BüYÜK Şİİr mi Cİns şİİr mi: cemal süreya’nin öZGÜNLÜk bağlamindaki poetik göRÜŞleri ÜzeriNE


  Varoluşçuluk ve İkinci Yeni şiiri bağlantısı için bkz. Kurt, “Varoluşçuluğun Türk Edebiyatına Girişi ve  İlk Etkileri”, s. 139-154. 32



Yüklə 366,2 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə10/14
tarix23.06.2022
ölçüsü366,2 Kb.
#89968
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14
5-5

31 
Varoluşçuluk ve İkinci Yeni şiiri bağlantısı için bkz. Kurt, “Varoluşçuluğun Türk Edebiyatına Girişi ve 
İlk Etkileri”, s. 139-154.
32 
Bilineni sürekli tekrar etmekten keyif alma güdüsü için bkz. Oakeshott, “On Being Conservative”, 
(Muhafazakâr Olmak Üzerine), s. 168-96.
33 
Cemal Süreya, “Folklor Şiire Düşman”, a Aylık Sanat Gazetesi.


88
ÖZGÜR İLDEŞ
ne kattığı, o geleneği ters yüz edip etmediği veya ona orijinal (kişisel) bir meydan 
okumayla yaklaşıp yaklaşmadığı, gelenekçiler tarafından çoğu defa sorulmayacağı 
gibi, bu tür bir meydan okuma belki çoğu defa arzu da edilmeyecektir. Oysa modern 
bir şair, gazelin hem formuyla hem özüyle bir yüzleşme yaşamayı düşünebilecektir. 
Bu bağlamda Turgut Uyar’ın Divan kitabındaki “gazel”lerinin, bilinen gazel formu-
na getirdiği “yenilik”, ancak modernist estetiğin genel çerçevesi içerisinde mümkün 
olabilmiştir, diyebiliriz.
34
Diğer İkinci Yeni şairlerinin yanı sıra, Cemal Süreya’nın poetikasına da münde-
miç olan, şairlerde “özgünlüğün” ve yüksek düzeyde bir bireysel farklılaşmanın şart 
olduğu görüşü üzerine, tarihsel ve sosyolojik bir değerlendirme yapmamız gerekirse; 
Süreya’nın her şairin tamamen ayrışmış bir tarza sahip olması gerektiği fikrinin, “Batılı 
bireycilik” (“atomize birey”cilik) anlayışını öncelediği söylenebilir. Her bireyin bir 
“ada” olduğu fikri etrafında dönen bu bireyci poetik yaklaşım karşısında; bu görüşün 
insanlar arasında mevcut olan kadim ortaklıklara (ontolojik, metafizik, sosyal ortak-
lıklar dünyasına) karşı bir “yabancılaşma” ve “aşırı bireyselleşme” arzusunu yansıttığı 
gerekçesiyle gelenekçiler ve “muhafazakâr kolektivistler” tarafından bir takım eleştiriler 
getirildiği bilinen bir gerçektir. 
Geleneksel ve modern estetiğin farklılaştığı bir başka konu olan; güzel bir şeyin 
farklı kişiler tarafından pek çok kere tekrarlanmasının bir problem teşkil edip etmeye-
ceği meselesine de burada bir miktar değinmemizin yararlı olacağı kanaatindeyiz. Bir 
özdeyiş haline gelmiş olan “Tekrar etmek, velev ki yüz seksen kere de olsa, iyidir...” 
görüşüne sahip olan sanatçılar ya da düşünürler, “güzel” şeylerin, “cins” ya da “ga-
rip” şekilde ifade edilmek zorunda olunmaksızın, aynen veya küçük biçim farklarıyla 
tekrarlanmasının, insanın estetik ya da manevi doyuma ulaşması için yeterli olacağını 
ve tekrarlanan şeyin illa ki “egzantrik” olmasının hiç de şart olmadığını savunabilirler. 
Burada bahsetmiş olduğumuz, özgünlük konusunda, geleneksel ve modernist gruplar 
arasında estetik düzeyde gözlemlenebilen görüş ayrışmasının, esasen temelleri çok daha 
derinlere giden ve sosyo-politik düzeyde incelenmesi gereken, “geleneksel ortaklıklar 
dünyası” ile “bireyselleşmiş farklılıklar dünyası” arasındaki bir değer ayrışmasına 
tekabül ettiği pekala söylenebilir. 
Batılı bireycilik ve özgünlük anlayışını sahiplenen Süreya’nın poetikasında özgün-
lüğün yeri, muhtemelen şu cümle ile özetlenebilir diye düşünüyoruz: Taklide dayanan 
bir eser belki “güzel” olabilir, ama “cins” olamaz. Süreya, geleneksel şiir ya da hece 
şiiri içinde pek çok “güzel” şiirin mevcut olduğunu kabul etmektedir, ne var ki onların 
çoğunun “özgünlük” ya da “şahsilik” testinden geçemeyeceğini iddia etmektedir; zira 
söz konusu o şiirler, bir kalıbın taklidine dayanmaktadırlar. Özünde tahkike değil, taklide 
34 
Bkz. Turgut Uyar, Divan, Ankara: Bilgi Yayınevi, 1970.


