A Ğ U S T O S 2 0 1 5 • 1 5
S
ABAH uyandım. İçimde, “Değişim, dış koşulların değişmesi değildir. Senin
olan biteni olduğu gibi kabul edebilme yetinin gelişimidir,” düşüncesi vardı.
“Neyse şimdi düşünemeyeceğim bunu, bakalım gün içinde nasıl ilhamlar
gelecek” diye sitenin havuzuna yönlendim...
Havuz kapalıydı çünkü temizlik günüydü. Havuza geldiğimde görevli “Hasan
Kardeşim, havuz hamam gibi diye şikayet ediyordun. Şimdi gir bakim nasıl? Az
önce yeni doldurdum,” dedi.
Şöyle derin bir nefes aldım... Hesapta bir tarafından atlayıp diğerinden
çıkacağım. Bir atladım, buz gibi buz... Suyun altından gidiyorum ama nefesim
kesilmeye başladı. Havuzun yarısını geçtim ki fırladım sudan... Ama kendimi
harika hissediyordum ne yalan diyeyim. Sonra birkaç defa daha denedim suyun
altından havuzu geçmeyi, geçen hafta beş kere yapmıştım bunu. Ama bu sefer en
fazla %90’ına kadar gelebildim. Birden ilhamlar hücum etmeye başladı içime...
“Tıpkı yeni bir bilincin içine atlamak gibi değil mi Hasan? Geçen haftaki suda
beş kere geçtin bir uçtan diğer uca. Alışmıştın artık, ama artık o su eskimişti.
Tamamlanmıştı senin için ve hatta artık ısısından kendini dinç değil yorgun
hissediyordun. Canlandırmıyordu seni. Ama şimdi bak nasılsın?”
Cidden canlı, dinamik, diri ve uyanmış hissediyordum. Suyun enerjisi
muhteşemdi. İlhamlar üşüşmeye devam ediyordu: “Önemli olan bir tarafından
diğer tarafına gitmek değil sen de biliyorsun. Bu senin için oyun gibi. Havuzun
içinde bulunmak... O enerjiyi, canlılığı yaşamak... Elbette ki bu suya da
alışacaksın, yine yapacaksın bunu... Sonra yeni bir hafta daha gelecek ve yeni
bir su daha. Ama artık yeni bilincin ne olduğunu bildiğin için gelecek haftaki
o buz gibi suda daha kolay hareket edebileceksin... Neden daha önce kolaylıkla
yapabildiğim bir hareketi şimdi bu yeni suda yapamıyorum diye de kızma. Yeni
bilinç böyle bir şeydir. Aynı havuzda bile zannetsen kendini, her şey aynı görünse
de aslında çok şey değişmiştir. Nitekim pazar günü girdiğinde havuzda yosunlar
vardı, ilaçlar vardı, ph dengeleyiciler vardı... Ama şu anda sadece çeşmeden akan
su var. Olabildiğince doğal haliyle... Her şey yenilendi, havuz da... Tıpkı hayatının
her yeni günü, haftası, senesi gibi... Hadi şimdi yüz, keyfini çıkar...”
O güzelim enerjiyle çıktım havuzdan ve bu satırlar akmaya başladı birden... r
Havuz
Hasan Sonsuz Çeliktaş
1 4 • R U H v e M A D D E
büyük gaz kütlelerinin sebep olduğunu
ve zamanla bazı noktalardan yeryüzüne
çıkan gazların, içinde bulundukları
ceplerin boşalmasına neden
olduklarını öne sürüyor. Churchward’a
göre içleri boşalan bu ceplerin
üzerindeki topraklar çökmüş ve kıtalar
da bu nedenle batmıştır. Ancak İngiliz
araştırmacı, bu olayın iki kıtada birden
aynı anda ya da çok kısa aralıklarla
nasıl meydana geldiğini izah edemiyor.
Üçüncü teori ise, uygarlık ve
teknolojide çok büyük aşamalar
kaydeden Mu ve Atlantis’in birbirleriyle
savaşmaları ve kendi sonlarını kendileri
hazırlamaları teorisi. Büyük tufandan
sadece 12 bin yıl, kendi uygarlığımızın
başlangıcı olarak kabul ettiğimiz
tarihten itibaren de sadece 6 bin yıl
sonra atomik güçleri kullanabilecek
aşamaya geldiğimiz düşünülürse, en
az 70 bin yıl yaşamış olan uygarlıkların
bilim ve teknoloji alanlarında da hangi
boyutlarda olabilecekleri tasavvur
edilebilir. İnsanoğlunun hırsının
geçmiş dönemlerde bugünkünden
daha az olduğunu düşünmek için
hiçbir sebep bulunmamaktadır. Dünya
egemenliğini sağlamak için aynı
düzeydeki iki kuvvetin çekişmesine
sadece günümüzde rastlanabileceğini
iddia etmek komik olur.
(Devam Edecek)
Yararlanılan Kaynaklar:
• ÖZDEMİR, Hasan; Hermes.
