî,
mânevî-maddî bütün varlıklar aslında o nurun yansımalarıdır. Nûrü‘l-envâr denilen
ilk ve hakiki nurdan uzaklaştıkları nisbette diğer nurların nurluluk derecesi azalır,
O‘na yakın oldukları nisbette artar. Öte yandan kaynağından uzaklaşan nurların
nurluluk derecesi azaldıkça karanlıkları (zulmet) artar. Nurun kaynağından feyezan
suretiyle meydana gelen bu nurların sayılmayacak kadar dereceleri vardır. Allah‘a en
169
Kaya, a.y.
170
Yazıcı, a.g.e., s.30.