İlk Dönem İslam Toplumunda Eğlence Hayatına Dair Bazı Tespitler
159
mûsikînin bir sanat dalından belli başlı eğlence
sektörüne dönüştüğü fetihler
sonrası döneme kadarki süre için geçerli olduğunu gösterir.
Câhiliye dönemi müziği üzerine yapılan araştırmalar, zikredilen devirde
müziğin yazılmış kuralları olmadığı, şarkıcıların şarkılarında tek bir düzen
takip etmeyip herkesin kendi his ve duygularına ve dinleyiciler üzerindeki
etkisine göre farklı metot takip ettiğini söylemektedir.
55
İslâm öncesi Arap-
lardaki “kıyân” sınıfını ve musikideki rollerini inceleyen çalışmasında Nâsı-
rüddîn el-Esed de, şarkıcıların söyledikleri şarkılarda ciddiyet ve vakar, me-
dih ve övünme gibi duygular ifade ediliyorsa bunun için uygun melodi ve
ağır vezinleri olan sinâd’ı tercih ettiklerini, zevk, işret ve şehvete davet olan
şiirlerinde ise, hafif ve oynak melodilerden oluşan ve genellikle vurmalı
müzik aletleri eşliğinde söylenen hezec çeşidini seçtiklerini söylemektedir.
56
Bu değerlendirmelerden anlaşıldığı üzere, birçok meslekte olduğu gibi
müzisyenlikte de belli bir sanat becerisi kazanılması söz konusu olup, gerek
şarkıcı ve çalgıcı olsun gerekse hem müzik aleti çalıp hem şarkı söyleyen
müzisyenler olsun, sanatlarını icra edebilmek için belli bir eğitim sürecinden
geçmekteydi. Bunun için devrin meşhur şairlerinin şiirlerinin ezberletilmesi
ve herhangi bir müzik aletinden istifadenin öğretilmesi bu eğitimin başlıca
aşamalarını oluşturmaktaydı. Arap mûsikîsinden bahseden kaynaklarda, Hz.
Peygamber’e ve İslâm’a karşı düşmanlığıyla bilinen Kureyş’in Abdüddâr
oğullarının ileri gelenlerinden Nadr b. Hâris b. Kelede’nin Irak’ta ûd çalmayı
öğrendiğinden ve Mekke’ye döndükten sonra bu becerisini öğrettiği birkaç
müzisyen cariye (ﺔﻨْﻴَﻗ) edindiğinden bahsedilmektedir.
57
Sakîfli Hâris b. Kele-
de’nin seyahatte bulunduğu Fars ve Yemen topraklarında ûd çalmayı öğren-
diğine dair haberler
58
, onun Tâif’te kendisine vergi ödeyen “bayrak sahibi”
(تﺎﻳاﺮﻟا تاوذ) cariyeleri bulunduğuna dair rivayetle
59
karşılaştırıldığında,
55
Şevki Dayf, eş-Şi‘r ve’l-gınâ fi’l-Medîne ve Mekke li-asri benî Ümeyye, Kahire
1976, s. 41; Abdülemîr Ali Mihennâ,
Ahbâru’l-mugannîn ve’l-muganniyât fi’l-
câhiliyye ve’l-İslâm, Beyrut 1990, s. 10.
56
Nâsıruddîn el-Esed, s. 125.
57
Bk. İbn Hurdazbih, s. 42; Mesûdî, IV, 222.
58
Bk. İbn Cülcül, Ebû Dâvûd Süleyman b. Hassân el-Endelüsî (ö. 384/994), Ta-
bakâtü'l-etıbbâ ve'l-hükemâ (thk. Fuad Seyyid), Beyrut 1985, s. 54; İbn Ebî
Usaybi‘a, Ebü'l-Abbas Muvaffakuddîn Ahmed b. Kâsım (ö. 668/1270), ‘Uyûnü'l-
enbâ fî tabakâti'l-etıbbâ (thk. thk. Nizar Rıza), Beyrut t.y., 161.
59
Bk. Mesûdî, III, 15.
Elnurə ƏZİZOVA
160
Arapların tabibi lakabıyla ünlü Hâris’in, yarımadada pek fazla yaygın olma-
yan ûd çalmayı kendisi için kazanç yolu olmaktan ziyade, kendilerinden sağ-
ladığı kârı artırmak amacıyla cariyelerine müzik eğitimi vermek için öğren-
diği düşünülebilir.
Gerek İslâm öncesi Arapların sosyal tarihiyle ilgili önemli kaynak sayı-
lan Cahiliye şiirleri, gerekse ilk Müslümanların gündelik hayatını aksettiren
değerli kayıtların yer aldığı hadis literatüründe devrin telli, vurmalı ve üfle-
meli olmak üzere çeşitli musikî aleti çalan veya bu aletler eşliğinde şarkı
söyleyen müzisyenlerden bahsedilmektedir. Etimolojik bakımdan bir kısmı-
nın yabancı menşeli olduğu söylenen
60
müzik aletleri arasında telli olanlar-
dan ahşap gövdeli ûd (دﻮﻌﻟا)
61
, İran menşeli bir saz olup birkaç çeşidi bulunan
sanc (ﺞﻨﺼﻟا)
62
, şekil itibariyle benzetildiği “kaz (ﻂَﺑ) göğsü (ﺮَﺑ)” sebebiyle
Farsça bu isimle adlandırılan
barbat (ﻂﺑﺮﺒﻟا)
63
, mizher (ﺮهﺰﻤﻟا)
64
, ûdun bir çe-
şidi olup, sadece çalan veya hem çalıp hem şarkı söyleyen müzisyen kızın
kerîne olarak adlandırıldığı kirân (ناﺮﻜﻟا)
65
, Habeş tamburu olarak bilinen kı-
60
Mufaddal b. Seleme, musikî aletlerinin büyük çoğunluğunun yabancı menşeli
olduğunu, fakat aralarında def gibi ilk defa Araplar tarafından ittihaz edilenlerin
de bulunduğunu belirtmektedir. Bk. el-Melâhî, s. 15. Zikredilen musikî aletlerinin
menşei hakkındaki çeşitli görüşler için bk. el-Melâhî, s. 14 vd.; İbn Hurdazbih, s.
35-36; Mesûdî, IV, 220-221; Ayrıca bk. Farmer, A History of Arabian Music, s.
104-107; Cevad Ali, V, 108-111; Bozkurt, Nebi, Hadiste Folklor-Eğlence, İstan-
bul 1997, s. 44-46.
61
Farmer, “‘Ûd”, EI², X, 768.
62
Halîl b. Ahmed, telli müzik aletlerinden olan sancın venn ve venc diye bilinen çe-
şitlerinden bahsetmektedir. Bk. Halîl b. Ahmed, Ebû Abdurrahman Halîl b. Ah-
med b. Amr el-Ferahidî (ö. 175/791), Kitâbü’l-‘Ayn (thk. Mehdi Mahzûmî ve
İbrâhim Samerrâî), I-VIII, Beyrut 1988, VI, 46, VI, 187, VIII, 403. Ayrıca bk.
Râzî, Ebû Bekr Muhammed b. Zekeriyyâ (ö. 313/925), Muhtârü’s-sıhâh (thk.
Mahmûd Hâtır), Beyrut 1995, s. 251; İbn Manzûr, Ebü'l-Fazl Muhammed b.
Mükerrem b. Ali el-Ensârî (ö. 711/1311), Lisânu’l-‘Arab, I-XV, Beyrut t.y., II,
311.
63
Halîl b. Ahmed, VII, 472; Fîrûzâbâdî, Ebü’t-Tâhir Mecdüddîn Muhammed b.
Ya‘kûb b. Muhammed (ö. 817/1415),
el-Kâmûsu’l-muhît, Beyrut 1986, s. 850;
İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, I, 112; İbn Manzûr, VII, 258.
64
Râzî, Muhtâr, s. 116; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, IV, 325-326; İbn Manzûr, IV, 333.
65
Bk. Halîl b. Ahmed, V, 353; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûs, s. 1583; İbnü’l-Esîr, en-
Nihâye, IV, 202; İbn Manzûr, XIII, 357.