AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları
145
tık. Rumeli’de sınırlarımız, gerçi bizim mektebin kapısından iki kilometre ileride,
Edirne’nin şehir istasyonunda bitiyordu. Ama bu bizim gözümüze görünmüyordu.
Bizim gözümüz dünyanın öbür ucunda, Kafkas’larda, Türkistan’larda, Çin
sınırlarındaydı. Oralara gidecektik. Köylere, avullara, obalara koşacaktık. Elde
asa,
ayakta çarık, sırtta kitap çantalarını Anadolu’ya, Azerbaycan’a, Türkistan’a
taşıyacaktık, demektedir.
1
Turan,
Şevket Süreyya’ya hem ailesinin dağılmasını,
hem de kendi nesline mağlubiyetin haysiyet kırıcı ruh sefaletini unutturacak, bir
kurtul
uş ümididir.
Şevket Süreyya, Turan’ı gerçekleştirme hayalinin sarhoşluğunu yaşarken I.
Dünya Savaşı patlak verir. Bu savaşta Sarıkamış’ta diğer ağabeyini de şehit veren
Şevket Süreyya, on yedi yaşında olmasına rağmen, gönüllü olarak ağabeyinin şehit
olduğu Kafkas Cephesi’ne gitme kararı alır. İstanbul’un Anadolu yakasındaki
Yedek Subaylar Talimgâhı’nda eğitim gören Şevket Süreyya’da, Öğretmen
Okulu’nda benimsediği biz Osmanlı olmadan önce de Türk’tük, şimdi de Türk’üz.
Kaybolmakta olan sadece Osmanlı vatanıdır. Türk’ün yaşadığı her yer, hangi
bayrak altında olursa olsunTürk vatanıdır. Bu vatanın sınırlarıTuna’dan, Meriç’-
ten Altaylar’a,
Çin Seddi’ne kadar uzanır. Memleketimizin adı Turan’dır, düşün-
cesi pekişir. O’nun talimgâhtan ayrılıp, cepheye vardığı günlerde ordu Karadeniz’-
den,
İran sınırına kadar her taraftan geri çekilme halindedir. Kafkas Cephesi’nde
ordunun bütün insanüstü gayretine rağmen, geri çekilme savaşın başından beri
sürmüştür. Üstelik Enver Paşa’nın Sarıkamış yenilgisi Doğu Anadolu’yudüşman
istilasına açık hale getirmiştir. Artık çocukluğunda dinlediği, okuduğu, destanlarda,
hikayelerde anlatılan savaş Şevket Süreyya’yı da içine almıştır. Gerçek savaş,
hayalinde yarattığı savaştan farklı olsa da, O artık ölen annesinin ve şehit
kardeşlerinin ruhlarını huzura kavuşturduğu için mutludur.
Yaz sonlarına doğru alayın makineli tüfek bölüğüne geçen Şevket Süreyya,
bölüğü ihtiyatta olduğu için askerlerini yakından tanıma ve onlara ders verme
imkanıbulur. Askerlerinincahil olduğunu, Türklüğü kabul etmediklerini, bir kısmı-
nın kendi isimlerini değil de, başkalarının isimlerini taşımakta olduğunu gören Şev-
ket Süreyya,
derin bir hayal kırıklığına uğrar. Bu tablo karşısındaŞevket Süreyya,
bu insanlar neye yarar? Bu adamlarla, bu birbirini tutmayan, bir
birine yapışma-
yan insan malzemesiylehangi toplum yapısı düzenlenebilir? Demek ki, bunlar an-
cak disiplinin kıskacı içinde savaşıyorlar ve ölüyorlar. Şehit künyesi diye askerlik
şubesine gönderdiğimiz isim, belki de hakikatte yakalanmış bir asker kaçağının uy-
durma adıdır. Galiba biz kendi kendimizi aldatıyoruz. Galiba Turan’ı kurmak ister-
ken,
gerçekte arkamızdaki Türkiye bile bizim değil…Hatta ilk iş belki de Türkiye’yi
kurmak ve kazanmak
diye düşünmekten kendini alamaz.
2
Şevket Süreyya bu dü-
şüncelerden sıyrılıp gerçekle yüz yüze geldiğinde,
peki ama bu insanlarkendi se-
faletlerinden niçin sorumlu olsunlar?…Yüzyıllar boyunca bu insanlara ne verdik?
Köylerine yol mu yaptık, mektep mi kurduk? Camii, imamı, muallimi mi var? Has-
talıklarıyla mı savaştık? Eşkiyaya, toprak ağasına, şeyhe, mütegallibeye karşı onu
koruduk mu? Dinin hükümlerini,
milletin adını, vatanın sınırlarını öğrettik de öğ-
ren
mediler mi? Verdiği vergileri, aldığımız askerleri ne yaptığımızı söyledik mi?...
1
Aydemir, a. g. e. , s. 59-60.
