Ankara üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ İKTİsat anabiLİm dali



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə36/42
tarix14.05.2018
ölçüsü5,01 Kb.
#44066
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   42

102 
 
 
Üretim  faktörünün  üründen  marjinal  katkısı  kadar  pay  aldığı,  ücret  için  de 
geçerliydi: 
Rekabetin bütün etkilerini gösterebildiği bu statik durumda ücret, doğal standardına, az 
önce gösterildiği gibi, üretime münferit katkısına eşit olacaktır (Clark, 1956: 95). 
Clark,  bölüşümün  marjinal  verimliliği  kuramıyla,  “kapitalistlerin  ve  işçilerin 
ödüllerinin tam olarak aynı ilkeye dayandığını gösteren ve Say ve Senior tarafından 
başlatılan  görevi  tamamladı”  (Hunt,  2009:  384).  Her  üretim  faktörü  hakettiği  payı 
almaktaydı ve eşitsizlik ya da sömürü söz konusu değildi. 
 
Klasik  politik  iktisattan  marjinalizme  geçiş,  genel  olarak  iktisat  teorisi,  özel 
olarak ücret düşüncesi açısından önemli değişiklikler, dönüşümler getirmiştir. Peki bu 
dönüşümün muhtemel sebepleri,  ya da, maddi toplumsal dinamikleri neler olabilir? 
Önceki  bölümlerde  zaman  zaman  kısaca  değindiğimiz  bu  dinamikleri  tartışmaya, 
konumuz açısından oldukça önemli olan şu soruyla başlayabiliriz: Menger, Jevons ve 
Walras’nın 1870’lerin başında yayınlanan eserleriyle anılan “devrim”, neden 1880’ler 
ve 1890’ların başında gerçekleşti?   
Marjinal fayda analizi, 1870’lerden çok önce kullanılmaya başlanmıştı.  Lloyd 
ve  Longfield  1834’te  toplam  ve  marjinal  fayda  arasındaki  ayrımı  açıklamışlardı. 
Dupuit 1844’te, Gossen 1854’te, Jennings 1855’te marjinal faydayı ortaya koymakla 
kalmamış, bunu tüketici davranışının analizine de uygulamışlardı (Blaug, 1997: 288). 
Fakat  marjinalizmin  büyük  ilgiyle  karşılanması  1880’lere  kadar  gerçekleşmedi. 
Gossen 1858 yılında şöhrete sahip olmadan öldü. Eseri 35 yıl sonra, 1889’da tekrar 
basıldığında sıra dışı bir başarı kazandı. 
III.4. Ücret düşüncesinin dönüşümünün dinamikleri 


