esnasında dolarak, bir çok hasarı mucip olmuş, bundan
sonra, kısmen bu yüzden, buraya rağbet azalmıştır.
Derenin çamuru ile yapılan Gök-Su testileri meşhurdur.
Küçük-Su kasrının bulunduğu yerde eskiden bir
bostancı ocağı olduğu gibi, bir iki ahşap köşk de vardı.
Mahmud I. 'un buraya rağbet etmesi üzerine, sadrâzam
Devatdar Mehmed Paşa güzel bir kasr inşa ettirdiği gibi,
ayrıca cenubundaki tepeden su getirtmiş, havuz ve
fıskiye yaptırmıştır (1752). Bu kasr Selim III. ve
Mahmud II. devirlerinde tamir edildikten sonra, 1273 'te
Abdülmecid devrinde yeniden inşa olunmuş, Abdülaziz
zamanında ise, „şen cepheli" ismini alacak bir tarzda
tekrar tamir görmüştür.
K a n d i l l i . Tournefort Kandil bahçesinin eskiden
Bosfor Nicopolis 'i adını almış olup, Bithinya 'nın bir
şehri olduğunu ilâve eder. Kuvvetli bir akıntının
cereyan ettiği burun Echaia (Kandilli burnu) ismini taşır
ve Gillius, bir megaralıya izafeten, bu mevkii Molterino
olarak kaydeder. Dethier ise, kuvvetli akıntısı sebebiyle,
Perirrous adını aldığını bildirir.
îvîurad III. 'm havasını ve manzarasını severek, sıksık
geldiği Kandilli has bahçesi, adını, bir rivayete göre,
burada mevcut bir papazın bahçesinde Gök-Su
mesiresinden dönen padişahlar için yaktığı kandil
sebebiyle, diğer bir rivayete göre de, Revan fethiden
avdette ( 1042 ), evvelce burada inşasını Murad IV. 'm
emrettiği köşke gelince, Mehmed adında bir şehzadenin
doğması üzerine, yedi gece kandil donanması yapılmasından
almıştır. Evliya Çelebi 'nin „bağ 1 irem,
bâğ-ı cenan" olarak vasıflandırdığı Kandilli has bahçesi,
Akıntı-Burnu 'nda bir kaya üzerinde müteaddit kasırlar
ile süslü bir bahçe idi ( Naimâ, III, 166 ; Hadikat alcavami',
Boğaziçi). Fakat 981 'de „Bahçe-i kandil"
mevcut olduğuna ve Kandilli burnu denilen yüksek yerde
boğazın şimal ve cenubuna nazır mahalde eskiden
beri bir fenerin mevcudiyetine nazaran, öteden beri bu
isim ile tanındığı kabul edilebilir.
Rumeli-Hisarı, Şehidlik tepesi ve kısmen Mir-gün,
Yeniköy ve kanlıca ile Anadolu-Hisarı ve Gök-Su ile
Küçük-Su arasına nezareti olan bu semt bir taraftan
Küçük-Su deresine, diğer taraftan Vaniköyü 'ne kadar
uzanan yalılar ile ortadaki mahallelerden müteşekkildir.
XVIII. asrın başında Damad ibrahim Paşa 'nın, sadarete
geldikten sonra, mîrî sarayların harap hâllerinin
ecnebilere ve bilhassa tam o sırada hükümet merkezine
gelecek olan Avusturya ve Venedik elçilerine fena te'sir
edeceği mülâhazası ile, tamirlerine karar verdiği sırada,
Kandilli sarayını da ihya etmişti (Râşid, Tarih, V, 160).
Mamafih Kandilli'yi imâr eden Mahmud I. oldu. 1165
(1751/1752) tarihinde, evvelâ buradaki harap olmağa
yüz tutan sâhiisaraym sınırları tâyin ve evkaf-ı
hümayuna ilhakı tesbit edilmiş, saray yenilendikten
sonra merkezî bir mevkie bir cami ile hamam ve
dükkânlar inşa edilmiş, sonra „!eb-i derya olan sevâhil-i
taraf-ı hümayundan icareteyn ile talibine ve sevâhiSin
gayr-i mahalleri yalnız icare-i müeccele kaydı ile rağbet
edenlere" verilmiş ve burası Nevabâd tesmiye
olunmuştu ( 'İzzi, var. 272 ). Kandilli 'de muhtelif
kimseler tarafından müteaddit kuyular açtırılmış ve
umuma tahsis edilmiştir. Bunlardan ikisini sadrâzam
Siyavuş Paşa (ölm. 1066) ile Şam valisi Boynu-eğri
Mehmed Paşa kazdır-mışlardır. Kösem Sultan baş
ağasının kazdırdığı kuyudan dolap ile çekilen su ise
Devatdar Mehmed Paşa 'nın yaptırdığı boğaza nazır
çeşmeye akıtılıyordu.
Kandilli sarayı zamanla harap olduğundan,
Abdülhamid I. 'in ilk devirlerinde yeri satıldı ve vakf-ı
hümayuna ilhak olundu. Mahmud II. Kandilli
iskelesinin tam karşısında bir binek taşı vazeltirmiştir
ki, her vakit buradan ata
6ââ BOĞAZİÇİ.
binerek, çok sevdiği İcâdiye'ye giderdi. Kandilli 'de
bâzı sultan yalıları da vardı. Bunlardan Cemile Sultan
yalısı, mısırlı Mustafa Fâzıl Paşa tarafından
yaptırılmıştı. Sadrâzam Kıbrıslı Meh-med Paşa'nm
yalısı da burada idi. Kandilli burnu üstünde Mahmud II.
'un kızı Âdil Sultan 'm bir sarayı vardır ki, şimdi
Kandilli kız lisesi binasıdır. Bâzı mâruf fransız ve
ingiliz aileleri Kandilli 'ye rağbet göstermiş ve burada
oturmuşlardır. Kandilli 'nin ' yazmacılığı meşhurdur.
Vani-KSyü. Burası eskiden sakinlerinden birine göre,
Lykadion yahut Kykladion koyu ismini taşırdı. Bunun
cenubundaki sahil Bro-choi 'dır ve Prokop 'e göre,
Justinianus I. burada (Dethier'e göre, Kuleli 'de),
Anaplus'ta olduğu gibi, Mikâil namına, bir mâbed te'sis
etmişti. Bunun şimalinde yine Justinianus I. ve
Theodora tarafından inşa edilen, Metanoia adında,
tevbekâr kadınlara mahsus bir manastır vardı.
Eskiden Papaz-Korusu ( Papaz-Bahçesi) namı ile,
mâruf olan bu civar, Mehmed IV. tarafından muallim-i
sultanî Vânî Mehmed Efendi (ölm. 1096 ) 'ye tevcih
edildi. Bu zâtın burada evvelce bostancılara mahsus
mescidi tevsi ve kendisi de bir yalı inşa ettirmesinden ve
bâzı hayratı bu camiye vakıf bırakmasından, bu mahal
onun adı ile anılmıştır (Evliya Çelebi ; Râşid, I, 134).
Bu camide imamlık yapanlara İstanbul gümrüğünden
para tahsis edilmişti (1215 tarihine âit bir vesika için bk.
Başvekâlet arşivi, Cevdet, evkaf, nr. 2231 ). Cami,
Küçük-Su kasrının inşası sırasında (1166 ), Devatdar
Dostları ilə paylaş: |