BüYÜK Şİİr mi Cİns şİİr mi: cemal süreya’nin öZGÜNLÜk bağlamindaki poetik göRÜŞleri ÜzeriNE



Yüklə 366,2 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/14
tarix23.06.2022
ölçüsü366,2 Kb.
#89968
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14
5-5

Guide to the Use of the Standard Revision and Extension of the Binet-Simon Intelligence Scale, Riverside 
Textbooks in Education, Boston: Houghton Mifflin, 1916 ve ayrıca Jensen, Arthur R., The g Factor: 
The Science of Mental Ability. Human Evolution, Behavior, and Intelligence. Westport (CT): Praeger, 
1998.
18 
Duygusal zekâ ve yaşamımızdaki etkileri için bkz. Daniel Goleman, Duygusal Zekâ-Neden IQ’dan 
Daha Önemli, İstanbul: Varlık Yayınları, 2000.


82
ÖZGÜR İLDEŞ
konusu olabilir. Biz bu makalede şunu önermekle yetineceğiz: Cins sanat ya da şiir 
ürünleri, esas olarak “yanal düşünme”yle ilişkilendirilebilecek bazı “deha” özelliklerinin 
kişide inkişaf etmesi ve zamanla “aktüel deha”ya (sofistike üretimlere) dönüşmesi ile 
mümkün olabilmektedir. Bu noktada, görünen o ki cins şair, ya doğuştan ya da (belki 
kısmen) sonradan, cins üretimlerin neleri gerektirdiğini sezgisel olarak bir şekilde biliyor 
olmalıdır. Cins şair, ne türden “yanal imgelemelerin” sahih ve kıymetli, hangilerinin 
sahte ve değersiz sonuçlar üreteceğini, sezgisel olarak bilecek bir öngörü yetkinliğine 
sahip ise, sanatını ilerletebilme şansına sahip olabilecektir. Öte yandan, rastgele ve 
öngörüsüz şekilde, yeni ve özgün olma çabası, şairin çoğu defa “saçmalaması” ve 
komik duruma düşmesi ile neticelenecektir.
19
Özgünlük ile saçmalık arasında “pek ince bir çizgi” olduğu muhakkaktır. Anlam-
lılığı kesin ve bariz olan şeyler genelde özgün ol(a)mazken, anlamlılığı kuşkulu şeyler 
bazen orijinallik payesine ulaşabilmektedir. Esasen anlamlılığı kuşkulu olmanın, aynı 
zamanda “saçmalık bölgesi” ile iç içe ya da en azında onunla teğet durumda olduğu da 
bir gerçektir. Saçmalığa doğru alabildiğine savrulmak ve tam saçma olma noktasına 
doğru uçacakken, bir anda nasılsa sınırın uç bir noktasında “durmayı başarabilmek”, 
sanatta orijinalliği mümkün kılan strateji gibi görünmektedir. Fakat şair bunu yap-
maya çalışırken çoğu defa “saçmalığın uçurumu”ndan aşağı doğru yuvarlanmaktan 
kurtulamayacaktır. Orijinal olma çabası ve bu yolda çizgiyi aşma girişimi ne kadar 
ileri giderse, kişinin uçurumdan düşme riski de o kadar fazla olacaktır. Bu noktada, bir 
sanatçının saçmalığın çizgisine yaklaşmayı herhangi bir şekilde aklının ucundan geçir-
memesinin; görünür “anlamlılık” açısından ne kadar güvenli olursa olsun, özellikle bir 
şairin şiirlerinde orijinalliğin epeyce uzağına düşmesi ile sonuçlanacağı hemen hemen 
kesindir. “Kişi, saçma ya da komik olma riskini ne ölçüde göze alabilirse; o ölçüde 
orijinal olabilme ihtimali ya da şansına sahip olabilecektir,” şeklindeki bir denklem, 
sanatçılar için pek çok durumda geçerli gibi görünmektedir. 
Herkesin burnunun dibinde olduğu halde insanların göremediği ya da hissede-
mediği pek çok durum mevcut olabilir. Yanal düşünme ya da imgeleme biçimleri, bu 
tür durumları ortaya koyma şansını beraberinde getirebilir. Yanal imgelemenin ortaya 
konmasının başarıldığı durumlarda okuyucunun tepkisi genellikle şöyle olur: “Bunu 
19 
Burada elbette nelerin “saçma” olduğu ya da olmadığı, ya da hangi saçma görünümlü şeylerin estetik 
bir değere sahip olup olmadığı meselesi, kendi içinde tartışmaya açık bir konudur kuşkusuz. Örneğin 
şiirlerinin bir kısmı bazı kişilerce “anlamsız” olarak nitelenmiş olan Ece Ayhan, “anlamsızlığın anlamına 
doğru gitmek” ten söz etmiştir: “İkinci Cephe’yi açmak, us dışında da bir anlam olduğunu savunmak, 
şiir kuralları konusunda anarşist davranmak, anlamsızlığın anlamına doğru gitmek, bu gerçeklikleri dil 
kurallarıyle sınırlandıramadığım için dili aşmak, tilcikleri özdeğinden kurtararak, yeni özün zorunlu 
olan yeni biçim, yeni biçimin de zorunlu sonucu olan yeni özü getirmek diye özetleyebilirim”. Bkz. 
Ayhan, Şiirin Bir Altın Çağı, s. 13.


CEMAL SÜREYA’NIN ÖZGÜNLÜK BAĞLAMINDAKİ POETİK GÖRÜŞLERİ ÜZERİNE 
83
ben nasıl fark edememişim?!”, “Bunları ben neden daha önce hayal etmedim ki?” ya 
da “Bunu ben daha önce neden böyle ifade edememişim ki!” Okuyucunun yakınında 
olduğu halde fark edemediği ya da orijinal şekilde ifadeye muktedir olamadığı du-
rumlar, cins şairin en iddialı olduğu alanlardır.
20
“Büyük şair”, herkesin içinden geçeni (harcıâlem duyguları) en iyi ifadeye döken 
kişi iken; cins şair, pek çok kişinin belki de aklından geçirmediği şeyleri ifadeye döke-
bilen, veyahut da pek çok insanın aklından geçirmekte olduğu şeyleri kendince “ters” 
ya da “muzip” bir şekilde ifadeye dökmeyi başarabilen şairdir.
21
Bu noktada, denilebilir 
ki büyük şair, toplumun sağduyusu ile (bir kere daha) haklı çıkmaya yönelirken, cins 
şair bilinen yollara muhalefeti ile kendi yolunu kurma ve onu kitleler karşısında öne 
sürme riskini üstlenmeyi seçen kişidir, denilebilir.
Teknik düzeyde, cins şiir ile büyük şiir ilişkisinin biraz daha yakından irdelenmesi 
gerektiğini düşünüyoruz. Büyük şiirin, ortak değerler ve paylaşımlar dünyasına ait 
olması ölçüsünde; büyük şairlerin, insanların ortak duygu dünyasına tercüman olmaya 
yöneldikleri görülmektedir. Öte yandan cins şairin ayırt edici yönü ise, oriinal ve aykırı 
imgelere yönelmesidir diyebiliriz. Ne var ki cins imge üretimi sırasında şairin ortak 
dilden ne ölçüde ayrılabileceği ve bunun hangi dereceye kadar hoş görülebileceği ve 
“anlamlı” kabul edilebileceği, kendi içinde tartışmalı bir konudur. 
Öyle ki, cins şair olarak adlandırılabilecek bir şairin ayrıksı temalara yönelmesi 
ve zaman içinde giderek deyim yerindeyse “aşırı derecede cins” bir stile doğru yö-
nelmesi, o şairin ortak dil dünyasıyla bağ kurma ve büyük bir şiir söyleme şansını 
belli bakımlardan azalttığı iddia edilebilir. Örneğin Ece Ayhan, zamanında yaptığı 
fevkalade egzantrik dil deneyleriyle o kadar seçkin ve “ayrışmış” bir dil deneycisi 
(ya da şair) haline geldi ki, Süreya’nın kastettiği anlamda, tam olarak “cins” bir şair 
haline geldi, ama bunu yaptığı nispette de “kitlenin arzularını” bir takım büyük temalar 
dahilinde ifade etme şansını da muhtemelen yitirmiş oldu. Zaten Ece Ayhan’ın büyük 
şair değil, cins şair olmaya yönelerek, kendisine bunu uygun gördüğü, her bakımdan 
gayet açıktır diyebiliriz. 
Yahya Kemal ve Nazım Hikmet’in hem büyük hem de cins şair olabilmeleri ise, 
muhtemelen bu şairlerin deyim yerindeyse “kolektivite ruhunu şahıslarında toplamış 
olmaları” ile ilişkilendirilebilir diye düşünüyoruz. Burada Türk edebiyatının bir başka 
20 
Uzak bağlantı kurma, özellikle bağlantı noktaları kapalı ve fazla fantastikse, geleneksel şiirde sorunlu 
bir durum olarak kabul edilebilirken, modern şiirde ve İkinci Yeni şiirinde bu durum oldukça yaygın 
rastlanan ve ayrıca makbul kabul edilen bir imgeleme şekli olarak dikkat çekmektedir. 
21 
Cemal Süreya’nın cins bir şairde mutlaka bulunması gerektiğini söylediği özellikler arasında “humour”a 
(mizahi ve dalgacı bakışa) özellikle vurgu yaptığını burada belirtelim. Bkz. Süreya, “Dinamit”, Şapkam 

Yüklə 366,2 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə