Büyük Tasarım



Yüklə 2,44 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə16/42
tarix30.04.2018
ölçüsü2,44 Kb.
#40546
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   42

64
dığımız  metre,  kilogram,  saniye  gibi  ölçü  birimlerimizle  karşılaş­
tırdığımızda  Planck  sabitinin  çok  küçük  olduğunu  belirtmekte 
de  yarar  var.  Aslında  birimle  ifade  edecek  olursak  yaklaşık  ola­
rak 6/10.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000 gibi bir de­
ğere  sahiptir.  Sonuç  olarak,  kütlesi  bir  kilogramın  üçte  biri  ağır­
lığında  olan  futbol  topu  gibi  makroskobik  bir  nesnenin  yerini  her 
yöne  doğru  1  milimetre  kesinliğinde  saptadığımızda,  hızını  saat­
te  kilometrenin  milyar  milyar  milyarda  birinden  daha  kesin  ola­
rak  ölçebiliriz;  çünkü  birimlerle  gösterecek  olursak,  topun  küt­
lesi 1/3’tür ve konumunun belirsizliği 1/1.000’dir. Planck sabitin­
deki  bütün  o  sıfırlara  karşılık  gelmesi  için  hiçbiri  yeterli  değil­
dir ve  bu  yüzden görevi hızın belirsizliği üstlenir. Ancak bir elekt­
ronun kütlesi 0,000000000000000000000000000001’dir, bu neden­
le  elektronlarda  durum  oldukça  farklıdır.  Bir  elektronun  konu­
munu, bir atomun yaklaşık büyüklüğüne denk gelen bir kesinlik­
te  ölçersek,  belirsizlik  ilkesine  göre  bu  elektronun  hızını  saniye­
de  artı  veya  eksi  1.000  kilometreden  daha  kesin  ölçemeyiz  ki,  bu 
da pek doğru bir ölçüm olmaz.
Kuantum  fiziğine  göre  ne  kadar  bilgiye  ulaştığımız  veya  ne  ka­
dar  güçlü bir hesaplama  yeteneğine sahip olduğumuz hiç fark et­
miyor;  fiziksel  süreçlerin  sonuçlarını  kesinlik  dahilinde  öngör­
mek  mümkün  değildir,  çünkü  onlar  kesinlik  dahilinde 
belirlen­
memiştir.
  Tersine,  bir  sistemin  başlangıç  koşullarını  bilsek  bile, 
doğa  o  sistemin  geleceğini  temelde  belirsiz  bir  süreç  yoluyla  sap­
tar.  Bir  başka  deyişle,  en  basit  durumlarda  bile  doğa  bir  sürecin 
veya  bir  deneyin  sonuçlarını  dikte  etmez.  Bunun  yerine,  her  bi­
ri  belirli  bir  gerçekleşme  olabilirliği  taşıyan  pek  çok  farklı  olasılı­
ğa izin verir. Bu, Einstein’ın yorumuyla, Tanrı’nın sonucuna karar 
vermek  için  her  fiziksel  sürecin  öncesinde  zar  atması  gibidir.  Bu 
düşünce Einstein’ı rahatsız etmiş, kuantum fiziğinin kurucuların­
dan biri olmasın rağmen, sonradan eleştirmeye başlamıştır.
Kuantum  fiziği,  doğanın  yasalarla  yönetildiği  düşüncesini  yık­
maya  çalışıyor  gibi  görünebilir,  ama  durum  bu  değildir.  Tersine 
yeni  bir  determinizm  anlayışını  kabul  etmemiz  için  bize  yol  gös­
terir:  Doğanın  yasaları  belirli  bir  sistem  için  kesin  bir  geçmiş  ve 
gelecek  saptamak  yerine,  farklı  geçmiş  ve  gelecek 
olasılıkları 
saptar.  Bu  bazılarının  hoşuna  gitmese  de,  bilim  insanları  kendi 
önyargılı  düşüncelerini  değil,  deneylerle  uyum  gösteren  kuramla­
rı kabul etmek zorundadır.
Bilimin  bir  kuramdan  beklediği  test  edilebilir  olmasıdır.  Ku­
antum  fiziğine  ait  öngörülerin  olasılıksal  doğası,  bu  öngörülerin


