'ya verilen bu kasr, onun da idamından sonra muhtelif
kimselere geçti, fakat bir kısmı has bahçeye tefrik
edilerek (1065 tarihine âit bir vesika için bk. Başvekâlet
arşivi, İbnülemin, dâhiliye, nr. 448) Mirgûn ismi bütün
semte alem oldu ( krş. Hadikai al-cavâmi').
Abdülhamid I. devrinde şeyhülislâm Mehmed Esad
Efendi 'den mahlûl kalan buradaki köşk ve sâhilhânenin
yerine, padişahın emr: ile, yeni bir cami ile dükkânlar
ve hamam inşa edilerek, bir köy kuruldu ki, burası
Selim III. devrinde daha ziyade inkişaf etti.
Abdülhamid I. vakfından bir çemşe ile, Haseki kadın
sarayı adı ila mâruf bir eve bitişik diğer bir çeşme ( banisi,
Murad IV.), büyük Reşid Paşa hayratından üçüncü
bir çeşme vardır. Emirgân 'm suyu boldur. Bu
çeşmelere Valide bendinden su gelir. Kanlı kavak diye
mâruf olan su da köyün suyu olup, menbaı 3 km. kadar
cenûb-i garbîde ve Hacı Osman bayırındadır. Sahilin
şimal kısmında Mısır hıdivi İsmail Paşa 'nın köşkleri
bulunuyordu. Bunun yanındaki bahçe de meşhur bir
mesire idi. Burası 1943 te İstanbul belediyesi
tarafından, halka mahsus bir gezinti yeri hâline
getirilmek üzere, satın alındı. Sahilin cenup kısmında
Mirgûn camii bitişiğinde Şerif Abdullah Paşa
sâhilhânesi vardır ki, bugün ahfadı elinde bulunan bu
yalının tezyinatı çok güzel olan selâmlık dâiresi güzel
bir sanat eseri sayılmaktadır. Gerek hidiv ailesinin,
gerek Şerif Abdullah Paşa 'nın Mirgûn 'de yaptıkları bir
takım hayrat daha vardır. Koru civarında tesis edilip de
bilâhare harâbiye yüz tutması yüzünden belediyece
yıktırılan hastahâne bu meyandadır. Boğaziçi 'ndeki
gümrüklerden biri de burada bulunuyor ve aidatı,
beratla, saray mensuplarına v.s. tevcih ediliyordu (1211
tarihli bir vesika için bk. Başvekâlet arşivi, Cevdet,
saray, nr. 1889 ).
1 s t i n y e. Çok güzel tabiî bir liman olarak, eski
zamanlardan beri meşhur bulunan İstinye 'nin eskiden 3
adı vardı: 1. Stenös (boğazın medhâline yakın bir koy
olmasından dolayı); 2. Leosthenes veya Leasthanes (
Megaralıların burada yetiştirdikleri bir nebattan dolayı)
; 3. Sösthenion (Argonotların Anıykos 'u mağlûp
etmelerinin şükran hâtırası olarak inşa ettikleri adak
yerinden dolayı). Burada daha evvelce Arn-phiaraos
adak yeri bulunuyordu ve bunu büyük Konstantin bir
hıristiyan mabedine tahvil etmişti. Bizanslılar
zamanında burada imparatorların sarayları vardı ki, 921
'de Boğaziçi 'ne kadar gelen Tuna bulgarları, bunlardan
Roına-nus 'un sarayını yakmışlardı. Bizans '1 denizden
istilâya gelen kavimlerin, bu meyanda rusların, gemileri
burada demir atardı.
Boğaziçi 'nin en derin koyu etrafında olan bu köy,
XVI. asır ortasından itibaren inkişaf etmiştir. Sakinleri
yerli ram ahali ile daha ziyade denizcilerden (Kürekçibaşı
Ahmed Bey, gemi kaptanlarından Derviş Reis v.s.
gibi ) ibaretti. Bunların sâhilhâneleri ve tesis ve inşa
ettikleri mescit ve mahallelerden baş
fcSo
BOĞAZİÇL
ka, Bayezid II. 'in torunu Nesli Şah Hanım Sultan 'm
yaptırdığı mescit ve mahalle vardır ki, inşa tarihi ve bu
mescidin İstanbul 'daki vakıflarını gösteren vakfiyesi
947 (1540) tarihlidir (Hadikat al-cavümı). Evliya Çelebi
zamanında limanın ağızmda bir de misafirhane vardı
(Segahainâme, göst. yer.). Koyun sahilinde ve iç tarafta
bulunan köşkler ve yalılar zenginlerin rağbet ettiği bu
semti her devirde Boğaziçi 'nin en mâmur köşelerinden
biri yapmış ve koyun nihâyetindeki çayırlık meşhur bir
mesire hâline gelmiştir. Civarındaki tepelerde kireç ve
taş ocakları bulunduğu gibi, bilhassa Cezayirli Gazi
Hasan Paşa zamanında faaliyet gösteren ve en büyük
gemilerin kalafat ve tamir edilmelerine müsait bir
kalafat yeri de mevcuttu. Meşrutiyet devrinde de burada
„tâmir havuzları ve destgâhları osmanlı anonim şirketi"
adı ile bir bahrî müessese tesis edilmiştir. Bu müessese
cumhuriyet devrinde devlet deniz yolları idaresinin
elinde, bu neviden işlere ayrılmıştır.
Y e n i - K ö y . Yeni-Köy sahili, burada yetiştirilen
çilek dolayısiyle, Komarödes ve bir az ilerisi Bakchiai
tesmiye olunmuştu. — Kalender-Koyu, bir barbar
kiralının adini (Pitheku Limen) taşımakta idi. Aynı
zamanda bizanslılar buraya, sakin denizi sebebiyle,
Eudios Kalos demişlerdir.
Kanunî 'nin zamanında te'sis edilmekle bugünkü
ismini alan bu köy (rum ahali tarafından verilen
Neochorio veya Romanya'dan gelen ııîahların te'sis
ettiği hakkındaki rivayetler için bk. Boğaziçi, nşr.
Şirket-i hayriye ), türklerin Boğaziçi 'ndeki imarcı ve
medenî rollerini ve hizmetlerini bariz bir şekilde
gösterir. Yeni-Köy, Evliya Çelebi zamanında, 3.000 evli
ve bağlı bahçeli bir kasaba idi. Galata naibi idaresinde
olup, su-basısı, yeniçeri serdarı, çavuş ve yasakçıları
vardı. Halkı hep trabzonlu ve Karadeniz sahilinden
gelme idi. Zâten Tarabya, Bü-yükdere, Sarıyer ahalisi
de ekseriyetle bu gibi dışarıdan gelenlerden idi. Burada
banileri, Osman II. devrinde kapudan-ı derya ve
sadrâzam olan Güzelce Ali Paşa ((ŞeîeM Ali Paşa, ölm.
1620/1621) ile Zenbiüi AH Efendi'nin oğlu Fazlı Efendi
(ölm. 1583) olan Ali Paşa ve Molla Çelebi eâmileri ve
Şeyh İsmail 'in halveti tekkesi de vardı (bk. I;Iadtkat
alcavUmt).
Karadeniz'e çıkan gemilerin kaptanları peksimetlerini
Dostları ilə paylaş: |