GtRİŞ
27
dirmişti Freud’u. Bazı düş türleriyle başedemediğini, hemencecik
kendi öğretisine sığınm ak istediğini anlamış oluyordum. Düşün gerçek
anlamını çıkarmak bana kalıyordu. Bence ev, ruhun bir imgesiydi...
Salon, bilinci canlandırıyordu. Eski usul döşenmiş olmasına karşın,
sanki içinde yaşanan bir yerdi burası. Zem in kat, bilinçdışının ilk
katıydı. Aşağı inildikçe, sahne daha bir yabancılaşıyor, daha loşlaşı
yordu. Mağarada, ilkel bir uygarlığın kalıntılarıyla karşılaşmıştım,
yani içimdeki ilkel adamın dünyasıydı burası - bilincin ulaşamaya
cağı, ya da aydınlatamayacağı bir dünya.4
Konferans vermek üzere gittikleri New York lim anına yaklaşır
ken, güvertede durmuş, kenti seyrederlerken, Freud, «Kimbilir, nasıl
karşılayacaklar söyleyeceklerimizi, ne büyük sürpriz olacak onlar
için,» deyince, «Ne kadar tutkulusunuz!» diye bağırmıştı Jung. «Ben
mi?» demişti Freud, «Tersine, ben, dünyanın en alçakgönüllü kişisi
yim, hiç tutkusu olmayan biri varsa, o da benim!» Jung da şöyle
yanıtlamıştı: «En alçakgönüllü, en az tutkulu olmak, az tutku mu
sayılır!»5
Amerika yolculuğundan sonra, Freud ile Jung pek karşı karşıya
gelmediler. Bir soğukluk girmişti araya. Freud gelmiş, İsviçre'de,
Jung'larda konuk kalmıştı am a hava o eski hava değildi artık. Jung,
Freud'un bütün düşüncelerini desteklemiyorsa da, ona saygı gösteri
yordu; «meslektaşlar arası normal sağlıklı ilişki böyle olur», diyordu.
Freud, dinsel yaşantıyı bir aldanma olarak yorumlamıştı; anlaya
mamıştı psikolojik karşılığını. Oidipus Kom pleksi ise, Freud'un kendi
kompleksiydi; ona özgü idi. Freud'un olayları, ifade ettiklerinden
başka bir şey olarak görmeye eğilimi vardı. Sahnedeki değil, kulisteki
ilgilendiriyordu onu; her şeyi indirger bir davranışı vardı. Freud'çu
psikoloji, nevrotikler psikolojisidir; çünkü hastalar üzerindeki gözlem
lere dayanır; dertlerini açıklayıcı bir kuram ise hastalar için pek çeki
cidir. Bedensel bir rahatsızlığı iyileştirmede, kimse tüm dikkatini
4
Aynı yapıl,
s. 155.
5 C. G. Jung; E. A. Bennet.
28
GtRİŞ
yalnızca hastalığın esas nedeniyle sınırlamaz; çünkü her şeyden önce
hastalığın iyileştirilmesi gerekir. Ruhsal bozukluklarda da durum
aynıdır; hep neden aramak, insanın kendisini sınırlaması demektir.
Amerika'ya giderken Brem en'den geçiyorlarmış. Jung, Bremen
dolaylarında çok eskiden ölen M ağribi'lerin kalıntılarının bulunduğu
nu okumuştu. Çağlar önceye ait bir olaydı bu: Kemikler, humustaki
asitlerden erimiş, ama cesetlerin derileri bozulmamıştı. Dikkatini
çekm işti bu olay. Jung, otelde olsun başka yerlerde olsun, uzun uzun
araştırıp, soruşturduktan sonra, bunların H olstein'da olduğunu
öğrenmişti. Bremen'deki Onyedinci Yüzyıl St. Peter Katedrali'nin
kurşun kubbesi altında, Töton Şövalyeleri’nin bozulmadan korunmuş
olduğunu biliyordu. Bu tarihsel, hatta antropolojik önemi olan bir
olaydı; Jung, kaçırm ak istemiyordu bu fırsatı. Freud, Jung'un söz
konusu cesetleri görmek için diretmesine ifrit olmuştu. Freud'a göre,
bu aşırı ilgi, Jung'un, onun, yani Freud'un, ölümünü istemesindendi.
