Monoteizm Hakkında Schmidt ile Pettazzoni Arasındaki Tartışma
131
yaklaşım, hem inanan hem de inanmayan bilim adamının sahip olduğu
dünya görüşünün, felsefenin ve bunlardan kaynaklanan gerçeklik ve değer
yargılarının olgulara ilişkin tarihsel açıklama üzerinde herhangi bir etkide
bulunmamasını gözetmesidir.
80
Kökenlerine ulaşmak ve hakiki doğasını ve anlamını kavrayabilmek için
kültürel unsurların etnolojik yaşını tam olarak tespit etmeyi zaruri gören
Schmidt, yeni bir metot olan “kültürel tarih metodu” aracılığıyla objektif
biçimde farklı halkların ve dolayısıyla da Yüce Tanrıların etnolojik yaşını
tespit etmenin mümkün olduğu görüşündedir. Bu metot aracılığıyla
uygarlıklardaki belirli unsurlar, kesin bir kronolojiye göre olmasa da
birbirlerine nispeten tarihlendirilebilmektedir. Schmidt, Lang‟ın metodolojik
açıdan eksikliğinin bu metot sayesinde aşılacağına ve bu Yüce Tanrılara
ilişkin inancın, natürizm, fetişizm, atalar kültü, animizm ve büyüden önce
var olduğunu kesin biçimde ispat edeceğine inanmaktadır.
81
Schmidt‟in Katolik bir din adamı olmasının Zwemer‟in ileri sürdüğü
gibi onun monoteizm konusundaki düşüncelerine etki edip etmediği
sorusuna net bir cevap verebilmek için onun Katolik Kilisesi ile ilişkilerine
göz atmak gerekecektir. Katolik Kilisesi, önce her tür pozitivist ve evrimci
düşünceye karşı tavır aldığı hâlde daha sonra Etnolojiye yakınlaşarak
Wilhelm Schmidt‟in katı bir rasyonalist temele dayanan görüşlerine sahip
çıkmıştır. Kilisenin “resmî” etnologu hâline gelen Schmidt, kurucusu olduğu
Roma‟daki Lateran misyoner etnoloji müzesinin 1927 yılında müdürü olarak
göreve başlamış ve bu görevi 1939 yılına kadar yürütmüştür. Bu süre
zarfında Schmidt‟in birkaç kitabı İtalyancaya çevrilmiştir. Schmidt‟in ilk
monoteizmin (Urmonotheismus) varlığını ispat etmek için topladığı
dokümantasyon, Tanrı‟nın varlığını desteklemek için argumentum liminare,
dictum ethnologicum şeklinde adlandırılan bir delil olarak Katolik Kilisesi
tarafından kullanılmıştır.
82
Zwemer gibi Amerikalı antropologlar Robert H. Lowie (1883-1957) ve
Clyde Kluckhohn (1905-1960) da Schmidt‟in teorilerinin onun Katolik bir
din adamı olmasından etkilenmediğini savunmuşlardır.
83
Ancak hem
Schmidt‟in kendi yazıları hem de onun icraatları durumun böyle olmadığını
80
Schmidt, Origine et évolution de la religion, s.17.
81
Schmidt, “The Quest of the Supreme Being,” ss.275, 281.
82
Natale Spineto, “L'histoire des religions en Italie entre la fin du XIXe siècle et le début du XXe
siècle,”
Mélanges de l’école française de Rome, 111:111-112 (1999), ss.607-608.
83
Harris, a.g.e., s.389.
132
Ramazan Adıbelli
açıkça göstermektedir. Roma‟daki misyoner etnoloji müzesini Schmidt‟in
Papa‟nın yayımladığı son genelgelerde mahkûm ettiği evrimci teorileri
tamamen çürütmek için en iyi araçlardan biri olarak görmesi de onun
misyonunu açık biçimde yansıtmaktadır.
84
Diğer taraftan L’origine de l’idée
de Dieu adlı eserini kendi anadili olan Almancada değil de Fransızca
yazmasının asıl nedeninin, Katolik Kilisesinin özellikle Fransa‟da etkili olan
modernizm akımına karşı yürüttüğü mücadeleye destek sağlaması olduğu
göz önünde bulundurulduğunda,
85
hem Schmidt‟in Kitabı Mukaddes‟teki
monoteizm düşüncesini doğrulamaya çalıştığını savunan Jordan ve
Mattingly gibi araştırmacıların hem de onun Hıristiyan apolojetiği yaptığını
savunanların haklı oldukları ortaya çıkmaktadır.
Lang‟ın metodoloji noktasındaki eksikliklerini gidereceği iddiasıyla
yola çıkan Schmidt‟in benimsediği kendi yaklaşımı da birçok problemi
beraberinde getirmektedir. Her şeyden önce Schmidt‟in genel yaklaşımı,
adeta hedef tahtasına yerleştirdiği evrimcilerin yaklaşımı ile aynı
paraleldedir. Harris‟in belirttiği gibi her ne kadar Schmidt‟in hareket noktası,
evrimcilik karşıtı olsa da o, 19. yüzyıl evrimciliğinin temel yaklaşımlarından
biri olan karşılaştırmacılığa bağlı kalmıştır. Alman Tarih Okulu, bu
yaklaşımı benimsemiş ve dünyadaki mevcut halkların incelenmesiyle tarihin
başlangıcı ve kültürlerin geçirdikleri değişim safhaları hakkında bilgi elde
edeceğini savunarak kendini evrimcililikle aynı perspektife yerleştirmiştir.
86
Schmidt ile evrimciler arasındaki temel farklılık, birinin monoteizmi evrim
sürecinin başına yerleştirirken diğerlerinin monoteizmi bu sürecin son
safhası olarak görmesinden ibarettir. Schmidt‟e göre dinin gelişiminde bir
ilerlemeden, bir evrimden değil bir gerilemeden, bir bozulmadan söz etmek
gerekiyordu. Evrimciliğin tersini savunduğu için Eliade, bu ikinci yaklaşımı
“gerilemecilik”
(décadentisme)
diye,
Harris
ise
“bozulmacı”
(degenerationist) şeklinde nitelendirmektedir.
87
Diğer evrimciler gibi kendisi
de katı bir rasyonalist olan Schmidt, mitler gibi dindeki irrasyonel unsurların
ilk dinin dejenere olmasından kaynaklandığını düşünüyordu. Daha önce
belirtildiği gibi Schmidt‟e göre ilk insanları, Tanrı kavramını bulmaya bir
84
Jordan, a.g.e., s.361.
85
Henninger & Ciattini, a.g.e., s.8168.
86
Harris, a.g.e., s.388.
87
Mircea Eliade, Religion australiennes, (Paris Payot & Rivages, 1998), s.8; Harris, a.g.e., s.391.