eden Sütlüce, güzel suları (Ab-i Hayat ) ile, İstanbul'un
mesirelerinden biri idi. Burada sa'diye tarikatine
mensup Hasîrî-zâde tekkesi vardır. Gerek burası, gerek
sahilde bunu takip eden ve yelken gemilerinin
barınmasına müsait bir koy olan Umuryeri limanı, taş
ve kireç ocaklarını ihtiva eder.
B e y k o z . Gillius 'un rumlar tarafından Amya ve
Ameae tesmiye edildiğini bildirdiği Beykoz körfezi, bir
Bithinya kiralının adı ile, Amykos ve arkasındaki
düzlük, Grönychia (Beykoz çayırı ) tesmiye edilmekte
idi; şüphesiz ki, Amya ismi Amycos 'un bozulmuş bir
şeklidir. Leu-nelavius burayı, Beykoz ile alâkadar
olarak, Megalo carya tesmiye etmektedir.
Eski türkçe vesikalarda Bey-kozu ve Bey-kos
şeklinde görünen ve Servi-Burnu 'mm cenubunda
bulunan bu köyün adı, bâzılarına göre, koz { „ceviz" )
ile bir terkip hâlinde Bey-Kozu, bâzılarına göre ise, kos
( „köy" ) ile Bey-Kos (istanbul 'un fethinden sonra,
evvelce burada ikamet eden bizanslı bir beyin köyü
mânasına, bu ismin türklerce verildiği söylenir) olmak
üzere, eski türk devrine aittir. Kocaeli fâtihinin burada
oturmaş olduğu hakkındaki tarihî rivayet ve sonraları
Kocaeli valilerinin idare makam bulunması, hattâ bir
aralık Kocaeli valiliğinin Boğaz muhafazasına memur
kimselere tevcihi bu ikinci nokta-i nazarı
kuvvetlendirmektedir.
Bu semt, Beykoz ve Yalı-Köyü adı ile, iki
kısma ayrılır. Yalı-Köyü civarında Beykoz çayırı
denilen büyük bir mesire ve bunun sahilinde, Beykoz
kasr-ı hümayunu ile, Hünkâr iskelesi vardır. Burada
Babıâli ile Rusya arasında 1833 'te Türkiye 'nin zararına
olmakla meşhur tedafüi ittifak muahedenâmesi imzalanmıştır.
Bu muahededen sonra Servi-Burnu 'ndaki
tepede, ruslar tarafından, üzerinde rusça bir kitabe ile
Pertev Paşa tarafından türkçe yazılmış manzum bir
diğer kitabe bulunan, bir taş dikilmişti. Boğaziçi-Taşı
adı ile mâruf olan bu taş, Ayastafanos 'taki rus âbidesi
gibi, büyük harbin başlangıcında (1914) yıkıldı (tafsilât
için bk. Osman Ergin, Türkiye maarif tarihi, II, 447 ).
Beykoz 'da hâlen mevcut köşk, Mısır valisi Mehmed
Ali Paşa tarafından inşa ettirilerek, Abdülmecid 'e takdim
olunmuş, sonradan Abdülaziz tarafından tamir
ettirilmişti. XIX. asrın meşhur türk muharriri Ahmed
Midhat [ b. bk.] 'in Beykoz 'daki yalısı bugün hâlâ
mevcuttur. Beykoz 'da vaktiyle su değirmenleri vardı;
ustasına, uncu-başı denir ve acemi oğlanlarından
müteşekkil ocağa „değirmen ocağj" adı verilirdi. Selim
III. devrinde bu değirmenler yerinde bir kâğıthâne te'-
sis edildi (Başvekâlet arşivi, sadaret müteferrika
defterleri, 707/2; Cevdet, askerî, nr. 2651). Gerek
Hünkâr iskelesinde, gerek Yalı-köyü 'ndeki mescidler
orada bulunan bostancı veya uncu-başıların eseridir.
Beykoz câmiinin de banisi yine bostancı-başı Mustafa
Ağa idi. Bunun yanında, yine bostancı-başılardan olup,
bilâhare 1017 'de Kanije beylerbeyiliğinde vefat eden
Ahmed Paşa bir mektep yaptırdı. Çeşmeleri bol olan
Beykoz 'da Mahmud I. de 1159 'da gümrük emini Ishak
Ağa 'mn nezareti ile bir çeşme yaptırmıştı ('Izzi, var.
64; Hadi kat al-cavümi'). Ishak Ağa namına Yalı-Köyü
'nde bir mahalle de vardı. Beykoz 'un suyu bol olduğu
için gemiler, sefere çıkacakları zaman, fıçılarını
buradan doldururlardı. Burası XVII. asırda, bir çok
büyüklerin köşk ve yalılarının
BOĞAZİÇİ 685
bulunduğu bir semt idi. Üsküdar mollasına tâbi olmakla
beraber 150 akçe ile müneccim basılara meşruta
bulunuyordu. Sultaniye bahçesi bostancı-başısı zabıta
âmiri idi ( Evliya Çelebi; Kâtib Çelebi, Cihannümâ, s.
664) Beykoz 'da eskiden mevcut tabakhane (
Başvekâlet arşivi, Cevdet, askerî, nr. 3069 ) sonradan
tekmil edilerek, büyük ve modern bir kundura fabrikası
hâline getirildi. Balıkçılık burada çok inkişaf etmiştir ve
öteden beri dalyanları, kalkan balığı ve paçası ile
meşhurdur.
Beykoz 'a yakın olan Sultaniye mesiresi, Evliya
Çelebi 'ye göre, özdemir-oğlu Osman Paşa 'nın Murad
III. 'a takdim ettiği malzeme ile acemkârî bir köşk
yapıldıktan sonra, Azerbaycan 'in büyük bir şehri olan
Sultaniye 'ye izafeten, bu isim ile anılmağa başladı.
Fakat Baye-zid II. 'den itibaren, bütün padişahların
rağbet ve köşkler ile tezyin ettiği bu mevki, adını
bundan dolayı da almış olabilir. Ahmed III. devrinde de
alâka ve himmet gören Sultaniye bahçesi ve kasrı
sonradan metruk kaldı. Selim III. burada nişan tâlimleri
yaptırırdı; bu sebeple buraya nişan taşı koydurmuş,
sedler inşa ettirmiştir. Hammer, kendi zamanında
burada reis efendinin bir köşkü bulunduğunu kaydeder.
Sultaniye 'deki bostancılar, geceleri Boğaziçi 'nde
dolaşarak, emniyet ve asayişi temin etmek vazifesi ile
mükelleftiler. Sultaniye çayırına yakın bir yerde
bulunan Gümüş-Suyu Boğaziçi 'nin en iyi sularındandır.
Paş a -B a h ç e s i . Dionysios'un Palödes tesmiye
ettiği yeri Paşa-Bahçesi yanında aramak lâzımdır.
Çubuklu koyunun şimâlindeki burun, bol istiridye
avlandığı için, Stiridia adını almıştır. Gillius 'ta, Sultan
Süleyman köşkü ( Sultaniye köşkü) ile karşı karşıya
olduğu için, Türk-Burnu şeklinde geçmektedir (
Tournefort, agn. esr.). Bu civar vaktiyle büyük bir
incirlik hâlinde bulunduğu için, Încir-Köyü adını alan
Dostları ilə paylaş: |