• IŞIKLAR, K. İnanç; Geçmişin Tarihini Yazma,
Aydınlanma Devriminin 6000 Yıllık Kökeni
• TÖZÜN, Atilla; Neoplatonizm, Hermetizm
• KIRKOĞLU, R. Hakan; Rönesans Büyücüleri
• Eski İnançların Güncel Yansımaları - Hermetizm
Tefekkürü
• Hermetizm’in Günümüze Etkileri
• Mısır ve Hermes Okulu
• Ezoterik ve Okült Kaynaklar Sitesi
• Timothy Freke ve Peter Gandy, Hermetika
• HERMES Metinler ve Çalışmalar
1 6 • R U H v e M A D D E
B
İR PSİKİYATR olarak, aşırı yemek yemek ve obezite konusunda ilk bakışta
göze çarpandan daha fazlasının söz konusu olduğunu biliyorum. Pek
çok diyetin başarısız olmasının büyük bir nedeni, geleneksel kilo verme
programlarının Çin tıbbında yaşam kuvveti veya chi denilen süptil enerjiyi nasıl
işlediğimizi hesaba katmayışıdır. Süptil enerji bedeni çevreler ve ona nüfuz
eder. Sezgili empatlar dediğim duyarlı kişiler, negatif titreşimler tarafından
bunaltılmaya yanıt olarak farkına varmaksızın aşırı yemek yerler. Empatlar
yalnızca çevrelerindeki enerjiyi duyumsamakla kalmaz, bunları kendi bedenlerine
de özümserler. Sizin durumunuz da böyleyse, aşırı yemek yeme dürtüsü baskın
çıktığında Pozitif Enerji size kendinizi merkezlemeyi ve korumayı öğretecektir.
İşte, obezitenin enerjetik önermesi:
Empatlar zayıfladıklarında daha az korunmayla kaplıdır ve negatif titreşimleri
emmek açısından daha korunmasızdırlar. Örneğin, yirminci yüzyıl başlarında
inançla şifa verenler, hastalarının belirtilerini emmekten kaçınmak için aşırı
şişman olmalarıyla ünlüydüler ve bunun, modern çağın şifacılarının da farkına
varmaksızın içine düştükleri bir tuzak olduğunu gördüm: yemek, çok uygun bir
Diyetler Niçin Başarısız Olur
Dr. Judith Orloff
A Ğ U S T O S 2 0 1 5 • 1 7
topraklanma aracıdır. Benzer şekilde,
hastalarımın pek çoğu onlara fazla
gelen büyük veya küçük titreşimlere
karşı korunmak için kilo almaktalar.
Enerji, bir empatın açlığının köküdür.
Negatif titreşimlere duyarlılığınız ister
az ister yoğun olsun, bir diyetin başarılı
olabilmesi için aşırı yemek yemekten
farklı olan başa çıkma stratejileri
geliştirmek önemlidir. Kitabımda,
besinleri kötüye kullanmaksızın negatif
titreşimlerle nasıl başa çıkacağınızı
göstereceğim. Öfkeli bir meslektaş
veya küresel bir tehdit söz konusu
olduğunda, derhal bunları uygulayın.
Ve sizin için en iyi sonucu verenleri
benimseyin.
Enerjetik Yemeyi Durdurmak için
Acil Müdahale
Aşırı yemek yeme dürtüsü
başladığında:
* Gerçek bir İhtiyaç için Bağımlılık
Oluşturan Açlığını Tanımlayın
Besinleri kötüye kullanmanın bir
belirtisi olan bağımlılık oluşturan açlık,
enerjetik aşırı yüklemeye verilen bir
yanıttır. Özetle, bazı besinleri tıpkı
bir uyuşturucu bağımlısı gibi yersiniz
ve bu, obeziteye yol açar. Özellikle
tatlı ve karbonhidrat
açlığı çektiğinizde,
kuşkulanın. (Brüksel
lahanası açlığı çekene
henüz rastlamadım!)
Örneğin çikolata basit
bir zevk olmaktan
çıkıp siz onu stresi
azaltmak veya bir şeker
yüklemesi (ruh haliniz sık
değişimler gösterdiğinde
şeker girdisini kontrol
edemezsiniz ve bu da
sizi hasta eder) yapmak için bir
ilaç gibi kullandığınızda bir koltuk
değneğine dönüşür. Aşırı bir hevesle
yediğinizde stresinizi azaltmak için
yersiniz, enerjinizi artırmak için
değil. Bağımlılık oluşturmuş besinleri
tanımlayın ve bunları sınırlayın.
Gerçek bir besinsel ihtiyaç bu
türden bir fırtınalı stres içermez:
Negatif enerjilere karşı korunmak
amacıyla besinlere yönelik arzu ve
özlem görülmez. Gerçek bir ihtiyaç
merkezlenmiş bir yerden kaynaklanır,
duygularımızı veya takıntılarımızı
sakinleştirmekle, sakinleştirici
yiyeceklerle alakası yoktur. Besinlerden
sağlıklı biçimde beslendiğimiz hissi
sakinleşme ve yükselme gibi çalkantılı
ruh durumları içermez, daha çok
dengeli bir his veya tatmin verir.
Gerçek bir ihtiyaç yediklerinizin
tadını çıkarmanıza, enerjiyi optimize
etmenize izin verir ve obeziteye yol
açmaz.
* Bağımlılık Oluşturan Yemek
Arzusunu Tetikleyen Enerjetik Stres
Etkenlerini Hızla Belirleyin
Kendinize derhal şunu sorun: “Kötü
titreşimlere mi maruz kaldım?” Ağzı
çok laf yapan bir komşu. Havaalanı