65
doğrulanmasının  olanaksızlığı  anlamına  gelseydi,  kuantum  ku­
ramları  geçerli  olarak  nitelenmezdi.  Ancak  öngörülerin  olasılık- 
sal  doğasına  rağmen  kuantum  kuramlarını  test  edebilmekteyiz. 
Örneğin  bir  deneyi  pek  çok  kez  tekrar  edebilir,  farklı  sonuçlara 
ait  frekansların  öngörülen  olasılıklara  uyduğunu  doğrulayabiliriz. 
Buckytopları  deneyini  ele  alalım.  Kuantum  fiziği  bize  hiçbir  şe­
yin asla kesin bir noktada saptanamayacağını söyler, eğer aksi ol­
saydı  momentumdaki  belirsizliğin  sonsuz  olması  gerekirdi.  Aslın­
da  kuantum  fiziğine  göre, her  parçacığın  evrenin  herhangi  bir  ye­
rinde  bulunma  olasılığı  vardır.  Yani  çift  yarıklı  düzenekte  belir­
li bir  elektronu bulma şansı çok  yüksek olsa  da, o elektronu Alp­
ha  Centauri  yıldızının  en  uzak  köşesinde  veya  ofisinizin  kafeter­
yasında  yediğiniz  çoban  böreğinde  bulma  olasılığı  her  zaman  var­
dır.  Sonuç  olarak,  bir  kuantum  buckytopuna  tekme  atıp  uçması­
na  izin  verirseniz, onun tam olarak nereye ineceğini önceden söy­
leyebilmenizi  sağlayacak  herhangi  bir  bilgi  veya  yetenek  söz  ko­
nusu  değildir.  Ancak  deneyi  pek  çok  kez  tekrarlarsanız,  elde  etti­
ğiniz  veriler  topu  bulabileceğiniz  değişik  noktaların  olasılıklarını 
yansıtacaktır;  deneysel  fizikçiler  bunun  gibi  deneylerin  sonuçla­
rının kuramın öngörüleriyle uyuştuğunu doğrulamaktadır.
Kuantum  fiziğindeki  olasılıkların  Newton  fiziğindeki  veya  gün­
delik  yaşamdaki  olasılıklara  benzemediğini  anlamak  önemlidir. 
Bunu  anlamak  için  bir  ekrana  düzenli  bir  akışla  fırlatılan  Bucky 
toplarının oluşturduğu örüntü ile, dart oyununda on ikiden vurma­
ya çalışan  oyuncuların yaptığı deliklerden oluşan  örüntüyü karşı­
laştırabiliriz. Eğer oyuncular çok fazla bira tüketmemişlerse, okla­
rın  merkeze  yakın  saplanmaları  olasılığı  oldukça  yüksektir,  mer­
kezden  uzaklaştıkça  bu  olasılık  da  azalır.  Buckytoplarında  olduğu 
gibi, herhangi bir ok herhangi bir yere saplanabilir ve zamanla alt­
ta yatan olasılıkları yansıtan, deliklerden oluşan örüntü ortaya çı­
kar.  Gündelik  yaşamımızda  bir  okun  değişik  noktalara  saplanma 
olasılığı olduğunu söyleyerek, bu durumu yansıtmış oluruz; ancak 
bunu,  okların  fırlatma  koşulları  hakkında  yeterince  bilgiye  sahip 
olmadığımız  için  söyleriz.  Oyuncunun  atışı  sırasında  okun  açısı­
nı, dönüşünü, hızını vb. tam olarak bildiğimizde tanımımızı gelişti­
rebiliriz.  İlkesel  olarak  ancak  o  zaman  okun  nereye  saplanacağını 
büyük  bir  doğrulukla  öngörebiliriz.  Gündelik  yaşamdaki  olayların 
sonuçlarını tanımlamak için kullandığımız olasılık kavramları, sü­
recin özünü değil, sürecin belli özelliklerini bilmeyişimizi yansıtır.
Kuantum  kuramlarındaki  olasılıklar  farklıdır.  Doğadaki  temel 
rastlantısallığı  yansıtır.  Doğanın  kuantum  modelini  oluşturan  il­


Yüklə 2,44 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   12   13   14   15   16   17   18   19   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə