Carl gustav jung



Yüklə 3,33 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə80/138
tarix18.06.2018
ölçüsü3,33 Mb.
#49331
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   138

BİLİNÇDIŞI ZtHNİN BAĞIMSIZLIĞI

243


Bir  doktor  ve  sinir  hastalıkları  uzmanı  olarak  benim  çıkış  noktam, 

herhangi bir inanç değildir,  homo religiosus'un4 psikolojisidir, kendini ve 

kendi  yoluyla genel  durumunu  etkileyen  bazı  öğeleri dikkate alıp onları 

inceden  inceye  gözeten  kimselerin  psikolojisidir.  Tarihsel  gelenek  veya 

antropolojik bilgiye dayanarak, bu öğeleri tanımlamak ve bunlara birer ad 

bulmak  kolaydır,  ama  aynı  şeyi  psikoloji  açısından  başarmak  son derece 

güç  bir  iştir.  Din  sorunu  üstünde  bütün  söyleyebileceklerim,  hastalarım­

dan  veya  normal  denen  kimselerden  edindiğim  deneyimlerimin  sonucu­

dur.  İnsanlardan  edindiğimiz  deneyim,  onlara  karşı  davranışımıza  çok 

bağlı olduğu için, sizlere meslek çalışmamda izlediğim yol üstünde genel 

bir fikir vermekle başlayabiliyorum  ancak.

Her  nevroz,  kişinin  en  iç  yaşamına  bağlı  olduğundan,  bir  hasta, 

içinde  bulunduğu  hastalığa  başlangıçta onu  götüren  durum  ve karmaşık­

lıkların  hepsini  tam  olarak  anlatmak  zorunda  kaldığında  hep  duraklar. 

Niçin serbestçe konuşamaz peki? Niçin korkar,  utanır, çekingen davranır? 

Bunun  nedeni, kamu  düşüncesi,  görgü,  şöhret denen önemli  şeyleri mey­

dana  getiren  bazı  dış  öğeleri  «dikkatle  gözettiği»  içindir.  Doktoruna 

güvense  de,  ondan  artık  utanmayacak  bir  duruma  gelse  de,  sanki  kendi 

bilincine  varmak tehlikeliymiş  gibi,  bazı  şeyleri  kendine  kabul  ettirmek­

ten  çekinir,  hatta  korkar.  Kişi  çoğu  zaman  kendinden  daha  güçlü  şeyler­

den korkar. İnsanda kendinden daha güçlü bir şey var mı acaba? Unutma­

malıyız ki, her nevroz, kendi çapında, maneviyatı bozar. Kişinin nevrotik 

olması, kendi kendine olan güvenini yitirdiğini  gösterir. Bir nevroz,  insan 

için alçaltıcı bir yenilgidir, kendi psikolojilerini oldukça tanıyan kimseler­

ce de bunun böyle olduğu kabul olunur.  Kişi,  böylece  «gerçek olmayan» 

bir  şey  tarafından  yenilgiye  uğramış  olur.  Doktorlar  bir  şeyi  olmadığını, 

gerçek  bir kalp  hastalığı veya gerçek bir kanseri  olmadığını  hastaya çok­

tan söylemiş olabilirler.  Hastalık belirtileri de böylece hayali  olmuş olur. 

Hasta  kendisinin  bir  «hastalık  hastası»  olduğuna  inandıkça  da,  bütün 

kişiliğini  bir aşağılık duygusu  kaplar.  «Bendeki  belirtiler hayaliyse»  der, 

«böyle musibet  bir muhayyileyi  de nerden  buldum  ve  niçin  böyle  sıkıntı 

verici  bir şeyi seviyorum?»  Aklı  yerinde bir adamın  nerdeyse yalvarırca­



H om o  religiosus:  Lâtincede  dindar adam   anlamımı  gelir.




244

ANALİTİK PSİKOLOJİ

sına  bir  bağırsak  kanseri  olduğunu  ileri  sürmesi,  üstelik  aynı  zamanda 

umutsuz  bir  sesle,  tabii,  kanserinin  sadece  hayal  işi  olduğunu  bildiğini 

söylemesi çok  acıklı  bir sahnedir.

Bizim  maddeci  kavramımız, yazık ki,  nevrotik  hastalıklarda pek işe 

yaramıyor.  Ruhun  nazik  bir  bedeni  olsaydı,  kaba  maddi  vücud  nasıl  acı 

çekiyorsa, hiç olmazsa bu belli belirsiz duman durumundaki vücudun da, 

hayali  de  olsa  bir  kansere  tutulmuş  olduğu  söylenebilirdi. Hiç  olmazsa 

gerçek  bir şey  olurdu.  Tıp  bu  yüzden  psişik  nitelikteki  her şeyden  nefret 

etmektedir,  ya  beden hastadır, ya da hastalık denen  şey yoktur.  Ona göre 

vücudun gerçekten hasta olduğunu kanıtlayamazsınız, buna sebep, şimdi­

ki  bilgimizin, doktorun organik olduğu şüphe götürmez hastalığın gerçek 

niteliğini bulmasına yardım edemediği,  içindir.

Peki  psişe5 dediğimiz şey de nedir?

Maddeci bir önyargıya göre, bu sadece beyindeki  organik süreçlerin 

tesadüfi,  epifenomenal  bir  sonucudur.  Her  türlü  psişik  bozukluğun 

organik  veya  fiziksel  bir  bozukluktan  gelmesi  gerektir,  bunun  ortaya 

çıkarılmasının  biricik  nedeni,  şimdiki  teşhis  vasıtalarımızın  yetersizliği­

dir.  Psişe  ile  beyin  arasındaki  yadsınamayacak  bağ,  bu  görüşü  destekli­

yorsa da, sarsılmaz bir gerçek durumuna getirmiyor. Bir nevroz vakasında 

beynin  organik  süreçlerinde  gerçek  bir  bozukluk  olup  olmadığım  bilmi­

yoruz;  iç  salgı  bezlerinde  bir bozukluk olsa bile,  bunun,  sebep  mi  sonuç 

mu  olduğunu söylemek,  imkânsız.

Öte  yandan,  nevrozun  gerçek  nedeninin  psikolojik  olduğu  kesin. 

Organik  ve  fiziksel  bir  bozukluğun,  sadece  bir  itirafla,  bir  anda  iyi  olu- 

vereceğini hayal etmek gerçekten çok güç, 39 dereceye kadar yükselen bir 

isteri  ateşinin,  psikolojik  nedeninin  hasta  tarafından  açıklanmasıyla,  bir­

kaç  dakika  içinde  düşmesi  gibi  bir  olaya  tanıklık  ettim.  Bazı  psikolojik 

çatışmaların  sırf tartışılmasıyla etkilenen, hatta  iyileşen,  görünürde fizik­

sel hastalıklara ne diyeceğiz? Hemen  hemen bütün  bedeni kaplamış olan 

psoriasis6  vakasının  birkaç  haftalık  psikolojik  tedavi  sonucu  9/10

* P sije:  Y unanca  ruh  dem ektir.  İlk  anılam ı  hayatın  ilkesiydi,  şimdi  zihin,  zih­

niyet,  ruh  anlam ında  kullanılm aktadır.  Psişe  Ju n g ’da,  bilinci de  bilinçdışını  da içine 

alır.

h

 Psoriasis:  bir  cilt  hastalığı.




BİLİNÇDIŞI ZİHNİN BAĞIMSIZLIĞI

245


iyileştiğini gördüm. Başka bir vaka: Bir hastanın kolonu bir gerilme sonu­

cu  40  santim  alınmıştı,  ama  sonra olağanüstü  bir  şekilde  yeniden  uzadı. 

Hasta  umutsuzluğa  düşmüş,  ikinci  bir  ameliyat  geçirmek  istemiyordu, 

oysa cerrah üsteleyip duruyordu.  Bazı gizli  psikolojik olaylar açığa çıkar 

çıkmaz,  kolon normal işlemeye başladı.

Sık sık görülen bu gibi  vakalar,  psişenin bir hiç olduğuna, ya da ha­

yali  bir  olayın  gerçek  olmadığına  inanmayı  güçleştiriyor.  Ancak  miyop 

bir  zihnin  aradığı  yerde  değildir  psişe.  Vardır,  ama  fiziksel  olarak  değil. 

Varlığın  sadece  fiziksel  olabileceğini  sanmak  nerdeyse  gülünç denebile­

cek  bir  önyargıdır.  Nitekim,  bildiğimiz  biricik  varoluş  biçimi  psişiktir. 

Tersine,  öyle  diyebiliriz  ki,  fiziksel  varoluş  sadece  bir  tümdengelimdir, 

çünkü maddeyi, ancak duygular yoluyla aktarılan psişik imgeleri kavraya­

bildiğimiz süre,  bilebiliriz.

Bu basit, ama temel gerçeği unutmakla büyük bir hata yapıyoruz. Bir 

nevrozun, sebep olarak hayalden başka bir şeye dayanmaması, onun daha 

az  gerçek  bir  şey  olduğunu  ifade  etmez.  Bir  adam  tutar  da  beni  baş 

düşmanı  görerek  öldürüverirse,  bu  sırf  bir  hayal  sonucu  da  olsa,  ben 

ölmüş  olurum  ya.  Öyle  muhayyileler  vardır  ki,  fiziksel  şartlar  kadar 

zararlı, tehlikeli olabilirler.  Psişik tehlikelerin, salgınlardan ve depremler­

den  bile  tehlikeli  olduğuna  inanıyorum.  Orta  çağlardaki  veba  ve  çiçek 

salgınlan  bile,  1914'teki  bazı  fikir  ayrılıkları,  ya  da  Rusya’daki  bazı 

siyasal ülküler kadar insan öldürmemiştir.

Dışta  bir  Arşimed  noktası  olmadığından,  zihnimiz  kendi  varoluş 

biçimini  kavrayamıyorsa da, yine de vardır.  Psişe  vardır,  hatta varoluşun 

ta kendisidir.

Hayali  kanseri  olan  hastamıza  ne  cevap  vereceğiz  şimdi?  Şöyle 

diyeceğim  «Evet  dostum,  gerçekten  kansere  benzer  bir  şeyin  var  senin, 

öldürücü,  kötü  bir  şey,  ama  bu  hayali  olduğundan,  bedenini  öldürmeye­

cek senin.  Sonunda ruhunu öldürecek.  İnsanlarla olan bağlarını  ve kişisel 

mutluluğunu zaten  bozdu,  hatta  zehirledi,  böylece,  bütün  psişik  varlığını 

yutuncaya  kadar  gittikçe  artacak.  A rtık  sonunda  insan  olmaktan 

çıkacaksın, kötü, öldürücü bir kanser yarası  haline geleceksin.»

Her ne  kadar kuramsal  zihni  tabii  ona kendi  muhayyilesinin  sahibi 

ve  yapıcısı  gibi  telkinde  bulunacaksa  da,  hastamız  bu  marazi  muhayyi-




Yüklə 3,33 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   138




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə