246
ANALİTİK PSİKOLOJİ
leşinin kendinin işi olmadığını elbette biliyor. İnsan gerçekten kanser
olduğu zaman, kanserin kendi vücudunda olmasına rağmen, böyle kötü
bir şeyin sorumlusu olduğuna hiçbir zaman inanmaz. Psişe söz konusu
olduğunda sanki psişik şartlarımızı kendimiz yaratıyormuşuz gibi, hemen
bir çeşit sorumluluk duyarız. Bu önyargının tarihi oldukça yenidir. Yakın
zamanlara kadar, yüksek uygarlık seviyesine erişmiş kimseler bile, psişik
etkenlerin zihin ve duygumuzu etkileyebileceğine inanıyordu. İnsanda
bazı psikolojik değişmelere sebep olacak ruhlar, büyücüler, sihirbazlar,
cinler, melekler, hatta tanrılar vardı. Eskiden kanseri olduğunu düşünen
kişi, bunu bambaşka yorumlayabilirdi. Biri ona büyü yaptı, ya da cin
çarptı sanabilirdi. Hiçbir zaman, böyle asılsız bir hayali kendi yarattığını
düşünmezdi.
Nitekim, bu kanser fikrinin, kendiliğinden, bilinçle aynı olmayan,
psişenin o bölümünden çıktığını düşünüyorum. Bilince kendini kabul
ettiren bağımsız bir gelişme gibi görünüyor. Bilinç için bizim kendi psişik
varlığımız denebilir, ama kanserin, bize bağlı olmayan, kendine özgü
psişik varlığı vardır. Bu sözler gözlemlenebilen olguları tamamiyle
açıklıyor gibi görünüyor. Bu duruma, bir çağrışım deneyi uygulayacak
olursak, çok geçmeden, insanın kendi evinin efendisi olmadığını görürüz.
Tepkileri, kendi başına buyruk olan güçler altında gecikecek, ortadan
kaldırılacak, ya da yerine başka şeyler konacaktır. Bilinçle isteyerek
yanıtlandırılması olanaksız, birtakım uyarıcı sözler olacaktır. Bunlar
deney geçiren kimse için bile, ekseri bilinçdışı olan, içteki kendi başına
buyruk unsurlarla yanıtlandırılacaktır. Bizim vakada, kanser fikrinin
kökündeki psişik kompleksten gelen yanıtları bulacağız tabii. Bir uyarıcı
söz, gizli kompleks ile ilgili bir şeye dokundu mu, ego1 bilincinin tepkisi
tedirgin olacak, hatta kompleksten gelen bir yanıt onun yerine geçecektir.
Kompleks, ego'nun isteklerine karışabilen, başına buyruk bir varlık
gibidir. Gerçekte, kompleksler kendi zihin hayatları olan ikinci derecede
veya kısmî kişilikler gibi davranırlar.
Komplekslerin çoğunun bilinçten ayrılmasına sebep, bilincin geri
iterek onlardan kurtulmayı tercih ettiği içindir. Ama öyleleri de vardır ki,
7 Ego: Bilinçli /ilin in m erkezi.
BİLİNÇDIŞI ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI
247
önceden hiçbir zaman bilince gelmemişlerdir, bu yüzden istenerek geri
itilmiş olamazlar Bilinçdışı zihinden çıkarlar, acayip, karşı konmaz
kanılar ve içtepilerle bilinci kaplarlar. Bizim hastamız bu sınıftandır.
Okumuşluğuna ve zekâsına rağmen onu bir türlü bırakmayan cin gibi bir
şeyin çaresiz kurbanı olmuştur. Marazi fikrinin şeytansı gücüne karşı elin
den hiçbir şey gelmiyordu. Her şeye rağmen habis bir ur gibi büyüyordu
o. Bir gün, bu fikir ortaya çıkıvermiş, bir daha da ayrılmamıştı ondan;
sadece kısa bazı aralar vardı.
Bu gibi vakaların olması insanların kendi bilinçlerinin farkına var
maktan niçin korktuğunu bir bakıma açıklıyor. Perdenin ardında gerçek
ten bir şey olabilir — kimbilir— böylece insanlar, bilinçlerin dışındaki
öğeleri «dikkate alıp inceden inceye gözetmeyi» tercih ediyor. Çoğu
kimsede bilinçdışının içinde olabilecek şeyler konusunda bir çeşit ilkel bir
Desidemonia^*) var. Bütün tabii utanç, çekingenlik ve inceliğin ardında,
bilinmeyen bir şey «Ruh tehlikeleri» korkusu var. Tabii, kişi böyle gülünç
bir korkuyu kabul etmek istemez. Ama insan bu korkuyu duymakta haklı
olduğunu anlamalıdır; tersine, bu çok iyi sebeplere dayanmaktadır.
