Anab L m dali



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/101
tarix06.02.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#26403
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   101

 
 
17 
veya memnuniyetsizlik meydana getiren şeylerle ilgili olduğunu ileri sürer.
41
 Diğer taraftan 
Wealth of Nations
’ta Smith piyasa değeri, kullanım değeri, gerçek değer ve nominal değer 
gibi  ayrımlara  girişerek  bunları  birbiriyle  mukayese  eder.  Ona  göre  bir  malın  kullanım 
değerini  ihtiyaçlarımız,  piyasa  değerini  taleplerimiz,  gerçek  değerini  emek  ve  nominal 
değerini  de  piyasa  koşulları  belirler.
42
  O,  bu  değerler  arasındaki  geçişlikler  başta  olmak 
üzere  birçok  tespitte  bulunur.  Ancak  konunun  sınırları  açısından  Smith’in  ahlâk  ve 
ekonomideki değer düşüncesinin bireysel talep ve beklentilerle ilişkili olduğunu söylemek 
yeterli olacaktır.  
Smith,  piyasanın  işleyişi  ve  ahlâkla  ilgili  konular  başta  olmak  üzere  insanî 
faaliyetleri birbiriyle uyumlu hale getiren görülmez bir mekanizmanın varlığına işaret eder 
ve bunu “görülmez el” temsili ile anlatır. Daha sonra liberalizmin “kendiliğinden düzen” 
ilkesi olarak ortaya çıkan Smith’in “görülmez el” düşüncesi, her iki kitapta da dile getirilir. 
Moral Sentiments
’te o, şöyle söyler: 
Zengin,  en  değerli  ve  en  hoşa  giden  şeyleri  seçer.  Onlar,  fakirden  biraz  daha  fazla 
tüketirler  ve  her  ne  kadar  kendi  çıkarlarını  düşünseler  de,  her  ne  kadar  yanlarında 
çalıştırdıkları binlerce işçiyle ulaşmak istedikleri asıl amaç, kendi kibirlerini ve doymak 
bilmez  arzularını  tatmin  etmek  olsa  da  kendilerinde  bulunan  doğal  bencilliğe  ve 
açgözlülüğe rağmen elde etmiş oldukları tüm ürünleri fakirlerle paylaşırlar. Görülmez bir 
el,  hayatî  ihtiyaçlar  açısından  neredeyse  aynı  katkıyı  yapmalarını  sağlayacak  şekilde 
onları yönlendirir. Onlarda böyle bir niyet ve bilinç olmamasına rağmen görülmez el, bu 
dünyanın sakinleri arasında eşit bir paylaşım sağlayarak toplumun menfaatini geliştirir… 
lahî  takdir,  bu  dünyayı  birkaç  yüce  efendi  arasında  paylaştırdığı  zaman  bu  paylaşımın 
dışında  kalmış  gibi  görünenleri  ne  unuttu  ne  de  terk  etti.  Onlar  da  en  sonunda  bu 
üretilenlerin paylaşılmasının tadını çıkarırlar.
43
 
Smith,  ilahî  bir  takdir  olarak  gördüğü  “görülmez  el”  düşüncesine  kibirlilik, 
açgözlülük,  bencillik  gibi  ithamları  bir  kenara  bırakarak,  daha  naif  bir  şekilde  de  olsa 
Wealth of Nations
’ta tekrar müraat eder ve şöyle söyler: 
Her  birey  elinden  geldiği  oranda  mutlaka  toplumun  yıllık  gelirine  katkıda  bulunmaya 
çalışır. O aslında bununla ne kamu yararını geliştirmeyi niyetler ne de buna ne kadar katkı 
sağlayacağını bilir… O sadece kendi çıkarını düşünür. Görülmez bir el, farkında olmadan 
bu amaca (kamu yararına) hizmet etmesini sağlar.
44
 
Smith,  her  bireyin  kendi  menfaati  peşinde  koşarken  katkıda  bulunmayı 
amaçladığından  çok  daha  fazla  topluma  katkıda  bulunduğunu  ileri  sürer.  Ona  göre 
piyasanın doğal bir düzeni vardır. Bu düzen sayesinde her bireyin kendi çıkarını gözetmesi, 
                                                 
41
  
Smith, age., s. 326. Smith, burada “değer” terimi  yerine “tasvip” (approbation) terimini kullanır. O, 
kitabında  sık  sık  ahlâkî  değeri  ortaya  çıkaran  şeyin  tasvip  duygusu  olduğunu  söyler.  Ayrıca  bir 
yemeğin  tadının  bizde  memnuniyet  meydana  getirmesi  ile  bir  davranışın  bizde  memnuniyet 
oluşturması,  meydana  getirdikleri  şeyler  açısından  aynı  fakat  nitelik  olarak  farklıdır.  Ahlâkî 
memnuniyetlerimiz üzerinde bazı yan sınırlamalar vardır. Sempati ve tarafsız gözlemci gibi terimler, 
sınırlamalara işaret eder. 
42
  
Adam Smith, Ulusların Zenginliği, çev.: Ayşe Yunus, Mehmet Bakırcı, Alan yay.,  stanbul, 1997, ss. 
36, 43. 
43
  
Smith, Moral Sentiments, ss. 184, 185. 
44
  
Smith, Ulusların Zenginliği,  Moral Sentiments sayfa 184’ten alıntı. 


