(1308 = 1890/1891) vardır. Beşiktaş 'm arkasında, şirin
bir vadi olup, padişahların sık-sık gittiği ve bir zamanlar
mesire olmak itibariyle de çok rağbet ettiği Ihlamur 'da
Ihlamur kasrı vardır ki, bulunduğu yer Hacı Hüseyin
bağı ismi ile de mâruftur.
Beşiktaş'ın Maçka, Haseki-Tarlası, Yeni-Ma-halle ve
Kılıç-Ali gibi, bir çok mahalleleri vardı. Evliya Çelebi
(I, 448 ) 'ye göre, halkının çoğu Anadolu 'dan gelme idi
ve ekserisi âyân ve kibar olup, zevk ehli idi. Hâkimi,
Galata mollasının naibi idi. Sinan Paşa câmiinin bir köşesinde
mahkeme-i şer'iye bulunmakta idi. Muh-tesibi,
subaşısı, bostancı-başısı ve Beşiktaş bahçesi ustası
bütün işleri görürlerdi. Hayreddin ( Barbaros) iskelesi,
Rumeli 'den Anadolu 'ya veya Anadolu 'dan Rumeli 'ye
sevkolunacak askerin geçeceği bir yer olmak itibariyle,
çok mühimdi ve iskele başında yolculara mahsus
meşhur bir han bulunmakta idi. İskele ile Dolmabahçe
sarayının mutbak dâiresi arasındaki sahil kısmına ve
kapısında çifte 3 yazılı bir levha asılı bulunan bir
sarayın mevcudiyetinden dolayı, Çifte-Vavlar
denilmekte idi. Burada bir çok cami, tekke, ziyaretgâh,
çeşme ve hamam mevcuttu. Camilerinin adedi 20 olup,
15 'i mahalleli cami idi. Bunlar arasında kazasker
Vişne-zâde Mehmed îzzetî Efendi 'nin yaptırdığı
mescid, Çanakçı-Limanı mescidi, Kılıç-AIi-Paşa
iskelesi mescidi, Deli-Birader şöhreti ile tanınmış
Gazali Mehmed Efendi 'nin inşa ettirdiği mescid ile,
aslen Beşiktaş 'ta Çırağan sarayına bitişik iken, bir
aralık Maçka 'ya nakledilip, sonra yine bu sarayın
arsasına getirilen ve sadrâzam Ohrili Hüseyin Paşa (
ölm. 1622 ) tarafından kurulan Beşiktaş mevlevihânesi
ve mescidi bulunmaktadır ( IJadilfat al-cavâmf, II, 98
v.dd.; Evliya Çelebi, agn. esr„ v.b.). Fâtih asrı
ricalinden ve Fâtih 'in tuzcu-başısı Tuz-Baba ve
ekmekçi-başı mescidini kuran, Fatih 'in ekmekçi-başısı,
Ali Ağa Beşiktaş 'ta medfûndur. Bektaşîlerdan Kara-
Abalı Mehmed Baba, Kanunî Süleyman 'a rica ederek,
Beşiktaş 'taki Süleymaniye tamimi yaptırmış ve
Süleymaniye mahallesini ve aşağı-smdaki Kara-Bâlî
bahçelerini tesis etmiştir.
O r t a k ö y. Oradan geçen bir derenin vadisine,
eskiden, Archias 'a nisbetle, Archeion ( sonradan St.
Phokas) denilmiştir. Defterdar burİ76
BOĞAZİÇİ.
nu, argonotlara Karadeniz boğazından yolu gösterdiği
rivayet ve bazılarınca Nereus, diğerle-rince Phokys
yahut Proteus diye kabul edilen adamı, nisbetle, Senex
marinus ( „ihtiyar gemici") tesmiye edilirdi. Diğer
taraftan Kleidion ( „kilit") da denirdi. Bundan sonra
Dionysios 'un tasvirine göre, Parabolos ve kamışının
çokluğundan dolayı, Kalamos ve Bythias denilen
mevkiler geliyordu. Mamafih Hammer 'e göre,
Parabolos mevkii Anadolu kıyısında ve Kuleli
civarındadır. Bythias ise, Kuruçeşme 'dedir.
Ortaköy, Kanunî Süleyman devrinde türk-lerin de
buraya yerleşmesi ile inkişaf etti ve ismini bu esnada
aldı. Bilhassa defterdar İbrahim Paşa, bugün de adına
izafe edilen yerde (Defterdar-Burnu ), bir cami
yaptırdıktan sonra (bilâhare, bu köye yahudilerin ve
Hıristiyanların fazla gelmesinden dolayı, cemaati
azaldığından,
mahalleye rağbeti celbetmek için, Damad
ibrahim Paşa kethüdası Mehmed Ağa tarafından
yenilendi), bu sahil ve Ortaköy deresi, devlet ricalinin
ve ileri gelenlerin rağbet ettiği bir semt hâline geldi.
XVII. asır ortasında dere içinde bir islâm mahallesi,
sahilde âyân ve eşraf yalıları vardı. Bunlar arasında,
Ortaköy camiini yaptıran Baltacı Mehmed Ağa ( Paşa ),
Safiye Sultan, Ekmekçi-zâde Ahmed Paşa yalıları
Evliya Çelebi 'de geçmektedir. Defterdar ibrahim Paşa
camii yerine, Abdülmecid tarafından, bugünkü zarif ve
narin minareli cami inşa edilmiştir (1271). Defterdar-
Burnu câmiinin ittisâlindeki, evvelce defterdar ibrahim
Paşa 'ya âit olup, sonra Meselâcı Hasan Paşa 'ya nisbetle
mâruf bulunan ve Şehid Ali Paşa 'nın vefatından sonra
mîrîye intikal eden sâhilsaray yerinde, sadrâzam Damad
ibrahim Paşa, tersane emini Kıbleli-zâde Mehmed Bey
vasıtası ile, bir köşk ( Nişatâbâd ) yaptırdı (1725/1726;
Çelebi-zâde, s. 384 ). Bu köşkü sonradan Selim III.,
hemşiresi Hatice Sultan 'a vermiş, o da, civarındaki
Selim Paşa (Abdülhanıid I. ricalinden ) 'nın yalısına da
tasarruf ederek, burada ressam ve mimar Melling e
gayet güzel bir saray yaptırmıştı. Bu yalı, bir aralık,
meşhur hattat kazasker Mustafa Rakım Efendi 'ye intikal
ettiği gibi, Abdülhamid II. devrinde de bunun yerinde
ayrı ayn iki yalı inşa edilerek, kızları Naime ile Zekiye
Sultan 'a tahsis edildi (krş. Mehmed Ziya, ayn. esr.).
Sahilde, Mimar Sinan yapısı olarak, Tekeli Mustafa
Paşa ve Selim Paşa taraflarından yaptırılmış iki çeşme
vardı. Ortaköy 'de evvelce Galata mollasının bir naibi,
ayrıca su-başısı ve yeniçeri yasakçısı bulunuyordu
(Evliya Çelebi). XVIII. asırda, Boğaziçi 'nin Tophane,
Beşiktaş, Ortaköy gibi semtlerinde de gayr-i türk
unsurlar çoğalması üzerine, boş arsalara yahudi ve
Hıristiyanların
bina inşa etmelerine hiç bir suretle müsaade
olunmaması 1171 (1757/1758) ve 1181 (1767/1868)'de
emrolunmuştur (Ahmed Refik, XII. asr-ı hicrîde
İstanbul hayatı, s. 213).
Dostları ilə paylaş: |