Çobanoğulları Uc Beyliği Dönemine Ait Yeni Bulunmuş…
81
birlikte Türkler, bugünkü il sınırları esas alındığında Gideros’un fethi
sonucunda Kastamonu bölgesinin tamamını ele geçirmiş oldular.
Bu son fetih olayının tarihini ve ayrıntılarını anlatan bir belge (Gideros
Fetihnâmesi) zamanımıza ulaşmış olup, Yavlak Arslan’ın münşîsi Hasan el-
Hôyî tarafından Farsça kaleme alınmıştır. Malazgirt Zaferi sonrasında ve
özellikle de Çobanoğulları döneminde söz konusu yörenin fethi hadiseleri
içinde Kastamonu kalesi de dâhil olmak üzere hiçbir mevkiin Türklerce
fethinin somut tarihi o devrin kaynaklarına yansımamıştır. Aslında bu durum
Anadolu’nun pek çok kenti için de geçerlidir. İşte bu bağlamda ele almış
olduğumuz söz konusu fetihnâme, Kastamonu bölgesinin fetih sürecini,
Selçukluların Bizans’la Batı Karadeniz bölgesinde girişmiş olduğu
mücadelenin safhalarını ve Selçuklu dönemi fetihnâme kaleme alma
geleneğini aydınlatan önemli bir belgedir. Çalışmamız kapsamında, bu
fetihnâme tarafımızca ilk kez Türkçeye kazandırılmış, tanıtılmış ve
değerlendirilmiştir. Bu bağlamda öncelikli olarak fethi gerçekleştiren Yavlak
Arslan ile fetihnâmeyi kaleme alan Hasan el-Hôyî hakkında bilgi verilerek
işe başlanmıştır.
1. Gideros Fatihi Yavlak Arslan ve Fethi Ölümsüzleştiren Münşî
Hasan el-Hôyî
1277 yılı sonrası Selçukluların Kastamonu’daki Uc Beylerbeyi görevini
üstlenmiş bulunan Çobanoğlu Muzaffereddin Yavlak Arslan, Kastamonu ile
ilgili tarihî ve destanî kaynaklarda
2
Muzaffereddin Gazi veya Emir
Muzaffereddin olarak da kaydolunmuştur.
Yavlak Arslan, gerek Selçuklu sultanları ve gerekse İlhanlı
hükümdarları ile iyi ilişkiler kurmuş, İlhanlı başkenti Tebriz’e ve Selçuklu
payitahtı Konya’ya birkaç defa giderek devrin hükümdarlarıyla görüşmüş ve
bu bağlamda Kastamonu’da İlhanlı baskı ve zulmünün asgarî düzeyde
hissedilmesi için elinden geleni yapmıştır. Hasan el-Hôyî ve Kutbeddin
Şirazî gibi devrin âlimlerini de himaye eden Yavlak Arslan, bir yandan da
Çobanoğullarının geleneksel olarak yürüttüğü Bizans’a karşı gaza
faaliyetlerini yeniden başlatmıştır. Nitekim Selçuknâme’de bu beyin elinde
tuttuğu bölgenin (Kastamonu havalisi) kendisine atalarından fetih ve zafer
yolu ile miras kaldığının altı çizilmiştir.
3
2
Saltuknâme’de geçen Emir Muzaffereddin ile ilgili kayıtlar için bkz.: Yakupoğlu,
“Kastamonu Adının Ortaya Çıkışını Anlatan En Eski Kaynak: Saltuknâme”,
Uluslararası
Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, C. V, Sayı: 16 (Eylül 2014), s.200-220.
3
M. H. Yinanç, İbn Bîbî, Selçuknâme, Haz. R. Yinanç ve Ö. Özkan, Kitabevi Yay., İstanbul
2015, s.256.