Kendimizin, ya da komşumuzun, durup dururken aklına bir fikir sarmaya
cağından, hiçbir zaman emin olamayız. «Çağdaş ve eski tarihten biliyo
ruz ki, bu fikirler oldukça tuhaftır, öyle tuhaftır ki, herkes onlarla
bağdaşamaz. Bunun sonucu olarak bütün karşıkoyucular ne denli iyi
niyetli ve makul olurlarsa olsunlar, ya diri diri yanarlar, ya kafalarını uçur
turlar, ya da modern makineli tüfekle, yığınlarla ortadan kaldırılırlar. Bu
gibi şeylerin uzak bir geçm işe ait olduğu fikriyle kendimizi
yatıştıramayız. Yazık ki bunlar sadece şimdiki zamana değil, özellikle
gelecek zamana ait gibi görünüyorlar, Homo homini lupus8 acı ve her
zaman, herkesçe bilinen, belli bir şeydir. İnsan bu bilinçdışı zihindeki
kişisel olmayan güçlerden korkmada haklıdır. Kişisel işlerimizde ve nor
mal şartlar altında hiçbir zaman, ya da hemen hemen hiçbir zaman ortaya
çıkmıyorlar diye kendimizi mutluluk içinde sanırız, Ama öte yandan,
insanlar, bir araya gelir de bir yığın oluştururlarsa, o zaman ortak insanın
(*) Desidem onia: Şeylana inanma,
8 H om o hom ini lupus: İnsan insanın kurdudur. Lâtince atasözü.
248
ANALİTİK PSİKOLOJİ
saklı duran güçleri — yığının bir bölümü durumuna gelinceye dek her
insanda uyur duran canavarlar veya cinler— bağlarını koparırlar. Yığın
insanı bilinçdışında, aşağı bir ahlâk ve zihin seviyesine iner; o seviye bi
linç eşiğinin altında her zaman vardır, yığınla kışkırtılır kışkırtılmaz pat
lak vermeye hazır bir durumdadır.
İnsan psişesini sadece kişisel bir şey olarak görmek ve onu sadece
kişisel açıdan anlatmaya kalkışmak bence büyük yanlıştır. Böyle bir
açıklama yöntemi, kişinin ancak günlük uğraşlarına ve ilişkilerine uygu
lanabilir. Ama, örneğin beklenmedik ve oldukça olağanüstü bir olay gibi
bir dert ortaya çıkacak olursa, hemencecik içgüdüsel güçler yardıma
çağrılır, bu güçler hiç beklenmedik, yeni hatta garip görünürler. Bunlar
kişisel nedenlerle açıklanamaz. Daha çok, güneş tutulması olaylarındaki
paniklere benzeyen öldürücü şekilde patlak vermesini bir baba komplek
siyle açıklamak, tamamiyle yetersizdir.
Ortak güçlerin ortaya çıkıvermesiyle meydana gelen karakter
değişimi hayret verici bir şeydir. Kibar ve aklı başında bir kimse, bir
manyak, ya da bir yaban hayvanı olur çıkıverir. İnsanlar bunların sorum
luluğunu hep dış şartlara yüklemeye eğilim gösterir, ama içimizde
olmayan bir şey patlak vermez ki. Bir volkan üstünde yaşamakta
olduğumuz bir gerçektir ve çevresindeki herkesi yok edebilecek bir patla
maya karşı korunması için insanın elinde hiçbir vasıta yoktur. Akla ve
sağduyuya hitap etmek elbette iyi bir şey, ama dinleyicilerimiz,
tımarhanelikse, ortak bir kriz geçiren bir yığınsa, elden ne gelir? Büyük
ayrılık yoktur ikisi arasında, çünkü çılgın yığınlar; kişisel olmayan, karşı
koyamayacakları etkiler altında hareket ederler.
Nitekim, makul vasıtaların baş edemeyeceği bir gücün ortaya
çıkması için bir nevroz yeter. Kanser vakamız, insan akıl ve zihninin, en
açık saçmalık karşısında ne kadar güçsüz kaldığını gösteriyor.
H astalanm a açık, fakat yenilmesi imkânsız saçmalığı, henüz
anlaşılmayan, bir gücün ve anlamın belirtisi olarak görmelerini öğiitlüyo-
rum. Böyle bir vakayı ciddiye almanın, uygun bir açıklamasını aramanın
daha etkin bir yöntem olduğunu tecrübeyle öğrendim. Ama bir açıklama
marazi sonuca eşit bir varsayım ortaya çıkarırsa ancak, elverişli olur.
Bizim vakamız bir istenç gücü ve telkinle karşı karşıya; bu, bilincin
Dostları ilə paylaş: |