Mehmed Paşa tarafından, esaslı bir şekilde tamir
ettirildi. Vaniköy korusunun arkası dik bir tepedir (114
m.). Bu tepe daha evvel Kenan Efendi çiftliği adı ile
tanınmıştı. Bu zat, burada bir kasır inşa ettirerek, Mahmud
II. 'a arazisi ile birlikte takdim etmiş, fakat, İcâdiye
namı ile şöhret bulan bu köşk, Kırım harbi sırasında,
ingiliz askerlerinin ikameti esnasında yanmıştır. Bu
tepede 1917 ağustosuna kadar bir kuleli bina ile bir de
kârgir iki katlı binadan ibaret te'sisat vardı ve harbiye
nezaretine bağlı idi. 19u senesine kadar buradan yan gın
ilân eden toplar atılırdı. 1917 senesineden itibaren,
burada rasathane tesis olunmuştur.
Kuleli. Eskiden Kule bahçesi adı ile, has bahçelerden
biri bulunan bu semte Kanunî zamanında alâka
gösterilmiş, bâzı binalar ve ezcümle bir Sansonhâne ve
bir mescid inşa edilmiştir (Evliya Çelebi, Ijadikat alcavâmi'),
Her hâlde burada mevcut bostaucı-başı odaları
da yine o vakitten kalma tesislerdi. Bunun yerinde,
bilâhare, Mahmud II. ahşap olarak bir süvari kışlası
yaptırdı ve sahilde Kaymak Mustafa
Paşa ( ölm. 1143 ) 'nm inşa ettirdiği mescidi, bâzı
ilâveler ile, yeniledi ( 1244). Mahmud II. bâ-zan bu
camide namaz kılar ve kışlada askerin tâlimleri ile
meşgul olurdu. Bu kışla Abdülmecid devrinde yanmış,
kısmen kârgir olarak tekrar yapıldıktan sonra, Kırım
harbi esnasında, ingiliz yaralı hastahânesi iken, tekrar
yangınla harap olmuş, fakat 1277 'de kârgir olarak
yeniden inşa olunmuştur. Burası 1289 'da askerî idadî
mektebi ittihaz edildi. 1293 ( 1876/1807 ) harbinde kışla
bir müddet hastahâne hâline konuldu ise de, 1295 (
1878 ) *te tekrar mektebe tahvil olundu. 1306 'da
hastahâne Beylerbeyi 'ne nakledildi ve 1311 'de ve daha
sonra yeni kısımlar ilâve olunda. Yakın senelere kadar
Kuleli askerî lisesi burada idi. Abdülmecid 'in son
devirlerinde, padişah ve hükümet aleyhinde gizli olarak
teşekkül edip, sonra meydana çıkan cemiyet âzası
Kuleli kışlasında muhakeme edilmişlerdi; bundan
dolayı bu vak'a „KuIe!i vak'ası" namı ile mâruftur.
Çengel-KSyö. Kuleli 'den sonra gelen bir koy içinde
ve Çakal dağı eteklerinden çıkan Bekâr deresinin
munsabında, üç mahalleden mürekkep, büyükçe bir
köydür. Evliya Çelebi, İstanbul fethedildiği zaman
burada bulunan bir takım çengeller yüzünden, bu semtin
bu adı aldığını söylerse de (Seyahatname; Hammer, agn.
esr.), burada gemi çapalarının yapıldığını, bunlara
„çengel çapa" denmekte iken, yalnız, „çengel" adının bu
köye izafe edildiğini kabul edenler de vardır (Mir'St-i
istanbul, Boğaziçi). Burada eskiden mevcut has bahçe
Murad IV. zamanında tanzim edildi. Çengel-Köyü 'nün
başlıca mesiresi olan ve Havuz-Başı denen geniş vadi,
Beylerbeyi ile kendi arasındaki hududu teşkil eder ve
burada Şeyh Nevres tekkesi (Kadiri) vardı. Çengel-
Köyü'nde biri, Hacı Ömer Efendi tarafından inşa ve
Sâliha Sultan ( Mahmud I. 'un validesi) tarafından tamir
ettirilen Çengel kariyesi mescidi, diğeri Yenimahalle 'de
kapudan-ı derya Abdullah Paşa ( Hamdullah Paşa ) 'nm
yaptırdığı cami olmak üzere, başlıca iki cami ile, suyu
Çamlıca 'dan gelen ve Yusuf Ziya Paşa 'nm tamir ve
ihya ettirdiği Vezir-Çeşmesi kayda değer âbidelerdendir
( Çengelköyü 'nde XVIII. asır başında mevcut fırın ve
müştemilâtı hakkında bir vesika için bk. Başvekâlet
arşivi, İbnülemin, dâhiliye, nr. 1268). XVII. asırda
burası Üsküdar mollasının hükmünde bir su-başılıktı ve
ahalisinin çoğu rumdu. İstanbul 'a nazır tepelerden biri
üzerinde, vaktiyle Abdülmecid 'in ara-sıra geldiği ve son
sahibinin kendisine takdim ettiği Köçe-oğlu Agob 'a âit
köşk, cumhuriyetten önce, son osmanh hükümdarı Vahideddia
'in elinde bulunuyordu.
BOĞAZİÇİ. oâj
B e y l e r b e y i . Burası eskiden Archai Pho-izousai
tesmiye edilirdi. Yakınında iki yuvarlak kaya vardı ki,
bunlardan biri büyük ve diğeri küçük Diskos idi (
Pauly-Wissowa ). istavroz mevkii, adını burada
Konstantin 'in inşa ettirdiği kilisenin üzerine
koydurduğu yaldızlı bir haçtan almıştır.
İstavroz bahçesi» has bahçeler ( 1093 tarihli bir
vesika için bk. Başvekâlet arşivi, İbnülemin, saray, nr.
199 ) arasında bulunan bu semtte Mahmud I. Ferahfeza
kasrını yaptırdı (1734). Mah-mud I. vâldesine mahsus
olmak üzere, yine bu civarda ( Beylerbeyi ile Çengel-
Köyü arasında ) Şevkâbâd kasrını yaptırmıştı. Mahmud
II. vak-tile Murad III. devri beyîerbeyilerinden Mehmed
Paşa 'nın sarayı yerine İstavroz sâhilsara-yını
yaptırdı (inşası hakkında 1243 ve 1244 tarihli vesikalar,
için bk. Başvekâlet arşivi, Cevdet, saray, nr. 1040,
5544). Bundan sonra bu saray Beylerbeyi sarayı
tesmiye edilmiş ve bu isim bütün semte alem olmuştur.
Bu sarayda bir aralık yangın çıkmış ve padişah ( Abdülmecid)
Çırağan'a nakletmişti (1251, 1268 ve 1270
tarihli vesikalar, Başvekâlet arşivi, Cevdet, saray, nr.
39, 257, 608). Bugün İstavroz behçesi yalnız Bostan
deresine münhasır gibidir. Beylerbeyi sarayını baştanbaşa
beyaz mermerler ile yeniden yaptıran Abdülaziz
'dir (1865). Bu saray, müzeyyen salonları, içindeki
havuzları, üst kattaki hamamı ve bahçesi ile, güzel bir
mimarî örneği teşkil eder. Yazlarını hep burada geçiren
Abdülaziz, misafirleri olan hükümdar ve yüksek
şahsiyetlere (Fransa imparatoriçe-si Eugenie, Avusturya
imparatoru François Jo-seph, İran şahı Nâsireddin) bu
Dostları ilə paylaş: |