2
Aydemir, a. g. e. , s. 106.
AZƏRBAYCAN DÜNYA ƏDƏBIYYATİNDA Beynəlxalq Simpoziumun materialları
146
Bü
tün bunlara rağmen onların bugün burada olmalarına şükretmeli…
1
der ve
hayır, bunlar günahsız, bunlar değerli varlıklardır. Bunlar daha aydın ve yarının
yapıcılarıdır. Asıl suçlu biziz, onlar bizi affetmelidir, sözleriyle öz eleştiri yapar.
2
Şevket Süreyya, farklı duygular içinde günlerini geçirirken, cepheye 1917
Şubat’ındaBaşkumandanlık Vekâleti’ninRusya’da bir ihtilâl çıktığı ve Rus Çarı’nın
tahtından indirildiği haberi ulaşır. Şevket Süreyya’nın ihtilâl mefhumu hakkında
tüm bildikleri 1908’de Manastır’daki hürriyet ilanı hakkındaki hikayelerden öteye
gitmemektedir.
Rus İhtilâli savaşın seyrini etkileyecek midir? Osmanlı İmparator-
lu
ğu savaşı kazanacak mıdır? Bu konuda da kafalar karışıktır. Asker savaşın
kazanılmasından sonra hemen terhis edilme ve köyüne dönme derdindedir. Bazı
subaylar Osmanlı İmparatorluğu’nun galip gelmesinden sonra Kars Kalesiyle,
Ardahan’ın Türklerin eline geçeceği görüşündedir. Bu arada belki Batum’u da
alırız diyenlervardır. Şevket Süreyya gibi genç yedek subaylara göre ise, savaşın
sonunu Ziya Gök
alp önceden bilmiştir. Gökalp’e göre, Rusya savaşı kaybedince
parçalanacak, Azerbaycan,
Türkistan bağımsız birer devlet olacak, Kafkasları
aşarak Büyük Turan kurulacaktır.
3
O günlerde İstanbul’dan cepheye ulaşan gazetelerde yer alan sosyalist,
demokrat,
bolşevik gibi kelimeler de ayrı bir kafa karışıklığı yaratmıştır. Hiç kimse
bu kavramlar hakkındabir şey bilmemektedir.
Çarlık ordularının dağılmasından sonra onun yerini Rus ordularının silah-
larına konan Ermeni birlikleri almıştır. Savaşın bütün kurallarını ortadan kaldıran
Ermeni birlikleri bir taraftan cephede savaşırken, bir taraftan da işgal ettikleri
yerlerdeki sivil Türkleri acımasızca yok etmektedir. Artık savaş kör ve amansız bir
boğazlaşmaya dönüşmüştür. 1918 Şubat’ında başlayan ileri harekât ile birlikte
savaş öncesi sınırlarına ulaşan Türk orduları, artık Şevket Süreyya’nın hayallerini
süs
leyen Turan’ın kapısına dayanmıştır. O günlerde
önce donma tehlikesi geçiren
Şevket Süreyya, ardından da Türk-Rus sınırında atındanbuz zemine düşerek aya-
ğını kırmıştır. Eski Türk-Rus sınırının biraz ilerisindeki Karaurgan seyyar hastane-
sin
de vücudunun hareketsiz kaldığı günleri, hayalleri ile canlı tutmaya çalışan Şev-
ket Süreyya,
büyük Turan toprağına ayak bastıkları andan itibaren yeni bir devrin
başlayacağını düşlemekte, Balkan Harbi’nden sonra arkasından ağladığımız o eski
imparatorluk artık gözüme ne kadar da küçük görünüyordu. O köhne ve zaten
hiçbir zaman bizim olmamış bir şeydi. Halbuki, Turan, bizim öz malımız olacaktı.
Toplar,
tüfekler atılacak, mızıkalar marşlar çalarken atlarımızı Aras Çayı’na
sürecektik.
Eski anayurdumuzun ve yeni vatanımızın toprağına işte böyle ayak
basacaktık…Esir kavmi kurtaracak, yurtsuz kavmi yurt sahibi yapacaktık. O zaman
her yerde yeni ordular kurulacaktı. Aynı dili konuşan, aynı tanrıya inanan genç ve
kardeş ordular hayalleri kurmaktadır.
4
Cephe günlerinde Müfide Ferit’in yazdığı
Aydemir romanını okuyan
Şevket Süreyya, artık kendisini Turan’ın çöllerinde, yollarında, köylerinde, kasaba-
la
rında etrafında toplanan insanlara ümit ve teselli dağıtan bir Aydemir olarak gör-
mektedir.
Çünkü romanın kahramanı Aydemir, tüm maddi silahları reddeden, dün-
1
Aydemir, a. g. e. , s. 106-107.
2
Aydemir, a. g. e. , s. 108.
3
Aydemir, a. g. e. , s. 112.
4
Aydemir, a. g. e. , s. 126.