 
 
18 
toplumsal faydayı da en üst seviyeye çıkarır.  yi işleyen tam rekabetçi bir piyasa, herhangi 
bir ekonomik planlamaya ve müdahaleye gerek olmadan eldeki kaynakların dağılımını da 
en iyi şekilde gerçekleştirir. Ahlâk ve ekonomi alanı, ortak bir şekilde karmaşık ilişkilerden 
bir uyum ortaya çıkaran ve insanların planlı müdahalelerine kapalı olan bu mekanizmayla 
işler.  Smith’in  bu  düşüncesi,  liberalizmin  piyasa  ve  kendiliğinden  düzen  düşüncelerinin 
temelini oluşturur.  
Kendiliğinden  düzen,  bireylerin  sadece  kendi  amaçlarını  gerçekleştirmeye 
çalışırken farkında olmadan kendi amaç ve niyetlerini aşan bir bütüne de hizmet ettiklerine 
işaret eder. O, bireylerin veya grupların bilerek ve isteyerek tasarladığı “gizli düzen” veya 
“gizli  el”den  farklı  bir  şeydir.  Kendiliğinden  düzen,  devletin  ve  diğer  güç  gruplarının 
sosyal hayatın işleyişine ve piyasa sürecine müdahale etmemesi gerektiğini ifade eden bir 
düşüncedir. Müdahalecilik, devletin kendini koruma ve adalet gibi gerekçelerle bireylerin 
tercihleri  üzerindeki  tahakkümünü  ifade  eder.  Liberaller,  sosyal  hayatın  ve  piyasa 
koşullarının  işleyiş  kurallarının  bireysel  tercihlerin  zımnî  bir  uyumu  ile  oluşacağını  ileri 
sürerler, aksi takdirde kayırmacılığın ortaya çıkacağını, müdahalelerin üretim araçlarına ve 
süreçlerine zarar vereceğini, hürriyetlerin sınırlanacağını ve adaletin tesis edilemeyeceğini 
düşünürler.
45
 
Bu çalışmanın mahiyeti ve amacı açısından Smith’in düşüncelerinin önemi, onun 
ahlâk ve ekonomi üzerine yaklaşımlarında temel aldığı terimlerden ileri gelir. Onun her iki 
kitabında  “kişisel  menfaat”,  “fayda”,  “yardımseverlik”,  “arzu”  gibi  terimlere  sık  sık 
rastlanır.  Bunlar,  Smith’in  ahlâk  ve  ekonominin  temeli  olarak  gördüğü  duygularımızla 
ilgili  terimlerdir.  Bu  durumda  onun  ahlâk  ve  ekonomiyi  ortak  duygusal  bazı  terimlerle 
açıkladığını ve temellendirdiğini söyleyebiliriz.  
John  Stuart Mill’de  de  aynı  tutumla  karşılaşırız. Mill’in  bireysellik,  özgürlük  ve 
özerklik  düşünceleri,  liberalizmin  temel  ilkeleri  arasında  yer  alır.  Mill,  bu  düşüncelerini 
faydacılığı esas alan bir temel üzerine inşa etti. On Liberty’de ve Utilitarianism’de fayda, 
ortak  bir  terim  olarak  karşımıza  çıkar.  Nitekim  Mill,  On  Liberty’de  faydadan  bağımsız 
olarak  ortaya  koyulacak  her  türlü  iddiadan  baştan  vazgeçtiğini  ifade  eder  ve  kişisel 
menfaatle  genel  menfaat  arasındaki  ilişkiyi  “zarar”  ve  “müdahale”  terimlerini  merkeze 
alarak  inceler.  Ona  göre  hürriyet,  başkalarının  mutluluğuna  zarar  vermeden  kendi 
mutluluğumuzu  aramanın  yoludur.  Mill,  ahlâkî  gelişmenin  de  hürriyete  bağlı  olduğunu 
söyleyerek hürriyet ile ahlâk arasında karşılıklı bir ilişkinin bulunduğunu ileri sürer.
46
 
                                                 
45
  
Mises, Economic Policy, ss. 38-40; Robert Nozick, Anarşi Devlet Ütopya,  stanbul Bilgi Üniversitesi 
yay.,  ss.  50-1.  Nozick,  ekonomik  ve  sosyal  sürecin  gizli  el  tarafından  yönlendirildiği  iddiasının 
“komplo teorileri”ni ortaya çıkardığını söyler. Bkz. s. 51; Friedrich A. von Hayek, “Piyasanın Ahlâkî 
Buyruğu”, Piyasa, çev.: Hasan Yücel Başdemir, sayı 13, 2005, s. 144. 
46
  
John Stuart Mill, Hürriyet, çev.: Mehmet Osman Dostel, MEB yay.,  stanbul, 1997, ss. 19, 23, 37, vd. 
 


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   101




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə