GİRİŞ
21
diye çizdiği harita ile açıklamak güçtü. İnsan'm BEN'i, birtakım «beri
l e r e bölünüyordu, bu da Freud'un kuramına ters düşüyordu.
Jung'un Burghölzli'de karşılaştığı ilginç vakalardan biri de şuydu:
Kadın acaip hareketler yapıyordu elleriyle; yukarı aşağı kaldırıp
indiriyordu onları; yem ek yerken de eller sanki kürek görevi görüyor
du. Bu vaka tıp öğrencilerine 'erken bunama', katatonik bir şizofreni
vakası olarak gösteriliyordu. Psikolojik açıdan hiçbir inceleme
yapılmamıştı.
Jung, bir akşam kovuşta dolaşırken, eski bir hem şireyle
karşılaşmıştı da, ona, söz konusu hastanın geçmişi ile ilgili herhangi
bir şeyi bilip bilmediğini sormuştu. Pek bir şey bilmiyordu hemşire,
ancak, galiba ayakkabıcılıkla ilgisi varmış, demişti. Hasta, bildik
bileli, ağzını açmadığından, hakkında bir şey öğrenmek olanağı yoktu.
Jung, birden, kadının el hareketlerinin, kırsal kesimlerdeki ayakkabı
tamircilerinin el hareketlerini andırdığını farketmişti. Hasta, çok
geçmeden öldüğünde, erkek kardeşi hastaneye gelmişti. Jung, ona, kız
kardeşinin niçin hastalandığını sormuştu. «Bir ayakkabı tamircisiyle
evlenecekti,» diyordu kardeşi, «ama adam onu atlattı; kızcağız da cin
net getirdi.» Jung, bu vakada, geçmişin, kadının el hareketlerinde nasıl
yaşadığını görmüştü. Bu ilginç gözlem, şizofrenide psikolojik bir
etken olabileceği düşüncesini doğurmuştu.
Jung ile Burghölzli'de çalışan başka hekim lerin yayımları, İsviçre
dışından birçok hekim çekiyordu. Verdikleri yapıtlar, coşku etkisinin
hem fizyolojik, hem de psikolojik yoldan kanıtlanabileceğini gösteri
yordu.
Jung'dan önce, deneysel psikoloji üzerinde çalışan birçok
araştırmacı, özellikle de, Darwin'in akrabası Sir Francis Galton,
«Çağrışım Yöntemi»ni geliştirmişti. Şuydu yapılan: «Deneğe bir dizi
sözcük veriliyor, denek de sözcüğü işitir işitmez, aklına ilk gelen
sözcüğü söyleyerek tepki gösteriyordu. Kronometre, uyarıcı sözcük
ile, deneğin ağzından çıkan sözcük arasında geçen zamanı saptıyordu.
Kolaydı; ancak, bu testin amacı, bazı zihin tiplerini öğrenmekti; bu
22
GtRİŞ
bakımdan da, bir yaran olmamıştı. Jung, testi gözlemlerken, çok zeki
olan hastaların bazen yanıtlarını geciktirdiğini farketmişti. Bu nasıl
açıklanabilirdi? İnceleme sonucu, Jung, bu gecikmelerin bazı coşkular
nedeniyle ortaya çıktığını ve zihin nitelikleriyle ilgisi olmadığını
düşündü. Bu gecikme sırasında başka şeyler de yer alıyordu. Kalp
vuruşları, solum a hızı da değişiyordu; bazen, uyarıcı sözcük karşısın
daki tepkiye ek olarak, bir de psikogalvanik tepki elde ediliyordu; bu
gibi bir testte elde edilen grafik, verilen yanıt ile, soluk alma hızı ve
psikogalvanik sonuç arasında bir bağlantı olduğunu gösteriyordu.
Başka bir deyimle, zihinle beden bir bütün olarak çalışıyordu.
Bu çağrışım yöntemi 1920'de yayımlanacaktı. Jung, bu yöntemi
uygulayarak, psikolojide yeni bir çığır açacak Kompleks'leri, ortaya
çıkaracaktı. Uyarıcı sözcüğe verilen yanıt gecikince, ya da, yanıt
verirken bir yanılgıya düşülünce, bilinçdışında bazı duyarlı noktalar
olduğu ortaya çıkıyordu. Sanki bazı bölümler, bütünden ayrılıyor,
özerk, bağımsız, kendi başına buyruk ve kişiye buyuran varlıklar duru
m una geliyordu. Nedeni, Freud'un bastırm a kuramı olmalıydı.
Jung, Freud'a yazdı. İlgilenmişti Freud, Kompleks'in özerkliğini
ilginç bulmuştu; ancak, işin tuhaf yanı, Freud'un bu yöntemine son
radan psikolojide, adlî tıpta, psikanalizde başvurulacak, belli bir aile
nin üyelerine uygulanarak, araların4aki ilişkiler araştırılacaktı.
Gene Burghölzli'deyken, Jung, «bireysel bilinçdışı»na, yani
kişisel bilinçdışına karşıt bir bilinçdışı, yani ortak bilinçdışı kavramını
geliştirdi. Felsefe, din ve mitoloji bilgisi çerçevesi içinde, şizofrenlerin
sabuklamalarını karşılaştırmalı olarak inceledi. Aralarında birtakım
paralellikler buldu. Şizofreninin kişisel bastırma ile, ilk çocukluk
çağlan olayları ile açıklanamayacak bir nedene dayanması, zihinde
daha derin bir düzeyin bulunması gerektiğini düşündürüyordu.
Jung'un düşüncesi, Burghölzli'deyken, edindiği klinik görgü
çerçevesi içinde oluşmuştur. Oysa Freud'un akıl hastanesinde geçirdiği
süreler pek kısadır. Freud psikoz hastalarının psikanalize gelmeye
ceğini düşündüğünden, ilk kuramlarını, önce histeri, sonra da saplantılı
nevroz vakaları üstüne kurmuştur.
Jung, dokuz yıl akıl hastanesinde çalıştıktan sonra ancak, has
GtRİŞ
23
taneden ayrılıp, özel psikoterapi çalışm alarına atılmıştı. Gene de
şizofreniye olan ilgisini yitirmemişti. Hastalarının çoğu ya psikoza
yakındı, ya da düpedüz şizofreniktiler. A slına bakarsanız, nevroz
vakaları pek ilgilendirmiyordu Jung'u; insanlann kendilerinden çok
düşünceleri ilgilendiriyordu onu. Aile üyeleri arasındaki duygusal
sorunları çözümlemek sıkıcı geliyordu ona.
1902'de izin alıp Paris'e gitti ve ünlü Pierre Janet ile Salpetriere
hastanesinde kuramsal psikopatoloji üzerinde çalıştı. 1904'de çağrışım
testlerinin sonuçlarını yayımladı. Bu ona büyük ün sağladı. Avrupa
dışında konferanslar vermeye çağrıldı, birçok fahrî ünvan aldı, 1903'de
Em m a Rauschenbach ile evlendi; Em m a Rauschenbach 1955'de
ölünceye dek ona yardım cı olacak, kendi de analitik psikoloji
konusunda özgün kitaplar yazacaktı. Bu evlilikten biri oğlan, dördü
kız, beş çocukları olacaktı.
Jung'un yaşamının dönem noktalarından biri, Freud ile ilk kez
buluşmasıdır. Jung, birkaç yıl önce, Freud'un düşünceleriyle temasa
gelmiş, ve Freud'un 1900'de yayımlanan D üşlerin Yorumu adlı kitabını
okumuştu. İlk karşılaşmaları 27 Şubat 1907'de oldu. İlk görüşmeleri
aralıksız onüç saat sürdü. Jung, Freud ile karşılaştığında, altı yıllık bir
psikiyatri deneyim ine ve özgün yapıtlara sahipti. Freud ile
karşılaşması onu büyük düşkırıklığına uğratmıştı. Freud'un her şeyi
cinselliğe bağlaması itmişti onu. Gene de, bir süre birlikte çalışacaklar,
birbirlerini büyük çapta etkileyeceklerdi. Freud, ondokuz yaş daha
büyüktü Jung'dan; bu yaş ayrılığı yüzünden de Freud Jung'u kendi
oğlu gibi seviyor, Jung da Freud'u öz babası gibi görüyordu.
Birbirlerinin düşlerini yorumlayacaklar, birlikte Am erika’ya konfe
ranslar vermeye gidecekler, birlikte Psikanaliz Derneği'ni kuracak
lardı. Freud, cinselliğin orgazm yoluyla boşalm asına aşırı önem veri
yordu, oysa Jung, dinsel davranışın, birleştirici, tamlayıcı, bütünleştiri
ci yaşantısı üzerinde duruyordu. Freud, dinsel ve duygusal anlam taşı
yan tüm yaşantıların, ya cinsellikten türediğini, ya da onun yerine geç
tiğini düşünürken, Jung, cinselliğin kendisini bile simgesel anlam taşır
görüyordu. İki karşıt varlık, akıldışı bir biçimde birleşerek, tamlık simge
si durumuna geliyordu. Freud ile Jung'un aralan yavaş yavaş açılıyordu.
Dostları ilə paylaş: |