AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları
68
kır. Hikâyede Efser’in hatırladığı iki şiir de Azerbaycan’a ait kültürel unsurlara
örnek olarak zikredilebilir.
Bu şiirlerden ilki Şehriyar’a aittir:
“Bir uçaydım bu çırpınan yelinen,
Bağlasaydım dağdan akan selinen,
Ağlasaydım uzak düşen elinen,
Bir göreydim ayrılığı kim saldı,
Ülkemizde kim kırıldı kim kaldı?”
1
Yine Efser’in hatırladığı şiirlerden biri de Nigar Refibeyli’ye aittir:
Biz ki bir ruh idik iki bedende
O gülüp sevinince gülerdim ben de.
Visalin bülbülü uçup gidende,
Taş gibi kalbimde kalan ayrılık…
2
Hikây
ede Efser’in annesinin donattığı sofraları hatırladığı bölüm, Güney
Azer
baycan’ın sofra kültürü hakkında önemli bilgiler verir:
“Her öğün sofra, evin emektarı Masume Hanım’ın gayretiyle Nev-
ruz günündeki gibi donatılırdı. Tebriz’in meşhur köftesi, içinde erik ceviz
badem kızarmış soğan yumurta. Dışının hamuru kıyma ve nohut unuyla
yoğrulurdu. Kazanda kocaman bir köfte, kaşık değer değmez dağılmakta.
Köftede hiçbir zaman annesininkinin kıvamını tutturamadı. Ramazan-
larda zülbiye bamya tatlıları. Yağlı yumurtalı pide. Üzerine bal dökerek
yediği muhallebi. ”
3
Hikâyede anlatıcı tarafından Efser’in zihninden anlatılan halk âdetlerinden
biri de “Haft Sin” sofrasıdır.
4
Nevruzda hazırlanan “Haft sin” sofrasında sin harfi
ile başlayan yedi şey bulunmalıdır. Sumak, sirke, semeni, sir (sarımsak), sib (el-
ma), senced (
iğne) ve sikke. Ayrıca Kur’an, balık ve tatlı. Kırmızı küçük balıklar,
hayatın ebedîliği ve sürekliliğinin ifadesi olarak “Haft Sin” sofrasında yerini al-
mak
tadır. Ayna, saflığı; şamdan da aydınlığı ifade eder. Rengârenk çiçekler ise ne-
şenin ve mutluluğun ifadesidir. Ayrıca sofraya oturan herkesin yeni bir giysisi ol-
malıdır: Yeni bir pantolon, yeni bir ayakkabı, hiç olmazsa yeni bir çorap.
“Nesimi’nin Dönüşü” adlı hikâyenin kahramanı Zaur, bir yazardır ve şair
Nesimi hakkında bir kitap yazmaya çalışmaktadır. Yazarın amacı Azerbaycan
kültürünün önemli bir şairi olan Nesimi’yi
5
günümüz dünyasında yeniden canlandı-
1
a. g. e. , s. 76.
2
a. g. e. , s. 76.
3
a. g. e. , s. 79.
4
Güney Azerbaycan’da Nevruz’da kurulan bu sofra, Nahcivan’da da “Yedilevin (yedi renk)” olarak
adlandırılmaktadır.
5
XIV. yüzyıl şairi Nesimî Azerbaycan’da doğan Hurufi tarikatının ideoloğu ve dâisi idi. Kendisini
Halep’te idam ettiler. Derisini diri diri soydular. Fakat “Canını terk eyle kim bu yolda canan
bulasan / Her ki can verdi bu yolda buldu ol cananeyi” beyitinin canfeda şairi bu cehennem
azabına bir ah demeden katlandı ve ölümü olağanüstü bir yiğitlikle karşıladı. (Mehmet Emin
Resulzade, Azerbaycan Kültür Gelenekleri
, Sipahi Matbaası, Ankara 1949.)
AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları
69
ran bir tiyatro oyunu yazmaktır. Zaur yaklaşık on senedir bu tiyatro eseri üzerinde
çal
ışmaktadır. Sondan ikinci bölüme gelmiştir. Zaur’un amacı, olayları 20. yüzyıla
taşımak ve Nesimi’nin fikirlerini kullanarak kendi ideolojilerini yaymaya çalışan
kişileri tenkit etmektir. Zaur’a göre bu kimseler Nesimî’yi ikinci kez öldürmekte-
dirler. Ne
simi de bu durum karşısında dayanamayıp dirilecek ve kendisini ve fikir-
le
rini bu şekilde çarpıtanlara -ikinci kez derisinin yüzülmesi pahasına- itiraz ede-
cektir. Ancak Zaur,
Nesimi’nin dirilişinin ardından amaçladığı gerilimi tam olarak
ifade edebilecek
ifadeleri bulmakta yetersiz kalmaktadır.
Zaur,
tiyatro eserini yazarken ilham almak amacıyla Nesimi hakkında ya-
zılmış farklı kitaplara da göz atar. Bu kitaplardan biri de Nesimî’yi anlatan bir şiir
kitabıdır. Yazar, hikâye boyunca bu kitaba iki kez bakar:
Balaca bir deste dalgın perişan
Fırat sahiline kayıtır geri
Görünür Ağ Saray azad Karaman
Bir de Nesimi’nin ayak izleri…
…
İdam kürsüsüne kalktım vekarla
Kürsü ağ deveye çevrildi ancak
Tenbihi cezası ölümdür ancak
Dine siyasete bir asi gibi
Tabanda
n soyulsun zındık Nesimî
İdam özge yerde kılınsın yasak
Saat meydanında eylensin ancak.
1
“Portakal Bahçesi Işığı” adlı hikâyenin kahramanı Nahide, halk düşmanı
olduğu için sürgüne gönderilen eşi Celil’in yolunu gözleyen çileli bir kadındır. Ko-
ca
sının belirsiz âkıbeti onu derin bir yalnızlığa sürüklemiştir. Bir ömür kocasının
yolunu gözleyen Nahide,
nevruzda hazırladıkları sofraları hatırlayarak teselli bul-
maya çalışır:
“Ne günlerimiz vardı oysa… Ne evler gördüm, ne şenlikler yaşa-
dım… Şuvelan’daki evimizde, o yüksek tavanlı salondaki şöminenin üze-
rindeki yeşermiş semeni tabakları, Nevruz sofralarındaki plaşkiler, goğal-
lar,
meyvelerin ve çiçeklerin oluşturduğu renk cümbüşü, bugünkü gibi
gözlerimin önünde.
Şömine yandığında çiçek desenleri de yanmaya
başlardı sanki. Yeşermiş buğdaylar, çiçek desenlerinin yalazların aydınlı-
ğında ışıldadığı şöminenin üzerindeki rafta günlerce dururdu. Sonra alev-
lerin melodisi duyulurdu.
Şöminenin yanındaki koltuğa oturur dinlerdim
1
Cihan Aktaş, bu kitapla ilgili olarak kendisine yönelttiğimiz, “Nesimi’nin Dönüşü” adlı hikâyenizde
Nesimi hakkında yazılan bir şiir kitabından alıntı yapıyorsunuz. Acaba böyle bir şiir kitabı var mı
? Varsa adı nedir?”şeklindeki sorumuza şöyle cevap vermiştir: “Tebriz’de Fars alfabesi ve
Azerbaycan Türkçesiyle yazılıp basılmış Nesimi üzerine bir çalışmadan aldım: Hüseyin Feyzullah
Vahid (1950),
Nesimi Divanı, “Yaran” Yayınevi. Basım yılı maalesef kitapta yer almıyor.