C. YAKUPOĞLU ve N.
MUSALI
82
Devrik Selçuklu sultanı II. İzzeddin Keykâvus’un 1278 yılında
Kırım’da vefat etmesinin az öncesinde ve ölümünün hemen sonrasında,
yanında bulunan oğullarından Gıyâseddin Mesud, Rükneddin Kılıç Arslan,
Rükneddin Geyümers, Alâaddin Siyâvuş ve Ferâmurz, Karadeniz üzerinden
Anadolu’ya geçerek değişik tarihlerde Sinop’a ulaşmışlar ve bazıları
Kastamonu’ya gelerek Yavlak Arslan’la görüşmüşler, hatta onun yanında
ikamete mecbur bırakılmışlardır. Yavlak Arslan bu şehzadelerden Mesud’u
desteklemeyi, kendi politikasına uygun bulmuş ve onu yanına alarak
İlhanlıların Anadolu valisi Samagar Noyan’ın yanına götürmüştür. Kayseri
yöresinde görüşerek onun muvafakatini aldıktan sonra bu ikili Azerbaycan’a
gitmişler ve Abaka Han’la görüşmüşlerdir. Abaka’nın ölümünü müteakip
(1282) ise halefi Ahmed Teküder (1282-1284)’den Anadolu sultanlığını
istemişlerdir. Sürecin sonunda Yavlak Arslan’ın katkılarıyla Mesud,
Konya’da tek başına Selçuklu tahtına oturmuştur (19 Şubat 1284).
4
Böylece,
Yavlak Arslan ile Mesud arasında koparılması bir hayli zor olan sağlam bir
dostluk tesis edilmiştir. Yavlak Arslan’ın 1279-1284 yılları arasındaki bu
yoğun diplomasi trafiği içindeki konumu, onun Selçuklu hanedan azaları ve
İlhanlılar nezdinde büyük bir itibara sahip olduğunu göstermektedir. Bu
sayede o, Kastamonu’daki hükümdarlığını da sağlamlaştırmış ve bahar
mevsimiyle birlikte Gideros kalesinin fethi için hazırlıklara başlamıştır. İşte
bu sıralarda Yavlak Arslan’ın hizmetine yeni girmiş bulunan Selçuklu
münşîsi Hasan el-Hôyî’nin kaleme almış olduğu fetihnâme sayesinde biz,
fethin ayrıntılarını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede bahsi geçen münşî
hakkında bilgi vermekte fayda vardır.
5
Selçuklu dönemi şair, edip, dilbilimci ve münşîlerinden Hüsameddin
Hasan b. Abdülmü’min el-Hôyî, bugün İran sınırları içinde kalmış bulunan
Güney Azerbaycan’daki bir Türk şehri olan Hôy’da gözlerini dünyaya
açmıştır. XIII. yüzyılın ikinci çeyreğinde (1230-1240 yılları arasında)
doğduğunu tahmin ettiğimiz Hasan el-Hôyî’nin babasının Konya’da
Selçuklu hizmetinde görev yapan nakkâş Abdülmü’min b. Muhammed el-
4
Yinanç, İbn Bîbî, Selçuknâme, s.253-254,255,256; İbn Bibi, el-Evâmiru’l-Alâiyye, C. II,
s.243-249;
Abû’l-Farac Tarihi, C. II, s.605;
Tarih-i Âl-i Selçuk (Anonim Selçuknâme),
Çev. H. İ. Gök ve F. Coşguner, Atıf Yay., Ankara 2014, s.51,52,53; O. Turan, Selçuklular
Zamanında Türkiye, s.582,583; İ. Erdem, “İlhanlılarda Ahmed Teküder Dönemi ve
Selçuklular”, Tarih Araştırmaları Dergisi 22/35, (2004), s.105-106; M. Kesik, “Mesud II”,
TDV. İA., C. 29 (2004), s.342.
5
Yavlak Arslan’ın 1284 sonrası hayatı ve özellikle de onun Sultan II. Mesud’un kardeşi
olan asi şehzade Kılıç Arslan tarafından 1291 yılında yakalanması ve öldürülmesi
konusunda bkz.: D. A. Korobeinikov, “The Revolt in Kastamonu, C.1291-1293”,
Byzantinische Forschungen, Internationale Zeitschrift für Byzantinistik, Band XXVIII,
Verlag Adolf M. Hakkert, Amsterdam 2004, p.87-118.