CEMAL SÜREYA’NIN ÖZGÜNLÜK BAĞLAMINDAKİ POETİK GÖRÜŞLERİ ÜZERİNE
83
ben nasıl fark edememişim?!”, “Bunları ben neden daha önce hayal etmedim ki?” ya
da “Bunu ben daha önce neden böyle ifade edememişim ki!” Okuyucunun yakınında
olduğu halde fark edemediği ya da orijinal şekilde ifadeye muktedir olamadığı du-
rumlar, cins şairin en iddialı olduğu alanlardır.
20
“Büyük şair”, herkesin içinden geçeni (harcıâlem duyguları) en iyi ifadeye döken
kişi iken; cins şair, pek çok kişinin belki de aklından geçirmediği şeyleri ifadeye döke-
bilen, veyahut da pek çok insanın aklından geçirmekte olduğu şeyleri kendince “ters”
ya da “muzip” bir şekilde ifadeye dökmeyi başarabilen şairdir.
21
Bu noktada, denilebilir
ki büyük şair, toplumun sağduyusu ile (bir kere daha) haklı çıkmaya yönelirken, cins
şair bilinen yollara muhalefeti ile kendi yolunu kurma ve onu kitleler karşısında öne
sürme riskini
üstlenmeyi seçen kişidir, denilebilir.
Teknik düzeyde, cins şiir ile büyük şiir ilişkisinin biraz daha yakından irdelenmesi
gerektiğini düşünüyoruz. Büyük şiirin, ortak değerler ve paylaşımlar dünyasına ait
olması ölçüsünde; büyük şairlerin, insanların ortak duygu dünyasına tercüman olmaya
yöneldikleri görülmektedir. Öte yandan cins şairin ayırt edici yönü ise, oriinal ve aykırı
imgelere yönelmesidir diyebiliriz. Ne var ki cins imge üretimi sırasında şairin ortak
dilden ne ölçüde ayrılabileceği ve bunun hangi dereceye kadar hoş görülebileceği ve
“anlamlı”
kabul edilebileceği, kendi içinde tartışmalı bir konudur.
Öyle ki, cins şair olarak adlandırılabilecek bir şairin ayrıksı temalara yönelmesi
ve zaman içinde giderek deyim yerindeyse “aşırı derecede cins” bir stile doğru yö-
nelmesi, o şairin ortak dil dünyasıyla bağ kurma ve büyük bir şiir söyleme şansını
belli bakımlardan azalttığı iddia edilebilir. Örneğin Ece Ayhan, zamanında yaptığı
fevkalade egzantrik dil deneyleriyle o kadar seçkin ve “ayrışmış” bir dil deneycisi
(ya da şair) haline geldi ki, Süreya’nın kastettiği anlamda, tam olarak “cins” bir şair
haline geldi, ama bunu yaptığı nispette de “kitlenin arzularını” bir takım büyük temalar
dahilinde ifade etme şansını da muhtemelen yitirmiş oldu. Zaten Ece Ayhan’ın büyük
şair değil, cins şair olmaya yönelerek, kendisine bunu uygun gördüğü, her bakımdan
gayet açıktır diyebiliriz.
Yahya Kemal ve Nazım Hikmet’in hem büyük hem de cins şair olabilmeleri ise,
muhtemelen bu şairlerin deyim yerindeyse “kolektivite ruhunu şahıslarında toplamış
olmaları” ile ilişkilendirilebilir diye düşünüyoruz. Burada Türk edebiyatının bir başka
20
Uzak bağlantı kurma, özellikle bağlantı noktaları kapalı ve fazla fantastikse, geleneksel şiirde sorunlu
bir durum olarak kabul edilebilirken, modern şiirde ve İkinci Yeni şiirinde bu durum oldukça yaygın
rastlanan ve ayrıca makbul kabul edilen bir imgeleme şekli olarak dikkat çekmektedir.
21
Cemal Süreya’nın cins bir şairde mutlaka bulunması gerektiğini söylediği özellikler arasında “humour”a
(mizahi ve dalgacı bakışa) özellikle vurgu yaptığını burada belirtelim. Bkz. Süreya, “Dinamit”,
Şapkam
Dostları ilə paylaş: