121
tebligatın usulüne uygun olup olmadığını dikkatle incelemeli, reddedilen boşanma
davası kesinleşmemişse davayı reddetmelidir.
482
1.10.2011 itibariyle yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nin 31/03/2011 tarih
6217 sayılı kanunun 30. maddesi ile değişik Geçici 3. maddesine göre Bölge adliye
mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri
ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun
geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine
kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına
devam olunacağından boşanma davalarında verilen kararlara karşı temyiz süresi 15
gündür (1086 sayılı HUMK Md. 432/1).
Temyiz süresi kararın taraflara tebliğ edildiği günden başlar(6100 sayılı Md.
HMK 91). Sürenin hesaplanmasında tebliğ yapılan gün hesaba katılmaz(HMK Md.
92). Tatil günleri süreye dahildir. Ancak müddetin son günü tatile rastlarsa tatilin
ertesi gününe rastlayan günün mesai saatinin sonunda temyiz süresi biter(HMK Md.
93)
Bu ilkeler göz önünde bulundurularak yapılan hesaplama sonucu, boşanma
davasını reddine ilişkin karar taraflarca temyiz edilmezse kesinleşmiş olacak ve 3
yıllık süre bu tarihten itibaren başlayacaktır. Süre, red kararı temyiz edilmiş ve
onanmışsa, bu kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük karar düzeltme
süresinin bitiminden itibaren hesaplanacaktır.
483
Red kararının temyiz edildiği,
Yargıtay’ca esastan bozulduğu ve mahkemece de bu karara uyulduğu ihtimalde ise;
482
Y 2 HD, 22.3.2004, 2803/3621: “…Çan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ….esas …karar sayılı
dosyasında gerekçeli kararın davalı kadına Tebligat Kanunu 21. maddesine göre tebliğ edildiği,
tebligat parçasında davalının evde bulunmama sebebi belirtilmediği gibi, komşu imzasının da
alınmadığı, yapılan karar tebliğinin geçersiz olup, kararın kesinleşmediği anlaşılmıştır. Davada
TMK 166/son şartları oluşmadığı halde duruşmaya devamla yazılı şekilde boşanmaya karar
verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”(Gençcan, s. 636, dn. 2282); Y 2
HD, 2.5.2002, 4969/5775: “…Davacı tarafından açılan …esas…karar sayılı dava ret edilmiş,
kararı karşı davacı temyiz yoluna gitmiş, davalı temyiz etmemiştir. Karar Yargıtay’ca onanmış
bu karar davacıya 27.1.1998 tebliğ edilmiş, karar düzeltme yoluna gidilmemek suretiyle
11.2.1998 tarihinde kesinleşmiştir. Yargıtay kararının davalıya tebliğ edilmemiş olması, kararın
kesinleşmesine etkili olmaz. Zira temyiz yoluna gitmemiş olanın karar düzeltme istemede hukuki
yararı olmadığından bu yolu kullanamaz. Bu yön dikkate alınmadan …esas sayılı davaya ait
kararın kesinleşmediğinden söz edilerek davanın reddi doğru görülmemiştir.”(KAZANCI
BİLİŞİM, İÇTİHAT BANKASI).
483
Y 2 HD, 8.12.1994, 11159/12243(KAZANCI BİLİŞİM, İÇTİHAT BANKASI).
122
uyma kararı sonucu boşanmaya karar verileceğinden, süre hesaplamasının önemi
kalmayacaktır.
Ancak hâkim, boşanma davası ilk davanın reddedilmesinden itibaren üç yılın
geçmesiyle açılsa bile, dava anında evlilik birliğinin kurulu olması dolayısıyla davayı
reddedebilecek midir? Dural/Öğüz/Gümüş
484
bu durumda boşanma davasının
açılamayacağını kabul etmek gerektiğini zira fıkradaki boşanma davasının dayandığı
fikrin bunu gerektiğini belirtmektedir.
Burada önem taşıyan bir başka mesele de; eşlerden birinin açtığı boşanma
davasında, hâkimin ayrılık kararı vermesi halinde, ayrılık süresi sona erdiğinde
TMK’nin 166/4 uyarınca dava açılıp açılamayacağıdır.
485
Fıkrayı dar yorumlayarak,
sadece boşanma davasının reddinin kesinleşmesinin önem taşıdığı, dolayısıyla ayrılık
kararına bu fıkranın uygulanamayacağı ileri sürenler
486
bulunmakla birlikte maddenin
dar yorumundan vazgeçerek, amaçsal yorum metodu ile fıkrayı yorumlamanın daha
isabetli olacağını düşünenler de vardır.
487
Bizce de amaçsal yorumla hâkimin ayrılık
kararı verdiği durumları da boşanmanın reddi olarak düşünmek ve ayrılık süresince
bir araya gelememiş eşlere TMK 166/4’e dayanarak dava açma imkanı tanımak daha
yerinde olacaktır.
TMK 166/4 hükmüne göre açılan davada hâkim üç yıllık süre şartının
gerçekleştiğini tespit ederek işin esasına girdikten sonra, ortak hayatın yeniden
kurulup kurulmadığı konusunda davacı ispat yükü altına girecektir.
488
Bu konuda
484
Dural/Öğüz/Gümüş, s. 121.
485
Davacının isteği veya hâkimin barışma ihtimali görmesi dolayısıyla “ ayrılığa” hükmedilmiş ise,
TMK Md. 172/2 uyarınca bu sürenin sonunda ortak hayat yeniden kurulamamışsa eşlerden her
biri boşanma davası açabilir.
486
Hatemi/Serozan, s. 239.
487
Öztan, (Boşanma), s. 727, 728; Kocayusufpaşaoğlu EMK 134/son gereği açılmış bir davada
hâkimin ayrılığa karar verip veremeyeceği sorusuna cevap ararken, Kanunkoyucunun bu
hükümde öngörülen üç yıllık fiili ayrılığı, hiç değilse sürenin bitiminde doğacak sonuçlar
açısından hakim kararı ile gerçekleşen ayrılık ile bir tutmakta olduğunu belirtmektedir.(Ayrıntılı
bilgi için bkz. Kocayusufpaşaoğlu, s. 121).
488
Y 2 HD, 29.4.2004, 4358/5562: “…Davacıya delilleri sorulmadan fiili ayrılık süresinde evlilik
birliğinin yeniden kurulmadığı kanıtlanmadan davacının iddiası esas alınmış, 3 yıl içinde ortak
hayatın yeniden kurulamadığının sabit kabul edilerek, yazılı şekilde eksik tahkikat sonucu
hüküm kurulması doğru değildir.”(Gençcan, s. 647, dn. 2323); Öztan, davacının ispat yükünden
bahsetmeyerek, evlilik birliğinin kurulduğunun ispatını davalı tarafa yüklemiş, bu husus ispat
Dostları ilə paylaş: |