AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları
151
yuvası konumundadır. Karabağ’da Türkler ve Ermeniler karışık yaşamaktadır.
Askeran Geçidi işgal edildiği sırada Karabağ’da Türk askeri olmadığı için Kara-
bağ’ın ancak gönüllülerle kurtarılabilmesi söz konusudur. Oysa Nuha ve köyle-
rinde halk hem silahsızdır, hem de savaşa alışkın değildir.
1
Halkı savaşa hazırla-
mak için hemen şehir ve köy halkı Nuha'daki büyük mescidin avlusuna çağırılmış
ve bir gönüllü komit
esi kurulmuştur. Gidecek gönüllülerin yollarda bakılması ve
beslenmesi için de ayrı bir komite oluşturulmuştur. Belediyede yapılan toplantıda
idare heyetine İzci Oymağı'ndan bazı muallimler alınmış, bu toplantıda belediyenin
köy ve şehirdeki gönüllülerin ailelerine yapacağı hizmetler de kararlaştırılmıştır.
Bir kaç gün içinde dört yüz gönüllü bir araya getirilmiş, gönüllülerin idaresi de
Şevket Süreyya'ya verilmiştir. Şevket Süreyya bundan sonraki gelişmeleri şöyle
anlatmaktadır: Gönüllü birliğineben kumandaedecektim.. Kafile harekete geçmeden
önce şehir adına bana bir at ve bir mavzer tabancası hediye edildi. Bunları ancak
emaneten kabul ettim. Ata bindim, kafilenin önüne geçtim. En önde tekbir alanlar
yürüyorlardı. Yolların kenarları, pencereler, balkonlar, duvarların, ağaçların,
damla
rın üzerleri bağıran, ağlaşan, alkışlayan kadın, erkek, genç, ihtiyar, çoluk,
çocuk binlerce kişilik bir kalabalıkla dolmuştu... Heyecan gittikçe yaygın bir hal
aldı...Şehirden çıkınca kurbanlar kesildi. Son dualar yapıldı. Kafiledeki çok
yaşlıları, imamları, ahundları kafileden ayırmak halkın başına bırakmak için çok
uğraştım. Gönüllüler Askeran surlarına vardıklarında ilk çatışma Hankendi önlerin-
de yaşanmıştır. Şevket Süreyya, düşmanın attığı ilk bombanın, bomba sesine alış-
kın olmayan tecrübesiz gönüllüler üzerinde yıldırıcı bir etki yarattığını, ancak buna
rağmen, gönüllülerin oldukça başarılı olduklarınıkaydetmektedir. Muharebenin
üçüncü günü geç vakitlerde Şuşa Kalesi'ne girilmiş, mezhep ayırımı yapılmaksızın
Sunnî,
Şiî gönüllüler kardeşçe vatanlarını kurtarmak için çarpışmış, çatışmalarda
on beş şehit verilmiştir.
2
Azerbaycan’ın Rus İşgaline Girdiği Günlerdeki Yaşamı
Askeran Geçidi’nin ve Karabağ’ın Ermeniler’den kurtarılmasından sonra
Nuha’ya dönen Şevket Süreyya, Derbent kapılarına doğru hızla yayılan Rus işgali
üzerine Derbent’e gider. Derbent,
Hazar Denizi ile Kafkas Dağları arasında önemli
bir kilit noktası durumundadır. Derbent kapılarının açılması, bütün Azerbaycan’ın
işgal edilmesi demektir. Derbent’te hükümetin gücünün kalmamış olduğunu, Der-
bent’in adeta yeni efendilerini beklemekte olduğunu gözlemleyen Şevket Süreyya,
daha Nuha’ya dönmeden Derbent’in işgal haberini öğrenir. Çok geçmeden Derbent
üzerinden Bakû ve tüm Azerbaycan’ı ele geçiren Kızılordu birlikleri, Şevket
Süreyya’nın yaşamını sürdürmekte olduğu Nuha şehrini de işgal ederler. Kızı-
lordu’nun şehre girişini kalenin karşısındaki parktan sonuna kadar seyreden Şevket
Süreyya, bu bir ordu hareketinden ziyade, bir göç,
başıboş bir sel akınıydı…Ben bu
istilayı düşünürken, en önde kızıl bayraklar arasında kılıçlarını çekmiş, kazak
süvarilerinin geleceğini sanmıştım. Halbuki bir takım lagar beygirlerin koşulduğu
derme çatma arabaların üstüne yükler, çadırlar, makineli tüfekler karmakarışık
1
Şevket Süreyya, bir zaman Nuha’ya sürülen Şeyh Şamil’in arkadaşı Hacı Murad’ın pusuya
düşürülüp öldürülmesinden bu yana Nuha’da önemli bir çarpışma olmadığını kaydetmektedir.
Aydemir, a. g. e. , s. , 159.
2
Aydemir, a. g. e. , s. 160.
AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları
152
doldurulmuştu. Atlılarla yayalar karmakarışık yürüyorlardı. Ortalıkta subaya,
yahut kumandana benzer kimse görünmüyordu. Gelen tümen kalenin önünde
büsbütün karıştı. Bir kısmı kalenin içindeki kışlada, daha çoğu da kalenin önündeki
parkın ağaçları arasında yerleştiler. Ateşler yakıldı,
1
demektedir.
Kızılordu'nun işgalinden hemenönce kalmakta olduğu mektepten taşınan
Şevket Süreyya’nın Nuha'daki yeni evine davetsiz birmisafir gelmiştir. Kendisini
Tümen Çekası’nın komiseri olarak tanıtan bu davetsiz misafir hem bir Kızılordu
mensubu,
hem de bir Bolşeviktir. Nuha’yı işgal eden Kızılordu birlikleriher yere
burjuvaziye harp ilan eden ve her türlü direnişin ateşle karşılık bulacağını içeren
bildiriler asmış, şehritarayıp, halkın malına el koymuşlardır. Bu bildirilerin altında
da Şevket Süreyya’nın evine yerleşen ve Şevket Süreyya’nın Ejderhan Balıkçısı
diye isimlendirdiği davetsiz misafirin imzası vardır. Eski ve zengin bir şehir olan
Nuha’da malının alınmasına mukavemet eden olmamış, sadece bir bayan öğretmen
gel
eceğinin teminatı olarak biriktirdiği birkaç altını işgal güçlerine vermediği için,
halktan çalınan bir malı, halktan kaçırdığı ve ihtilâl aleyhtarı olduğu gerekçesiyle
İhtilâl Mahkemesi’nce yargılanmıştır. Şevket Süreyya’ya göre Azerbaycan’ın hiç bir
yeri
nde bir direniş ortaya konmamışken, kendilerini Çarlık Rusyası’nın devamı
olarak görenBolşeviklerin, Azerbaycan petrolüne duydukları ihtiyaç yüzünden
Azerbaycan’ı işgal etmesi çılgınlıktır. İhtilâl ile birlikte kader birliği yaptığı
milliyetçi liderlerin b
ir kısmının hapsedilmesi, bir kısmının öldürülmesi, Azerbay-
can’ın diğer Türk ülkelerine yollarının kapanması Şevket Süreyya’yı Turan'dan yeni
arayışlara yöneltmiştir. Artık Şevket Süreyya’nın yeni ülküsü insaniyettir. Şevket
Süreyya yeni ülküsünü; evet hakiki ülkü insaniyettir. Bu ülkü daima ihmal edildi.
Dökülen kanlar ve sarfedilen emekler,
hep batıl yollarda boşa gitti. Yağma
çağlarından ve esirlik devirlerinden sonra din kavgaları geldi...Sonra imparator-
luklar ve saltanat kavgaları. Taht uğrunda dökülen kanlar. Hatta benim bile ilk
inançlarım imparatorluk masalına dayanmıyor muydu? Tuna’dan, Basra Körfezi’ne,
Kafkasya’dan, Sudan’a,
Şimal Afrikası’na kadar uzanacak bir Osmanlı İmpa-
ratorluğu için hayaller kurmamış, hatta dövüşmemiş miydim? Sonra “üstün millet”
denilen “tarihi vazifesi olan millet” denilen bir anlamın davalarını her şeyin üstünde
aldık. Milletleri, kıdemlerine zaferlerine göre kademe kademe sıraladık. Dilleri bir,
dilekleri bir, tarihleri bir bu üstün milletler,
imparatorlukların yerinde saltanatlarını
kuracaklardı. Turan, bunlardan biri ve en şereflisi olacaktı. Halbuki, böylelikle
mefkûre binamıza çatışmayı, imtiyazı ve harbi ister istemez temel kılmış oluyorduk.
Diğer milletler de, kendilerini birer üstün millet gibi düşünebilir, bizim gibi kendi
saltanatlarını kurmak isteyebilirlerdi...Halbuki şimdi artık insaniyet devri doğuyor.
Tahtlar,
taçlar yıkılacak, bütün dinler bir ve bütün insanlar beraber olacak. Yeni din,
yeni dil, yeni sanat, yeni medeniyet,
yeni mamureler doğacak. Bütün insanların eşit,
bütün milletlerin hür ve beraber yaşayacakları harpsiz, ihtilâlsiz, imtiyazsız yeni bir
âlem…
2
sözleriyle ifade etmektedir. Bu yeni ülkünün hayata geçirilebilmesi için
doğunun yüzyıllar süren uykudan uyandırılması lazımdır. Şevket Süreyya bu ruh
hali içinde 1 Eylül 1920’de Bakû’de toplanan
Doğu Halkları Kurultayı'nı, Şark
Milletlerinin isyan bayrağı olarak görür vekurultaya Nuha delegesi olarak katılır.
1
Aydemir, a. g, e, s. 168.
2
Aydemir, a. g. e. , s. 180-181.