101
Eşlerin bir yıllık süre boyunca fiili olarak birlikte yaşamış olmaları şart
değildir. Evliliğin kurulmasından itibaren bir yıllık sürenin geçmiş olması
yeterlidir.
407
Bu anlamda taraflar bir yıllık süre içerisinde hiç bir araya gelmeseler
dahi, bu durumun sonuca olumsuz bir etkisi olmaz. Ancak evliliğin en az bir yıl
sürmüş olması şartının aranmasının çok kısa süreli evliliklerin taraflar birbirlerini
tanımadan sona ermesine engel olmayı amaçlaması karşısında kanunun bu bir yıllık
süre içinde eşlerin fiilen birlikte yaşamalarını şart koşmaması bir çelişki
oluşturmaktadır.
408
2. Eşlerin Birlikte Başvurması
Kanunkoyucuya göre eşler mahkemeye birlikte başvurarak boşanma
iradelerini birlikte açıklayabilirler. Fakat bu durumda, mahkemenin verdiği boşanma
hükmünde hangi eş davacı hangi eş davalı olarak gösterilecektir? Bu konuda
doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır. Bir kısım yazarlar
409
anlaşmalı boşanmanın
çekişmesiz yargı işi olduğu görüşünü savunurken; bir kısım yazarlar
410
ise
“anlaşmalı” olsa bile boşanma davasını çekişmesiz yargı işleri arasına sokmanın
mümkün olmadığını düşünmektedirler. Bu konuda İpek’in
411
düşüncesine göre: “
Gerek eşlerin davayı ortak dilekçe vermek suretiyle birlikte açtıkları gerekse de
anlaşmalı boşanma sebebi dışında açılıp da karşı eş tarafından kabul edilen diğer
sebeplere dayalı boşanma davalarında ortada çekişmesiz bir yargı niteliğinin
olduğunda kuşku yoktur. Ancak eşlerin ayrı olarak açtıkları anlaşmalı boşanma
davalarında ortaya çıkan dava niteliğinin çekişmesiz yargılama faaliyeti olduğunu
savunmak güçtür. Nitekim bu durumda karşı eşin anlaşmalı boşanmanın şartlarını
kabul edip etmeyeceği yönünde bir kesinlik söz konusu değildir. Bu durum karşısında
407
Öztan, (Değişiklikler), s. 130.
408
Dural/Öğüz/Gümüş, s. 118.
409
Öztan, (Yeni Aile), s. 416; Tutumlu, s. 1066; Özdemir, s. 115; “Birlikte dava açan eşlerin aynı
dava dilekçesini davacı ve davalı olarak ayrı ayrı imzalaması çekişmeli bir davanın olduğunu mu
gösterir? Ortada boşanmak istemeyen bir eş var mıdır ki çekişme olsun?”(Gençcan, s. 539).
410
“Tabiatıyla anlaşmalı olsa bile boşanma davasını çekişmesiz yargı türüne sokmak mümkün
değildir; davanın mutlaka bir de davalısı olacaktır.”(Akıntürk/Karaman, s. 270).
102
anlaşmalı boşanma davalarının hukuki niteliğini izale-i şuyuu davalarında olduğu gibi
çift taraflı bir yargılama faaliyeti olduğunu savunmak mümkündür. Buna göre
anlaşmalı boşanmada ne davacı ne de davalı taraf bulunmayıp, bu davalar sui
generalis bir niteliğe haizdir.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu öncesinde hukukumuzda
çekişmesiz yargıya dahil olan iş ve talepler başta TMK, BK ve TTK’de olmak üzere
dağınık vaziyette bulunuyordu.
412
Ancak 4.2.2011 tarihinde resmi gazetede
yayınlanarak, 1.10.2011 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin
“çekişmesiz yargı” başlıklı 382. maddesinde çekişmesiz yargının tespiti açısından üç
temel ölçüt getirilmekle birlikte; kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku, eşya
hukuku, ticaret hukuku, icra iflas hukukundaki çekişmesiz yargı işleri ile çeşitli
kanunlardaki çekişmesiz yargı işlerinin bir kısmı sayılma suretiyle belirtilmiştir.
Maddede çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu önce genel çerçevesi belirlenerek,
daha sonra da mümkün olduğunca sayılarak belirtilmiştir. Birinci fıkrada özellikle,
hukukumuzda üzerinde mutabık kalınan çekişmesiz yargıya ilişkin temel ölçütler esas
alınarak çekişmesiz yargı işlerinin genel olarak sınırları çizilmiştir. İkinci fıkrada ise
açıkça çekişmesiz yargı işi olduğu belirtilmeyen işlerin birinci fıkrada belirtilen
kriterlere uyduğu takdirde çekişmesiz yargı işi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.
İlgili maddede Aile Hukukuna ilişkin kısımda “anlaşmalı boşanma” ya yer
verilmemiş olması, bizi anlaşmalı boşanmaya ilişkin talebin çekişmesiz yargı işi
olmadığı sonucuna doğrudan götürmeyecektir. Ancak doktrindeki tartışmanın
Kanunkoyucu’yu da etkilemiş olduğu anlaşılacaktır.
Aynı tartışmadan hareketle tek dilekçe ile anlaşmalı boşanmak isteyen eşlerin
iki ayrı başvurma harcı yatırmak zorunda olup olmadıkları sorununa da cevap vermek
gerekir. Bu konuda Yargıtay bir kararında
413
eşlerin anlaşmalı boşanmak için birlikte
412
Kuru, Baki: Nizasız Kaza, Ankara 1961, s. 2(Tutumlu, s. 1064, dn. 255’den naklen).
413
Yargıtay’ın oy çokluğuyla aldığı bu karar için bkz. Y 2 HD, 9.4.2002, 4194/4994(Gençcan, s.
589, 590); Tutumlu eşlerin birlikte başvurması durumunda ortada iki ayrı dava değil, tek dava
olduğunu, bu nedenle tek bir başvuru harcı alınmasının doğru olacağını düşünmektedir(Tutumlu,
s. 1049).
103
dava açtıklarında tek başvurma harcının alınmasını yeterli görmüşken; bir başka
kararında
414
ise bu kez iki kez başvurma harcı alınmasını gerekli görmüştür.
3. Eşin Açtığı Davanın Diğer Eşçe Kabulü
Kanunkoyucunun tarafların anlaşarak boşanabilmeleri için öngördüğü bir
başka şekil de bir eşin açtığı davanın diğer eş tarafından kabul edilmesi durumudur.
TMK 166/son cümleye göre, anlaşmalı boşanma davasında, hâkim tarafların ikrarı ile
bağlı olacaktır. Bu husus, salt evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına dayanan
boşanma davasında değil, diğer özel sebeplere dayanan boşanma davalarında da
uygulama alanı bulacak; hâkim bir eşin zina ya da terke dayalı olarak açtığı boşanma
davasını diğer eşin kabul etmesi ve evliliğin en az bir yıl sürmesi şartıyla TMK
166/3’e göre boşanma kararı verebilecektir.
415
Gençcan’ın bu konuda ikili bir ayrıma gittiği, eşlerin evlilik birliğinin
temelinden sarsılmasına dayalı olarak açılmış boşanma davasında davanın herhangi
bir safhasında anlaşmalı boşanmanın gerçekleştirilebileceğini kabul etmesine rağmen;
Yargıtay’ın terk sebebine ilişkin olarak verdiği karar doğrultusunda, özel boşanma
414
“…Davalının harcı vererek açtığı bağımsız bir boşanma davası yoktur. Davalının davacı kadın
tarafından açılan boşanma dava dilekçesini davalı olarak imzalamış olması ayrı bir harç
yatırılmadığından davalı açısından bu dilekçeyi dava dilekçesi niteliğine dönüştürmez.
Açıklanan bu durum karşısında kadının davasının feragat nedeniyle reddi ile yetinilmesi
gerekirken, kocanın da davası varmış gibi kesin hüküm oluşturacak şekilde davalının boşanma
davasının reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” şeklindeki Y 2 HD, 12.2.2008, 4531/1409
sayılı kararda Gençcan’ın karşı oy gerekçesi de dikkat çekicidir: “…Anlaşmalı boşanma
davasında eşlerden birinin davalı başka bir deyişle çekişme çıkaran taraf olduğu söylenemez.
Karşılıklı boşanmak isteyenlerin ikisinin de boşanma konusunda davacı oldukları imzalı
beyanları ile tartışılamayacak şekilde açıktır. Anlaşmalı boşanma isteminden vazgeçilmesi
durumunda ise hem kadın eşin hem erkek eşin davayı istedikleri takdirde TMK 166/1
hükümlerine göre sürdürmeleri olanaklıdır. Kadın eşin boşanma davasından feragat etmesi
nedeniyle kadın eşin boşanma davasının feragat sebebiyle reddine karar verilip, davayı
sürdüreceğini açıklayan erkek eşin boşanma davasının TMK 166/1 hükümlerine göre
sürdürülerek karar verilmesi gerekir…” (Gençcan, s. 590’dan naklen).
415
Dural/Öğüz/Gümüş, s. 118; Tutumlu, s. 1049; Özdemir’e göre; akıl hastalığına dayalı olarak
açılan davalar dışındaki diğer davalarda bu imkân bulunmalıdır. Zira akıl hastası olan eşin kabul
iradesine değer verilmesi mümkün olmayacağı gibi, anlaşmalı boşanmanın niteliği gereği kanuni
temsilcinin akıl hastası yerine beyanda bulunması imkânı da yoktur(Özdemir, s. 139).
Dostları ilə paylaş: |