CAPPADOCIA JOURNAL OF HISTORY AND SOCIAL SCIENCES VOL.13-october 2019
ISSN-2199-353X
Online only at http://www.cahij.com/
7
kurumu aracılığıyla kendini adamış birçok askeri lideri bir araya getirebilmiştir. 648 yılında Sarı Deniz
üzerinden Çin’in Tang Hanedanlığıyla ittifak kurmalarının
da gösterdiği gibi, Silla liderleri aynı
zamanda uluslararası diplomaside de uzmanlardı (Lew, 2000: 9).
551 yılına kadar Silla aynı zamanda Koguryo ve Bekje’den Han Nehri havzasını da almayı
başarmıştı. Böylece Çin’e direkt uzanan bir deniz yolunu ele geçirmiş olan Silla böylelikle Kore
yarımadasındaki rakiplerini ortadan kaldırma işine yoğunlaşabilmişti. Silla, Çin’in Tang
Hanedanlığından aldığı askeri destekle 660 yılında Bekje’yi yıkmış ve sonrasında Koguryo’ya da
üstün gelerek 668 yılında bütün yarımadayı birleştirmiştir. 668 yılında Silla Krallığının adayı
birleştirmek üzere Koguryo’yu istila etmesi Büyük Silla döneminin başlangıcı olmuştur (668-892). Bu
olayın, Kore’nin başlangıcı olduğu tartışılabilir ancak Kore tarihi adına bir dönüm noktasını teşkil
ettiği muhakkaktır. Kore yarımadası bugün ikiye ayrılmış olsa dahi bu tarihten
itibaren uzunca bir
süreyle tek ülke olarak kabul edilmiştir. Hatta Koreliler bugün bile halen bu bölünmenin geçici olduğu
ve yeniden birleşileceğini ümit etmektedirler (Kim, 2005: 7). Krallık, Tang’ın bütün Kore
yarımadasını sömürgeleştirmeye dair gizli niyeti Silla’nın yeni alanını tehdit edene kadar eski
müttefiki Tang’a karşı sekiz yıllık bir savaşa girmişti. Silla 676 Tang-Silla Savaşı olarak
bilinen bu
karmaşanın galibi olmuş ve böylece Taedong Nehri’nden Wonsan Koyu’na kadar uzanan hattın
altındaki yarımadanın güneyinde kalan bölgenin üçte ikisinin hâkimi olmuştur. Bugün milliyetçi Kore
tarihçileri, Silla’nın Koreli rakiplerini yenmek için Çin’den askeri destek alma kararını sorumlu
tutarak, hala Kore’nin Mançurya üzerinde hâkimiyet kaybetmesinin yasını tutmaktadırlar. Ancak
Silla’nın diğer iki krallık üzerindeki nihai hâkimiyetinin tarihsel önemi de göz ardı edilmemelidir.
Silla’nın toplumu ve kültürü, sonrasında gelişen Kore tarihinin ana akımı olarak işlev görmüştür ve bu
nedenle modern Güney Kore tarihçileri Silla’yı Kore geleneklerinin asıl taşıyıcısı olarak görmektedir
(Lew, 2000: 9).
Silla Hanedanlığının başkenti olan eski Gyeongyu
17
(İ. Ö. 57-İ. S. 935) Tapınağı’ndan kazılarda
çıkarılan arkeolojik kalıntılardan Silla’nın diğer ülkelerle süregelen bir bağlantısının varlığı
anlaşılmaktadır. Kazılardan elde edilen objeler arasında çok sayıda, dünyanın diğer bölümlerine-Batı
Asya’ya- ait şeyler bulunmaktadır. Özellikle Roma tarzı
cam eşyalar, Silla’nın Batı dünyası ile
arasında ticaretin söz konusu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Gyeongju’daki tapınaktan çıkarılan
eşyaların önemli bir bölümü 5. ve 6. yüzyıllara aittir. Uzmanlara göre 4. ve 5. yüzyıllarda Akdeniz
kıyılarında üretilen bu cam eşyalar Batı Çin’e sınır olan ülkelerden denizyolu aracılığıyla Silla’ya
ulaşmıştır. Kalıntılar arasında ortaya çıkan antik mücevheratlar ise Taşkent ve Semerkant’ta üretilmiş
ve yukarıda da adı geçen tüccarlar tarafından Silla’ya getirilmiştir. Bir diğer önemli ürün grubu da
Arap Yarımadası ve Batı dünyasından Silla’ya ithal edilen lezzetlendirici ot ve baharatlardır. Saf
yünden imal edilmiş olan Pers halı ve kilimlerinin Silla halkı tarafından tanınması İpek Yolu
aracılığıyla olmuştur. İşte bu yüzden Silla Hanedanlığının kültürel değişimi sadece Asya ile sınırlı
kalmamış, İslam ve Avrupa dünyasına doğru da genişlemiştir (Unesco, ty: sy).
Dostları ilə paylaş: