Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə83/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   138

25 2

ANALİTİK PSİKOLOJİ

değildir, hatta onlara tamamiyle karşıdır. Böylece, yakın çağlarda yer alan 

zihin  davranışlarındaki  değişme,  hiç  olmazsa  bu  görüş  açısından  bir 

bakıma  iyi  karşılanmıştır, çünkü  düşleri  ve  iç  yaşantıları önemle dikkate 

alan eski  içgözlemci davranışın cesaretini kırmıştır.

Kilisenin  dikkatle  ördüğü  birçok duvarı  yıkan  protestanlık,  bireysel 

vahyin  ayırıcı  ve  başka  başka  inanç  doğurucu  sonucuna  uğramıştır 

hemen.  Dogmatik  çit  kaldırılınca  ve  âyin  törenleri  yetkinliğini  yitirince, 

insan,  Hıristiyan  ve  putperest dinsel  yaşantının eşsiz özü olan  bir dogma 

ve  âyin  kurallarının  koruması  olmaksızın,  bir  iç  yaşantıyla karşı  karşıya 

gelmiştir.  Protestanlık  dogmanın  bütün  inceliklerini  yitirmiş,  mes  âyini, 

günah  çıkarma,  âyinlerin  büyük  bir  kısmı  ve  rahiplik  zâhitliği  önemini 

kaybetmiştir.

Bu  sözler,  ne  bir  değer  yargısıdır  ne  de  öyle  olmak  niyetindedir, 

bunu  açıkça  söylemem  gerek.  Ben  sadece olguları  açıklıyorum.  Bununla 

birlikte,  Protestanlık,  kilisenin  kaybolan  yetkisi  yerine  Kitab-ı 

Mukaddesin  yetkisini  koymuştur.  Ama  tarihin  gösterdiği  gibi,  Kitab-ı 

Mukaddesin  bazı  bölümleri  türlü  türlü  açıklanabiliyor.  Incil’in  bilimsel 

eleştirmesi  de, kutsal  yazıların tanrısal yönünü  belirtmekte  pek yardımcı 

olmamıştır.  Bilimsel  aydınlanma  dedikleri  şeyin  etkisi  altında  kültürlü 

kimselerin  çoğu,  ya kiliseden ayrılmış,  ya da ona karşı tamamiyle  ilgisiz 

kalmıştır.  Bunlar  sadece  tatsız  birtakım  akılcılar  veya  nevrotik  aydınlar 

olsaydı yitirilen şey o kadar esef edilecek bir şey  olmazdı. Ama  bunların 

çoğu  dindar  kişilerdir.  Ne  var  ki  bugünkü  inanç  biçimleriyle  uyuşama- 

maktadırlar.  Böyle  olmasaydı,  oldukça  okumuş,  Protestan  sınıfları 

üstünde Buchman hareketinin önemli  etkisi açıklanamazdı. Arkasını kili­

seye çeviren Katolik, çoğu zaman  ateizme gizli veya açık bir eğilim gös­

terir, Protestan ise mümkünse bir mezhebe katılır. Katolik kilisesinin mut- 

lakiyetçiliği  aynı  derecede  mutlak  bir olumsuzluk gerektiriyor gibi,  oysa 

Protestanlık rölativizmi  birtakım değişmelere müsaade etmektedir. Hıris­

tiyanlık tarihine fazla girdiğim düşünülebilir, buna sebep, sadece, düşe ve 

bireysel  iç yaşantısına karşı olan ön yargıyı  anlatmaktır. Bu  sözleri bizim 

kanserli hastamızla aramızda geçen konuşmanın bir bölümü de olabilirdi. 

Musallat  fikrini  bir  patolojik  saçmalık  olarak  hor  görmeyip  ciddiye 

almasının  daha  iyi  olacağını  söyledim  ona.  Ama  ciddiye  almak  demek




BİLİNÇDIŞI  ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI

253


bunu  bir  çeşit  teşhis  gibi  kabul  etmek,  gerçekten  varolan  bir  psişede 

kansere benzer marazi bir gelişme biçiminde derdin ortaya çıktığını söyle­

mek  olacaktı.  «Ama»  diye  soracak  tabii  «bu  marazi  gelişme  de  ne?» 

Bense  «Bilmiyorum»  diyeceğim,  çünkü  gerçekten  bilmiyorum.  Her  ne 

kadar  önce  de  söylediğim  gibi  bunun  ödünleyici  ve  tamamlayıcı  bir  bi­

linçdışı  gelişmesi  olduğuna  şüphe  yoksa  da,  özel  niteliği  ve  içindekiler 

konusunda  hiçbir  şey  bilinmiyor.  Bilinçte  bulunmayan  şeylere  dayanan 

bilinçdışı zihnin kendiliğinden tezahürüdür bu.

Hastam musallat fikrin kökünü teşkil eden şu bilinçdışının içine nasıl 

gireceğimi  merak  etmekte.  Onu  afallatma  pahasına,  gerekli  bilgiyi 

düşlerinden elde edeceğimizi söylüyorum.  Bu düşleri,  sanki akıllı, amaçlı 

ve kişisel  bir kaynaktan  çıkıyormuş  gibi  ele alacağız.  Bu  tabii  iddialı  bir 

varsayım. Aynı zamanda bir macera da, çünkü hâlâ sayısı oldukça kabarık 

çağdaş  psikolog  ve  filozoflarca  varolduğu  yadsınan  gözden  düşmüş  bir 

şeye büyük  önem vermiş  olacağız.  Kendisine yöntemimi anlattığım ünlü 

bir  antropolog,  şu  tipik  sözleri  söyledi  bana:  «Hepsi  güzel,  güzel  ya, 

tehlikeli,»  Evet,  tehlikeli  olduğunu  kabul  ediyorum,  bir  nevroz  kadar 

tehlikeli.  Bir  nevrozu  iyi  ederken  tehlikeyi  göze  almak  gerekiyor. 

Tehlikesiz  bir  iş,  çok  iyi  biliriz  ki  etkin  olmaz.  Kanseri  ameliyatla 

tedaviye  kalkmak  da  tehlikeli,  ama  onsuz  da  olmaz.  Daha  iyi  anlaşılsın 

diye  hastalanma  psişeyi,  üstünde  ince  yaralann  açılabileceği  nazik  bir 

beden  gibi  görmelerini sık sık söyleyesim gelir.  Psişe tahayyül edilemez; 

bu  yüzden  havadan  daha  belirsiz,  ya  da  birtakım  mantık  kavramlarının 

aşağı yukarı, bir felsefi sistemidir diye düşünen önyargılı inanç öyle geniş 

ki,  insanlar  içindeki  bazı  şeylerin  farkında  olmadığı  süre  onların  var 

olmadığını  düşünür.  Bilinçdışında,  güvene ve  güvenilir psişik  bir göreve 

inanılmadığı gibi, düşler gülünç şeyler olarak görülmektedir. Bu koşullar 

altında ileri sürdüklerim büyük kuşkular uyandırmaktadır.  Düşlerin belir­

siz hayaletlerine karşı  insanın uydurmadığı  düşünce kalmamıştır.

Bununla  birlikte,  yine  de,  derin  incelemeye  girmeden,  varlığı, 

çağrışım  deneyiyle  de  tesbit  olunabilecek  aynı  çatışma  ve  kompleksleri 

görüyoruz.  Üstelik bu  kompleksler,  varolan nevrozun  bütünden aynlmaz 

bir  bölümünü  meydana  getirmektedir.  Bu  bakımdan  düşlerin,  çağrışım 

deneyi  kadar,  bize  bir nevrozun  içindeki  şeyler  üstünde  bilgi  vereceğine




254

ANALİTİK PSİKOLOJİ

inanmakta haklıyız.  Aslında daha da çok şey verir.  Araz, toprak  üstünde­

ki  bitki  sapıdır,  bitkinin aslı toprak altına kök salmıştır.  Kök bir nevrozun 

içindekileri  gösterir;  komplekslerin,  arazların  ve  düşlerin  döl  yatağıdır. 

Hatta  düşlerin,  psişenin  toprakaltı  süreçlerini  dakiklikle  gösteren  ayna 

olduğuna  inanmakta  da  haklıyız.  Oraya  varırsak,  hastalığın  gerçekten 

«kökü»ne inmiş oluruz.

Niyetim  nevrozların  psikopatolojisine  girmek  olmadığından, 

düşlerin  psişenin  bilinmeyen  iç  olgularını  nasıl  açığa  çıkardığını  ve  bu 

olguların  neler  olduğunu  göstermek  için  başka  bir örnek  daha alacağım. 

Düşgören  pek  zeki  ve  kültürlü,  okumuş  bir  kimsedir.  Nevrotikti,  bana 

gelmesinin  sebebi  nevrozunun  kendini  ezer  bir  hal  aldığı,  yavaş  yavaş, 

şaşmadan maneviyatını  tehlikeye düşürdüğü içindi. İyi ki, zihin bütünlüğü 

bozulmamıştı, zekâsını  rahatça kullanabiliyordu.  Bu yüzden, ona düşleri­

ni gözlemleyip, yazmak görevini verdim. Düşler analiz edilmiyor ve ken­

disine açıklanmıyordu, çok sonra ancak başladık analize. Şimdi açıklaya­

cağım düşler,  hiçbir etki altında kalmadan tabii bir olay dizisi izliyor, has­

tam  Analitik Psikoloji  okumuş filan değildir.

Bu  düş  serisi,  400’den  çok  düşü  içine  aldığından,  bütünü  üstünde 

size  bir  fikir  veremem;  bu  düşlerin  74’ünü  seçip  yayımladım,  bunlarda 

acayip  bir  dinsel  ilgi  saiki  vardı.  Düşgörenin  katolik  bir  eğitim  görmüş 

olduğunu  da  söylemeliyiz,  ancak  şimdi  ne  kiliseye  gidiyor,  ne  de  dinsel 

sorunlarla  ilgili.  Biri  tutar  da  ona  her  hangi  bir  dinsel  görüş  yamamaya 

kalkarsa, bayağı şaşıracak olan şu aydın bilimcilerdendi. Bilinçıdışı zihin, 

bilince  bağlı  olmayan  psişik  bir  varlıktır  diye  ileri  sürülürse,  bizim 

düşgörenimizin  vakası  gibi  bir  vaka  pek  ilginç  olur,  ancak  bazı  düşlerin 

dinsel  karakteri  konusundaki  fikrimizde  yanılmıyorsak.  Sadece  bilinçli 

zihin  üstüne  önem  verilir  de,  bilinçdışının  kendi  bağımsız  bir  varlığı 

olduğu  kabul  olunmazsa,  düşün,  gereçlerini  gerçekten  bilincin  içindeki- 

lerden  mi  türettiğini  ortaya  çıkarmak  gerekir.  Olgular  bilinçdışını  içine 

alan  varsayımdan  yana  çıkarsa,  insan  düşleri,  bilinçdışı  zihnin  dinsel 

eğilimleri  bakımından bir bilgi kaynağı olarak ele alabilir.

İnsan,  düşlerin,  bizim  anladığımız  anlamda  açıktan  açığa  dinden  söz 

etmesini bekleyemez. Bununla birlikte, 400 düş içinde, açıktan açığa dinle ilgili 

iki düş var. Şimdi size düşgörenin kendisinin kaleme aldığı düşü veriyorum.




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə