İlk Dönem İslam Toplumunda Eğlence Hayatına Dair Bazı Tespitler
163
şarkıcıların azımsanmayacak kısmı Arap menşeliydi.
86
Bununla birlikte,
aralarında Rumca ve Farsça olmak üzere kendi dilinde okuyanlar da bulun-
duğu için yabancı asıllı şarkıcı köleler bulunan kalabalık şehirlerde yabancı
müzik de duymak mümkündü.
87
Devrin en etkin propaganda aracı sayılan şiirlerin başlıca yayıcısı olma-
ları sebebiyle şarkıcıların faaliyeti, toplumsal yaşamın eğlence dışındaki di-
ğer önemli alanlarında da görülmekteydi. İslâm’a ve Hz. Peygamber’e dil
uzattıkları için cezalandırılmaları istenen şarkıcılarla ilgili rivayetler bu tes-
piti destekler mahiyettedir. Abdullah b. Hatal’ın şarkıcı cariyeleri Fertenâ ve
Kerîbe,
88
Abdulmuttalib oğullarına ait Sâre veya ‘Azze isimli şarkıcıların
Mekke’nin fethi günü bulundukları yerde öldürülmelerine dair Resûlullâh’ın
emri,
89
İslâm’a ve Müslümanlara yaşam hakkı tanımayan müşriklerin görüş-
lerinin yayıcıları olmaları sebebiyledir. Resûlullâh’ın vefatının ardından se-
vinç göstergesi olarak ellerine kına yakıp şarkılar söyleyen ve aralarında es-
Sebcâ el-Hadremiyye ve Hind bint Yâmin el-Yehûdiyye isimli muganniye-
lerin de zikredildiği şarkıcılara yönelik Hz. Ebû Bekir’in müsle veya öldü-
rülme kararıyla ilgili rivayetler de,
90
şarkıcıların İslâm ve Hz. Peygamber
86
Bk. Farmer, A History of Arabian Music, s. 12-13; Ayrıca bk. a.mlf. “Ghinâ”, EI²,
II, 1073.
87
Cevad Ali, V, 118.
88
İbn Hişâm, s. 935-936; Vâkıdî, II, 825; Belâzürî, Ensâb, I (Hamidullah), 361;
Taberî, Târih, III, 59-60; Zübeyrî, Nesebu Kureyş, s. 442-443.
89
İbn Hişâm, s. 935-936; Vâkıdî, I, 39, II, 825; Belâzürî, Ensâb, I (Hamidullah),
290; Taberî,
Târih, III, 59-60.
90
Belâzürî’nin aktardığı rivayete göre Hz. Ebû Bekir, Resûlullâh’ın vefatının ardın-
dan Hadramevt’te Kinde kabilesine ait Nüceyr kalesinde sevinç gösterileri yapan
bu kadınların el ve ayaklarının kesilmesini emretmiştir. Bk. el-Büldân ve fütûhuhâ
ve ahkâmühâ, (thk. Süheyl Zekkâr), Beyrut 1992, s. 120. Şarkıcıların isimleri zik-
redilmeksizin aktarılan benzer bir rivayet için bk. Taberî, Târih, III, 341-342. İbn
Habîb, Hz. Peygamber’in vefatının ardından Kinde ve Hadramevt’ten altı şarkıcı
kadının ellerine kına yakarak def eşliğinde Resûlullâh’ı hicveden şarkılar söyle-
diğini, bölgenin fuhuş yapmakla meşhur kadınlarının da onlara katılarak bölgeleri
dolaşarak halk arasında nifak yaratmaya çalıştığını aktarmaktadır. Bunun üzerine
Hz. Ebû Bekir, Hadramevt valisine bu kadınların katledilmesiyle ilgili talimat
vermiş ve elleri kesilerek öldürülmüşlerdir. Bk. el-Muhabber, s. 184-189. İslâm
tarihi kaynaklarında kendilerinden “fuhuş yapmakla meşhur” kadınlar olarak
bahsedilen bu kadınların aslında Babilonya’daki mâbedlerde “dinî fahişelik” ya-
pan kadınlar olduğunu, fakat tevhid anlayışında olanların bunları sadece fahişe-
likle itham ettiğine dair A.F.L. Beeston’un iddiaları ve bu iddiaların
Elnurə ƏZİZOVA
164
aleyhinde propaganda yaptıkları için cezalandırıldıklarına dair örneklerden-
dir.
İslâm öncesi Arapların eğlence hayatında
vazgeçilmez unsurlardan biri
olan şarabın, müzik eşliğinde halka sunulduğu başlıca mekanlar olarak mey-
haneler, müzisyenlerin büyük bir kısmının sanatlarını icra ettiği eğlence
merkezleri olarak da kültürel yaşamın bir kesitini oluşturmaktaydı. Yerle-
rinin belli olması için üzerlerine bayrak asılan bu meyhaneler
91
, şarap ticareti
yapan sermayedarlarca işletilmekteydi. Kaynaklar Mekke’de Ukbe b. Ebû
Mu‘ayt
92
ve Medîne’de Ruveyşid es-Sekafî
93
gibi meyhane işletmecisi şarap
tâcirlerinden bahsetmektedir. Hilafeti döneminde Hz. Ömer’in Tâifli Ruvey-
şid es-Sekafî’nin meyhaneye çevirdiği Medîne’deki evinde bulduğu şarap
kırbalarını yaktığına dair rivayetler,
94
şarabın yasaklanmasına rağmen dev-
letten izni olmaksızın meyhane işletenler sayesinde bu kültürünün tamamen
ortadan kalkmamış olduğunu göstermektedir. Yine Hz. Ömer’in duyduğu
müzik sesinin düğün veya sünnet yapılan mekanlardan gelip gelmediğini
araştırdığına dair rivayetler
95
, câhiliye dönemine ait meyhane kültürünün de-
vam etmesine dair endişelerini göstermektedir.
Toplumun zengin tabakasına ait konaklarda efendilerine ve misafirlere
hizmet veren şarkıcı-çalgıcı cariyeler dışında, yasaklanıncaya kadar meyha-
nelerdeki müzisyen sınıfı daha geniş halk kitlesine hizmet vermekteydi.
96
Bu
cevaplandırılmasıyla ilgili bk. Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan’a Yayılışı, An-
kara 1982, s. 127-128.
91
Câhiliye şiirlerinde meyhanelerin alameti olarak bayrak anlamında ğâye (ﺔﻳﺎﻏ),
şarap tâcirinin bayrağı anlamında ğâyetu tâcir (ﺮﺟﺎﺗ ﺔﻳﺎﻏ) veya ğâyetu ticâr’dan ( ﺔﻳﺎﻏ
رﺎﺠﺗ) bahsedilir. Meselâ bk. Yedi Askı, (trc. M. Şerefettin Yaltkaya), Ankara 1989,
s. 34; Tebrîzî, Ebû Zekeriyyâ el-Hatîb Yahyâ b. Ali b. Muhammed (ö. 502/1109),
Şerhü'l-muallakati'l-aşri'l-müzehhebât (haz. Ömer Faruk et-Tabba), Beyrut t.y., s.
150; Mufaddal b. Seleme, el-Melâhî, s. 17. Krş. Nâsıruddîn el-Esed, s. 63; Boz-
kurt, Hadiste Folklor-Eğlence, s. 42-43.
92
Bk. İbn Kuteybe, el-Ma‘ârif, s. 575.
93
İbn Sa’d, III, 282; V, 55; İbn Şebbe, Târihu’l-Medîneti’l-Münevvere (thk. Ali Mu-
hammed Dündül, Yâsîn Saduddîn Beyân), I-II, Beyrut 1996, I, 153; Ebû Ubeyd,
Kitâbu’l-Emvâl, s. 185-186; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 500.
94
İbn Sa’d, III, 282; V, 55; İbn Şebbe, I, 153; Ebû Ubeyd, Kitâbu’l-Emvâl, s. 185-
186; İbn Hacer,
el-İsâbe, II, 500.
95
Abdürrezzâk, Musannef, XI, 5; Beyhakî, VII, 290; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, III,
230.
96
Nâsıruddîn el-Esed, s. 62; Pellat, “Kayna”, EI², IV, 821.