103 
 
 
Screpanti  ve  Zamagni  (2005)’ye  göre,  1870’lerin  başında  yayınlanan  bu  üç 
eserin 1880’lerde “Yeni Ahit” gibi kabul görmesinin biri içsel, biri dışsal olmak üzere 
iki çeşit sebebi vardır. 
İçsel  sebep,  klasik  iktisadın  teorik  yetersizliğiydi.  Ricardo’nun  emek  değer 
teorisi,  kuramsal  eksiklikler  barındırıyordu.  Ayrıca  Malthus  ve  Mill’in  ücret  fonu 
teorisinin açıklayıcılığı oldukça zayıftı. 
Dışsal  sebepler,  kapitalizmin,  kapitalist  sömürüye  maruz  kalanlar  ve  onların 
temsilcileri  tarafından  sorgulanmaya  başlamasıyla  ilgiliydi  ve  içsel  sebepten  daha 
önemliydi.  Yükselen  sosyalist  tepki,  klasik  ve  Marksist  artık  teorisini,  kapitalist 
sömürüyü göstermek amacıyla kullanıyordu. 
Birinci Enternasyonel Londra’da 1864’te toplanmıştı ve 1866 ile 1872 arasında 
birçok Avrupa başkentinde kongreler gerçekleştirmişti. İkinci Enternasyonel 1889’da 
Paris’te  toplanmıştı.  İkinci  Enternasyonel,  ilkinden  çok  daha  görkemliydi  ve 
Marksizmin yoğun etkisindeydi. 1868 ile 1870’lerin ortasına kadarki dönem, gelişmiş 
kapitalist  ülkelerde  emekçilerin  kapitalistlere  keskin  karşıtlığıyla  karakterize 
ediliyordu. “Paris Komünü çok daha yaygın ve uzun süreli olan hareketin buz dağının 
sadece  görünen  kısmıydı”.  1872-1873’te  Fransa’da  ve  1873-1874’te  Britanya  ve 
Almanya’da yaşanan krizler, çatışmanın şiddetini artırıyordu.  
Kuşkusuz,  Jevons,  Menger  ve  Walras,  sevimsiz  problemlerden  dikkati  tamamen 
uzaklaştırmaya  ve  piyasaya  çevirmeye  muktedir,  talep  edilen    teoriyi  sunmuşlardı 
(Screpanti ve Zamagni, 2005: 172). 
Milonakis ve Fine (2008), marjinalizmin başarısının öne çıkan sebebini, klasik 
teorinin  1860  ve  70’lerdeki  krizi  olarak  açıklar.  Marjinalizmin  başarısının  diğer  bir 
sebebi de, iktisadın, 19. yüzyılın sonlarında başlayan profesyonelleşmesi sürecidir. 


104 
 
 
Hunt  (2009)’a  göre  majinalizmin  başarısı,  kapitalizmin  sosyoekonomik 
yapısında 19. yüzyılın son otuz yılında görülen değişimle ilgilidir. Sanayi devriminin 
ilk evrelerinde sınai kapitalistler, toprak sahipleri ve tüccar kapitalistler ile mücadele 
ediyordu. Temel amaçları sanayi sermayesinin hızlı birikimiydi. Emek değer kuramı, 
sermaye büyümesini sağlayan artığın emekten kaynaklandığını gösterdi.  
Şirketleşmenin gelişmesi ve artan sınai yoğunlaşma ile birlikte sınai kapitalistin 
rolünde önemli bir değişiklik oldu. Birikim düzenli ve sistemli hâle gelmişti ve şirket 
yönetimi  giderek  dışarıdan  kiralanan  profesyonel  kişilere  verilmeye  başlandı.  Bu 
süreçte  kapitalist,  toprak  sahibi  ve  tüccar,  iktisadi  işlevlerinde  birbirine  çok  daha 
benzer  hâle  geldi  ve  hepsinin  ortak  olarak  istediği  şey,  mülkiyetlerinin  ve  mevcut 
üretim tarzının onaylanmasıydı. 
Bu  nedenle  emek  değer  kuramı,  Karl  Marx’ın  yazılarında,  tam  da  işçi  sınıfının 
çıkarlarıyla  bir  tutulur  hale  geldiğinde,  fayda  kuramı  ya  da  piyasa  bakış  açısı,  üretim 
araçlarına (…) sahip sınıfın bütün unsurlarının çıkarlarına hizmet etmeye başladı (ibid, s. 
359-360).  
Blaug  (1997)  ise,  1860’larda  “marjinal  devrimci”  üç  kitabın  yayınlandığı 
İngiltere, Avusturya ve İsviçre’de iktisadi gelişme düzeyi birbirinden çok farklı olduğu 
için marjinalizmin başarısının üretim yapısı ve toplumsal sınıflarla açıklanamayacağı 
görüşündedir. 
Blaug  ayrıca  marjinalizmin,  kapitalist  sistem  savunusu  için  ‘ihtiyaç’  olduğu 
düşüncesini,  kapitalizmin  savunusuna  hemen  hemen  hiçbir  şeyin  ücret-nüfus 
yasasından ya da Bastiat’nın marjinal faydaya hiçbir şey borçlu olmayan teorilerinden 
daha iyi hizmet edemeyeceğini söyleyerek reddeder. 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə