birbirine tevafuk etmeyen rakamlar tekrar edilmeyerek,
doğrudan - doğruya deniz haritaları üzerinde yapılan
ölçmeler ile elde edilen neticeler yazılmış, Anadolu ve
Rumeli kıyılarının uzunluğu hususunda, harita umum
müdürlüğü tarafından ölçülüp, Türkiye cumhuriyeti
istatistik yıllığında (1941/42, XIII.) neşredilen rakamlar
alınmıştır.
B o ğ a z k ı y ı l a r ı n ı n ava r ı z ve bünyesi.
Boğaziçi'nde, karşılıklı sahillerin birbirine muvazi oluşu
nev'inden, başka bir umumî karakter daha vardır ki, o
da bu sahillerin dik yamaçlar hâlinde olmasıdır. Bâzan
kesif ağaçlıklar ile örtülü olan bu yamaçlar ancak vadi
ağızlarında inkıtaa uğrar ve dik yamaçlar önünde kıyı
boyunda hemen dâima yalın kat bir sıra hâlinde dizilen
evler, bu vadi ağızlarında kendilerine, Boğaziçi köy ve
kasabalarının az-çok kesif iskân nüvelerini meydana
getirecek kadar geniş, bir saha bulurlar. Boğazın şimal
kısmında, Karadeniz medbâlinden, itibaren
Yenimahalle ve Anadolu-Kavağı 'na kadar uzanan
kıyılar, yaşı ikinci zaman sonu olarak tesbit edilen
yeşilimsi veya kızıl koyu renkli indifaî sahralardan
(andesit lav ve tüf-leri) müteşekkildir. Diğer kısımlarda
ise, birinci zaman ortalarına ( Devon devri ) âit çeşitli
rusubî araziden ( killi şistler, az-çok kaba yapılı kum
taşları, bunlardan daha sert kesif mavi kalkerler )
mürekkeptir. İstanbul şehrinin bulunduğu yarım ada
üzerinde ise, üçüncü za668
BOĞAZİÇİ.
manın kireçli-killi yumuşak tabakalarına rastlanır.
Gerek Boğaziçi oluğunun, gerekse boğaz bölgesindeki
vadilerin yamaçları dik olmakla beraber, yamaçların
üstünde geniş düzlükler vardır. Yalnız, Anadolu
yakasında, boğaza kadar sokulmayan tepeler bu
düzlüklerin yeknesaklığını ihlâl ederler ki, bunlar,
Devon devrine âit, gayet sert kum taşlarından meydana
gelmiştir (Çamhcalar, Kayışdağa). Şu hâlde, İstanbul
boğazı, tâbi vadileri ile beraber, ir-tifaı 120—200 m.
arasında değişen yayla şekilli düzlükler içine gömülmüş
bir vadi sistemi manzarası arzeder ( bk. E. Chaput,
Voyages d'eta-des geologigoes et geomorphogenigaes
en Tur-çaie, Paris, 1936, s. 151—177, 237 v.d., 245,
259, 287—290 ve bibliyografya).
B o ğ a z ı n d e n i z altı t o p o g r a f y a s ı . XIX.
asır ortalarından itibaren yapılmış iskandillere istinat
edilerek, meydana getirilen haritalar, hiç olmazsa ana
çizgileri bakımından, boğazın deniz altı topografyası
hakkında doğru bir fikir edinmeğe elverişlidir. Bu
haritalar üzerinde yapılan müşahedeler, Boğaziçi 'nin su
altında kalan kısmının bir çok intizamsızlıklar, çukurlar
ve tümsekler meydana getirmekle beraber, cenuptan
şimale doğru takriben 0,001 değerinde umumî bir meyil
arzettiğini, Dolma-bahçe — Üsküdar 'dan itibaren — 50
metreden daha derin bir oluğun boğazı baştan başa katettiğini,
her yerde boğazın ortasından geçmeyerek,
bâzan bir kıyıya, bâzan ötekine yaklaşan bu oluk
dâhilinde, hemen dâima Boğaz profilinin darlaştığı
sahalara tekabül etmek üzere, göbek şeklinde çukurlar
mevcut olduğunu, buna mukabil profilin genişlediği
yerlerin nisbeten daha az bir derinlik gösterdiğini ortaya
koymakta ve bu son kaideye uymak üzere, boğazın
nihayet bulduğu iki uçta, medhâller civarında, derinliğin
azaldığı birer eşik bulunmaktadır. Cenup medhâli
önünde olan Saray»Burnu ile Selimiye arasındaki eşik,
A. Merz 'in tesbit ettiği gibi, — 37 değil, fakat — 50 m.
derinliğinde olmalıdır (B. Darkot). Şimâldekine gelince,
oldukça sık bir iskandil şebekesine dayanan bütün deniz
haritalarında su seviyesinden aşağı 50 metreye kadar
yükseldiği görülen bu eşik, bu civarda hiç bir iskandil
yapmamış olan A. Merz tarafından, her nedense, yok
farzedilmiş ve boğaz oluğunun, mütemadi bir meyil ile,
doğrudan doğruya Karadeniz 'e açıldığı kabul
olunmuştur. Boğaz oluğu cenupta Beşiktaş ile Üsküdar
ve Kuzguncuk arasında, tam ortada kendi mihveri
boyunca uzanan bir sırt ( derinliği — 25 ile — 30
arasında ) ile iki talî oluğa ayrılır ki, bu oluklarda
derinlik — 50 metreyi bulmaz. Buradan itibaren şimale
doğru gidilin-ce, ortadaki sırtın kaybolup tek bir oluk
teşkil
ettiği görülür ki, burada azamî derinlik tedricen — 70
metreye iner ve boğazın çok darlaştığı bu kısımda,
yukarıda işaret edilen göbek şekilli çukurlara rastlanır.
Bunlardan biri, fransız ve ingiliz deniz haritaları
üzerinde, Arnavutköyü — Vani-Köyü arasında 106 m.,
bir ikincisi, Bebek camii ile Kandilli burnu arasında 120
m. derinliğinde gösterilmiştir. Daha şimalde azamî
derinlikler, yine evvelki gibi, 70—75 m. arasında (
ingiliz amirallik haritalarına göre Kavaklar önünde 80
m. 'den fazla ) oynar ve nihayet boğaz oluğunun dibi
Garipçe ile Poyraz burnu arasında — 90 metreye
indikten sonra medhâl önünde derinliği — 50 metreye
varmayan bir eşik ile nihayete erer. 1917/1918
senelerinde boğaz sularında hidrografya tetkikleri yapan
A. Merz, daha eski kaynakların bildirdiği derinlik
rakamlarının umumiyetle az-çok mübalağalı olduğunu,
zîra derinlik ölçülerinde kullanılan iskandil ipinin
boğazdan geçen üstlü altlı cereyanlar yüzünden, inhirafa
uğrayarak, bilhassa akıntıların hızı fazlalaşan dar yerlerde
hakikî değerinden hayli farklı rakamlar elde
edildiğini, işte bunun için, İstanbul boğazının en çukur
Dostları ilə paylaş: |