Jung afallamıştı bu yorum karşısında. «Freud ile özdeşleşmiştim
artık... Ne diye onun ölmesini isteyecektim? Yolumda değildi ki o,
Viyana'da idi, ben ise Zürich'te, Freud kendini kuramı ile özdeşleştiri
yordu. Bu olayda da, her delikanlının ölmesini istediği, ‘Oymağın
Yaşlı A dam ı’ kuramı idi söz konusu olan; oğulun babayı yok edip, yer
ine geçmesi sorunuydu bu. Am a Freud, benim babam değildi ki! Öğle
yem eğinde cesetler konusunda bir tartışm a oldu, derken Freud
bayıldı.»6
Jung ile tanıştığından beri ilk kez bayılıyordu Freud; 1912'de
M ünich K onferansı sırasında bir kez daha bayılacaktı. Öğle
yem eğinde, Eski M ısır K ıralı A m enhotep IV ile ilgili bir şey
konuşuluyordu. Freud söz konusu kralın, babası onuruna dikilmiş
anıttaki yazıyı sildirdiğini belirterek, bunu, babanın yerine göz diken
bir oğulun tipik bir öyküsü olarak gösteriyordu. Böyle bir davranış,
ancak babaya karşı bir direnme olabilirdi; ancak Jung, Freud'un
yanıldığını bildiğinden, oğulun eylem ini yanlış yorum ladığının
farkında olduğundan, bunu kabul edemezdi. Jung, o günlerde, bir
^
Mcmories, Drcams, Reflections;
C.G. Jııng-Aniela Jaffö.
GİRİŞ
29
oğulun babasının anıtını sildirm esinin hiç de anormal bir yanı
olmadığını söyledi; kendilerine mezar bulm ak için birçok mezar
boşaltıldığı gibi, kendilerine anıt olsun diye aynı şeyi yapan birçok
firavun vardı tarihte. Jung, Amenhotep IV'e özel bir ilgi duyuyor, onu,
en özgün, en ilerici firavun olarak görüyor ve tektanrıcılığın «babası»
sayıyordu. Amenhotep'in Baba-kompleksi ile açıklanmasında hiçbir
anlam yoktu. Freud, böyle düzeltildiği için çok bozulmuştu; bunun
üzerine, kendi adından, yani Freud adından söz etmeden, psikanaliz
konusunda yazı yazdıkları için, Jung ile meslektaşı Rilkin'i eleştirmeye
başladı. Derken, birden bayıldı; Jung, onu kollarına alarak yan odaya
götürdü. Freud kendine geldiğinde, Jung'a babasına ya da anasına
bakarmış gibi baktığı söylenir.
1910'da Nüremberg'de, İkinci Psikanaliz Kongresi toplandı ve
Uluslararası Psikanaliz D erneği kuruldu. Jung, Derneğin sürekli
Başkanı olarak kalacaktı; istediği analisti atama, ya da işinden çıkarma
yetkisine sahip olacaktı. A dler ile Stekel’in hoşuna gitmemişti bu,
çünkü yayımlanacak bütün yazıların Jung'un onayından geçmesi
gerekiyordu. Ü stelik psikanalizin gelecekteki gelişim i, kurucu
Freud'un elinden alınıp, Jung'unkine verilmiş oluyordu.
O gün, Viyanalı psikanalistler özel bir oturum yaptılar. Freud bir
den öfkelendi: «Çoğunuz Yahudisiniz. Dolayısıyla, yeni öğretiye
yandaşlar kazanma olanağımız yok demektir. Yahudi ler, tarlayı ekime
hazırlama gibi alçakgönüllü bir rol ile yetinm ek zorundalar. Genel
bilim dünyası ile bağlarım ız olmalı. Ben yaşlanıyorum , sürekli
saldırılardan bıktım. H epim iz tehlikedeyiz.» W ittels'in yakasına
yapışıp: «Sırtımdaki paltoyu bile alacaklar elimden. Am a İsviçreli kur
taracak bizi; beni de kurtaracak, sizleri de; hepimizi o kurtaracak.»7
Freud, dogma'dan ayrılmıyor, Jung'un kendisi ise, kendi çizdiği
yolda yürümek istiyordu. Freud'un klasikleşen yaşam öyküsünü yaza
cak olan Ernest Jones, 1919'da şöyle diyecekti: «Bütün psikanalizde en
karakteristik, en önemli buluş Oidipus Kom pleksidir. Psikanaliz
kuramının vardığı öbür sonuçların hepsi bu kompleks çevresinde
1 Aynı yapıt,
s. 155.
Dostları ilə paylaş: |