Aşkınlık ve Yaşam: Nietzsche ve ‘Tanrının Ölümü’ Üzerine
305
2013/20
Araştırma Makalesi/Çeviri
Research Article/Translation
Patrick RONEY
Çevirmen: Elis ŞİMŞON
Aşkınlık ve Yaşam:
Nietzsche v
e ‘Tanrının Ölümü’ Üzerine
Abstract
Bu çalışmanın amacı Tanrı’nın ölümü düşüncesinin iki tema çerçevesinde
incelenmesidir. İlk tema şimdiye kadar hayata anlamını veren aşkınlık alanının
çökmesi sonucu varlığın ve dünyanın teleolojik yorumlanması ile ilgili. Tanrı’nın
ölümü ne dünyaya ne de insan eylemine bir sonuç yüklenemeyeceğini ima eder.
Bu temanın araştırılması Nietzsche’nin ana doktrinlerinlerinden biri olan Aynının
Bengi Dönüşü’nün incelenmesini gerektirir. Bu kavram, uzun süreden beri
Nietzsche’nin eserleri içinde anlaşılması en zor olanlardan biri olarak
değerlendirilir. Nietzsche de kavramın detaylı bir analizini vermemiş sadece “en
dipsiz düşünce” olduğuna değinmiştir. Tartışılacak ikinci tema ise Tanrı’nın
ölümünden sonra düşüncenin doğası ve ödevi ile bunun ızdırap çekme ile ilişkisi
olacak. Hayatın teleolojik yorumu akıl ve iyinin artık birbirinin teminatı
olmadığını ima eder. Ayrıca düşünce artık daha yüce iyi uğruna ızdırap çekmeyi
temellendiremez. Yaşam ve ızdırap çekme arasındaki ilişki ve buna bağlı olarak
ızdırap çekmenin değeri yeniden değerlendirilmelidir. Nietzsche’nin iddiası iki
yönlüdür; talep ettiği dönüşüm ızdırabı ortadan kaldırmak yerine onaylar ama
düşünmek ızdırap çekmektir.
Anahtar Terimler
Nietzsche, Aynının Bengi Dönüşü, Aşkınlık, Tanrı’nın Ölümü.
Transcendence and Life:
Nietzsche on the “Death of God”
Abstract
The aim of this essay is to reflect on the implications of the thought of the death of
God with a view to two related themes. The first has to do with the a-teleological
interpretation of Being and the world as a result of the collapse of the transcendent
realm which heretofore had given a meaning to life. The death of God implies that
no finality can be ascribed to either the world or human action. The investigation
of this theme necessitates examining one of Nietzsche’s central doctrines, the
Aşkınlık ve Yaşam: Nietzsche ve ‘Tanrının Ölümü’ Üzerine
306
2013/20
Eternal Recurrence of the Same. It has long been considered to be the most
puzzling idea in Nietzsche’s corpus, to which he himself offered no thorough
explanation but simply referred to it obliquely as his “most abysmal thought.” The
second theme to be discussed is the nature and the task of thinking after the death
of God and its relation to suffering. The a-teoleological interpretation of life
implies that reason and the good no longer guarantee one another, and that
thinking cannot justify suffering in the name of the greater good. The relationship
between life and suffering must be re-evaluated and so too must the value of
suffering. The point that Nietzsche makes is double; the transformation that he
calls for is not only to affirm suffering rather than eliminate it, but to affirm that
thinking is suffering.
Keywords
Nietzsche, Death of God, Eternal Recurrence of the Same, Transcendence.
Tek bir cümlesinden hemen tanıdığımız pek az düşünür vardır. Nietzsche
bunlardan biridir. Tıpkı cogito ergo sum’un Descartes’ı ya da “kendini bil”in Sokrates’i
hatırlattığı gibi, ‘Tanrı öldü’ ifadesi akla hemen Nietzsche’yi getirir. Fakat şöyle bir fark
va
rdır. Nietzsche’nin bu ifadesi, Voltaire’in o meşhur écrasez l'infâme
1
sözüne eşlik
eden
bir provokasyon ya da
bir savaş narası olarak yanlış yorumlandı hep. Bu ifadeye
ilişkin en yaygın yanlış anlama, onun çok keskin bir ateizm olumlaması olduğunu
düşünmektir; üstelik modern çağın en güçlü ateizm olumlamalarından biridir bu. Çünkü
laik ve global dünyamızda ne Tanrı’nın varoluşunun ne de dinin -özellikle de, ölümden
sonraki hayat hakkındaki sahte iddiaları ve bu hayat için sunduğu ahlaki talimatlarıyla
Hıristiyanlığın- bir değeri kalmıştır. Hayatlarımızın yeni etiği güçtür, tabii eğer gücün
bir etiği olabileceği düşünülebilirse
. Nietzsche güç çağının hem habercisi hem de
savunucusu olarak görülür, etik açısından bakıldığında her iki konum da genellikle
olums
uzdur. Kimileri Tanrının ölümünü ve dinin yitirilişini, ahlaki değerlerin
kaybından sorumlu tutar. Etiğin tamamen rasyonel bir temele dayandığını düşünmek
hâlâS mümkün olsa bile, Nietzsche bu sefer de rasyonalizm-
karşıtı ve hatta irrasyonalist
görüşleri yüzünden düşman ilan edilir. Bireylerin, toplulukların ve devletlerin
amaçlarını tanımlamak için geriye kalan tek şeyin güce çılgınca tutunmak olarak
görüldüğü bu çağda, Tanrının yitirilişi ve aklın kaybı, Zeitgeist’ımızın en bulaşıcı iki
hastalığıdır.
2
1
“Kepazeyi yok ediniz!” L'infâme bu cümlede Katolik Kilisesi’ne, fanatizmine ve otorite
iddiasına gönderme yapar. Voltaire’e hayran olmasına rağmen, Nietzsche’nin Hıristyanlık’la
ilgili düşünceleri bu ünlü Aydınlanma filozofunkinden epey farklıdır. “Tanrı öldü”, bilim ve
rasyonalite uğruna yapılan bir eylem çağrısı değil, tarihsel kadere ilişkin bir teşhistir.
2
Nietzsche’nin felsefesini irrasyonalist olmakla eleştiren en ünlü iki düşünür Jürgen Habermas
ile Luc Ferry’dir. Modernite’nin Felsefi Söylemi’nde Habermas, Nietzsche’nin Dionisosçu bir
mitoloji uğruna Aydınlanma’nın ilan ettiği Akıl projesinden ümidini kestiğini ileri sürer.
Neden Nietzsche’ci Değiliz’de ise Luc Ferry ve Alain Renault, yine benzer bir biçimde,
Nietzsche’nin demokrasiye saldırısının ve modernitenin çürümüş rasyonalizm formları
hakkındaki tartışmasının, onu yeni bir otoriterlik biçimini benimsemeye ittiğini iddia ederler.