CEMAL SÜREYA’NIN ÖZGÜNLÜK BAĞLAMINDAKİ POETİK GÖRÜŞLERİ ÜZERİNE 
89
dayandıkları ölçüde de, kişisel deneyim ve vizyonu değil, geleneksel bir uyarlanışı ve 
muvazaayı yansıtmakta olabilirler. Böylelikle, Süreya’ya göre, sanatın en temel değeri 
olan, kişisel karakter ve özdenlik ile taban tabana zıt düşmektedirler.
35
Süreya’nın gele-
neksel şiire karşıtlık içinde kurduğu bu “poetik denklem”de, özgünlüğün çevrel değil, 
merkezi bir konuma sahip olduğu gayet açık bir şekilde görülebilmektedir.
Cemal Süreya’nın “özgünlük” ve “şahsiyet” konusundaki görüşleri oldukça önemli 
olup, burada özellikle 1980 sonrası şiirimizde görülen Cemal Süreya ve İkinci Yeni 
etkilerine ve yer yer taklitçiliğe varan tutumlara “özgünlük” ve otantiklik meselesi 
bağlamında kısaca, eleştirel şekilde değinmeyi zorunlu görüyoruz.
36
Kanaatimiz odur 
ki, eğer yaşayan şairlerimiz, özellikle de genç şairlerimiz, İkinci Yeni’nin kalıplarını 
aynen taklit etmek yerine, Süreya’nın da dikkat çektiği, özgünlük ve özdenlik meselesine 
daha yakından eğilirlerse, gerçekten özgün olan, yeni şiirler ortaya koymayı başarma 
şansına kavuşabilirler diye düşünüyoruz. Böylelikle, İkinci Yeni akımı, şiirimizde 
dogmatik bir tavırla bir tür “tarihin sonu” olarak algılanmak yerine, “şiirimizin özgün 
bir tarihsel durağı” olarak değerlendirilebilecek ve zamanla şiirimizde yeni akımlar ve 
farklı eğilimlerin ortaya çıkabilmesi mümkün olabilecektir. Nitekim Yeni, 1950’lerde 
“avangart” bir akım idiyse de, günümüzde bu akımı olduğu gibi devam ettirmek, 
temelde “muhafazakâr” (eskiyi mümkün olduğunca aynen devam ettirmeye çalışan) 
bir tutuma tekabül ediyor olabilir. O bakımdan günümüzdeki yenilikçi şairlerin, İkinci 
Yeni’den farklılaşan deneyler yapmaya girişmelerinin, Türk edebiyatını ve Türk şiirini 
yenileştirip zenginleştirmeye katkı sağlayabileceği kanaatini taşıyoruz. 
Burada İkinci Yeni ile ilgili antr-parantez girdiğimiz bu konudan sonra, Süreya’nın 
özgünlük ile ilgili görüşlerine yeniden dönersek; Süreya’nın içerik orijinalliği ile biçim 
orijinalliğinin iç içe geçen ve birbirinden ayrılamayacak konular olduğunu düşündüğü 
söylenebilir. Onun geleneksel şiirin formlarına bakışı da bu çerçeve içerisinde anlam 
kazanmaktadır. Süreya’nın şiirleri incelendiği zaman, onun geleneksel nazım şekille-
rinden yararlansa bile; tekrara ve taklitçiliğe düşmemek adına bu kalıplara mesafeli 
olduğu açıkça görülebilmektedir. 
Geleneksel şiirde çok önemli kabul edilen “ahenk” konusuyla ilişkili olarak ise 
denilebilir ki, Süreya şiirde “ahenk”i dışlamamakla birlikte –gerçi diğer bütün İkinci 
Yeni şairleri gibi Süreya’nın bazı şiirlerinde “kılçıklı” ve zorlama ifade ve söyleyişlerle 
yer yer ahengin uzağına düştüğünü kabul etmek durumundayız– onun daha ziyade 
“ritm”e ve iç müziğe ağırlık veren bir şiir kurgusu olduğu söylenebilir.
37
Süreya, her 

Yüklə 366,2 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə