Commitment without borde ers antisemitizmi Önleme ve Holokost Eğitimi Kılavuzu



Yüklə 27,26 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə34/37
tarix14.05.2018
ölçüsü27,26 Kb.
#43553
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37

86
DEĞERLENDİRME
DEĞERLENDİRME
İstanbul Bilgi Üniversitesi ziyareti
86


87
DEĞERLENDİRME
Türk-Alman-Yahudi-Ermeni  
Tarihine Yolculuk
METİN 
Dr Esra Özyürek* 
Serin  bir  Ağustos  günü  Berlin’in  Kant  caddesinde  Doğan  Akhanlı 
ile buluşuyoruz. Bize Türk-Alman-Yahudi-Ermeni tarihinin kesişme 
noktalarını gösterecek. Hatıralar Caddesi adını verdiği bu geziyi 10 
yıldır yapıyor farklı gruplara ama ilk defa bugün Türkçe yapacak. 
Erkenden  gelmiş  bizi  kahvede  bekliyor.  Fazla  reklamı  yapılmadığı 
için katılımcılar, ben ve Türkiye’den KIgA’ya [Commitment without 
Borders] staj programı için gelmiş üç öğretmen. Galiba hepimiz aca-
ba başka kimler gelecek diye meraklandığımız için, başka kimse gel- 
medi diye biraz hayal kırıklığına uğradık, ama olsun dedik. Tarih hak- 
kında konuşmaya başlamadan önce elbette hepimizin aklı daha üç 
hafta önce olmuş darbe kalkışmasında. Hepimizin kafası karışık. Ne 
oldu, ne olmadı hepimiz bildiklerimizin üstünden geçiyoruz, Türki- 
ye’den yeni gelen öğretmenlerden son haberleri almaya çalışıyoruz. 
Kahvelerimiz bittikten sonra tarih hakkında düşünmeye hazırız.
 
Ben her şeyden önce Doğan’ın bu konularla nasıl ilgilenmeye 
başladığını  merak  ediyorum.  Almanya’ya  iltica  ettikten  sonra  kısa 
süre sonra çocukları 9 ve 14 yaşındayken, aslında vaktinden önce, 
“Hayat Güzeldir” filmine götürdüğünü anlatıyor. Hem çocukları hem 
kendisi bu filmden çok etkilenmiş. Kendi deyimiyle 9 yaşında kızı şok  
geçirmiş. Ve ilk tepkilerinden birisi baba, iyi ki Alman değiliz demek 
olmuş.  Kızının  korkusu  ve  9  yaşındaki  aklıyla  işin  içinden  sıyrıl-
mak için bulduğu yolla yüzleşme arzusu Doğan için bir obsesyona 
dönüşmüş.  Kendini  dur  durak  bilmeden  Almanya’nın  Nazi  tarihi 
hakkında  öğrenirken  bulmuş.  Okumadığı  kitap,  ziyaret  etmediği 
kamp kalmamış. 
 
Nazi ve Holokost tarihini öğrenirken Ermeni Soykırımı tarihini 
de daha derinden öğrenmek istemiş. Kızının, iyi ki Alman değiliz baba,  
çıkışına  karşılık  bu  iki  tarihin  birlikte  konuşabileceğini  düşünmüş. 
Ancak, bu yakın zamana kadar hiç kolay olmadı dedi. Neden, deyin-
ce, 1990lardan önce Türkiye’de büyümüş herkesin kolayca anlaya- 
bileceği  ama  başkalarının  da  kolayca  anlayamayacağı  bir  metafor 
kullandı: Almanya’da Holokost eğitimi Türkiye’de Atatürk hakkında 
eğitim verilmesine benziyor. Türkiye’de Atatürk kültü üzerine bir ki- 
tap yazmış birisi olarak bu benzetmeye gülmeden edemedim, ama 
ne demek istediğini çok da iyi anladım. 
 
Doğan, Holokost ve Ermeni Soykırımı’nın yan yana düşünülebileceği 
pek çok projeye imza atmış. Kendi romanları zaten bunun çok çar-
pıcı örnekleri. Bunun dışında Raphael Lemkin Kütüphanesi kurmuş. 
Bu bir raftan oluşan sembolik bir proje. Bu rafta Ermeni Soykırımı 
ve Holokost hakkında toplam 400 kitap yan yana duruyor. Elbette 
kütüphanenin adı Raphael Lemkin, çünkü kendisi bu iki soykırımı 
izlemiş ve “soykırım” kelimesini uluslararası hukuka bu iki katliamı 
izlerken edindiği izlenimler üzerinden kazandırmış. Bu kütüphaneyi 
Doğan NS Dokümantasyon Merkezi’ne bağışlamak istediğinde yeri- 
miz yok cevabıyla karşılaşmış. Bu tür tepkilerle çok karşılaşmış olan 
Doğan için asıl neden yer olmaması değil, Holokost’un yanına başka 
bir soykırımla ilgili bilgi ve belgeleri almayı istememekle ilgili. Holo-
kost’u görelileştirmekle itham edilme korkusuyla ilgili.
 
Doğan Akhanlı’nın hem araştırmacı hem de bir tarihçi duyarlı- 
lığıyla yer aldığı gerçekten çok etkileyici bir projenin, Kaçış – Sürgün –  
Takibatlar, “Hafıza Caddesi” rotasında insanın gözüne parmağı sok-
madan Alman, Türk, Yahudi ve Ermeni tarihlerinin aynı coğrafyada, 
hatta  aynı  caddede  nasıl  katman  katman  bir  araya  geldiğini  anla- 
tıyor bize.
7
 Doğan’ın proje ile ilgili ilk keşfi Ermeni Soykırımı’nın en 
önemli mimarlarından Talat Paşa’nın bir Ermeni öğrenci tarafından  
öldürüldüğü yeri keşfetmesiyle başlamış. O gün de bize ilk o nokta- 
yı gösteriyor. Gezilen her nokta insanın tüylerini diken diken eden  
hikayelerle dolu ama burası gerçekten projenin en duygusal noktala- 
rından birisi. Bunu daha da dramatik yapan bir özellikle de burada 
bu suikast ile ilgili hiçbir belge olmaması. 
 

The London School of Economics and Political Science.
7  Proje hakkında ve mekanlarla ilgili ayrıntılı bilgi için proje web sitesini ziyaret 
edebilirsiniz: https://flucht-exil-verfolgung.de Ayrıca sitede mekanların hikayelerinin  
sesli anlatımları da bulunuyor.


88
DEĞERLENDİRME
Bir  hafta  sonra  Hafıza  Caddesi  turunu  başka  gruplarla  yapan  bir 
kişiyle görüştüm. Bana bu turu bazen okullarla yaptıklarını anlattı. 
Geçen aylarda içinde Türkiye kökenli öğrencilerin olduğu bir grupla  
yapmış. Öğrencilerden biri gerçek bir Türk milliyetçisiymiş ve Talat 
Paşa’nın öldürüldüğü yeri öğrenmekten gurur duyup “Talat Paşaların 
biri ölür, bini gelir” demiş. Turu yaptıran lider hazırlıksız yakalandı- 
ğından ve ne diyeceğini bilemediğinden söz etti. Herhalde bu tür yak- 
laşımlar buraya neden bir levha koyulmadığını iyi açıklıyor. 
Talat  Paşa’nın  öldürüldüğü  yerden  sonra  ikinci  durağımız 
Osmanlı Yahudisi Behar ailesinin apartmanının önü. Burası 
ise web sitesinde şöyle anlatılmış:
Kant Caddesi 154a adresindeki ev Türk-Musevi Behar’ların son 
yuvaları oldu. Nissim ve Lea Behar çifti, 1915 yılında İstanbul’- 
dan Berlin’e göç ettiler. Akraba ve tanıdıkları, Berlin’de daha iyi  
hayat koşulları vadettiler. Evde Ladino dili konuşan aile, Berlin’- 
deki Alman-Yahudi Cemaati içinde ikinci bir azınlık durumuna 
düştü ki, bu çocuklar için yeni bir dışlanma nedeni oluşturdu.  
Dinsel inançları olan aile bayramları kutlar, Lützow Caddesi’nde-
ki Sefarad-Yahudi geleneğini sürdüren havraya giderlerdi.
Türk vatandaşlığı 1939 yılında iptal edilen beş kişilik Behar aile- 
si, imha sisteminin çarklarına atılmış oldular. Şimdi en son otur- 
dukları evin önünde, Lea, Nissim ve iki kızları Alegrina (*1916) 
ve Jeanne’nın (*1920) Grunewald’dan, 14 Aralık 1942 yılında 
sürgün  edildiklerini  ve  öldürüldüklerini  hatırlatan  dört  [tökez-
leme taşı] (Stolperstein) vardır.  Aileden hayatta kalan tek kişi 
olan Isaak Behar (*1923), anne baba ve kız kardeşlerinin Ge-
stapo tarafından götürüldüğü gün evde olmadığı için ölümden 
kurtulabilmiş, savaş dönemini Berlin’de saklanarak geçirmiştir. 
Hayatta kalabilmişse bunu şansına ve o zamanlar ona yardımcı 
olan yürekli, cesur insanların yardımına borçluydu. …
30 yaşlarında yeniden Türk vatandaşlığına alınan ve Jacky adı- 
nı alan Isaak Behar, Türk vatandaşlığını, askerlik hizmeti yapma- 
ya çağrılınca öfkelenmiş, ailesine en lazım olduğu bir zamanda  
esirgenen vatandaşlığın, askeri hizmete bağlanması üzerine Türk  
vatandaşlığını iade etmiştir. Daha sonra Alman vatandaşlığına 
başvuran Isaak Behar, Berlin’deki Sefarad-Yahudi Cemaati’nin 
yeniden kurulması için yoğun çaba gösterdi.
1988 yılından beri, geçmişin canlı bir tanığı olarak, öğrenciler, 
polisler,  askerlerle  buluşarak  yüzleşme  faaliyeti  sürdürmekte 
olan Isaak Behar, 2011 yılı Nisan’ında 87 yaşında Berlin’de 
vefat etti.
Projenin web sitesinde bu nokta şu şekilde anlatılmış:
Hardenberg ile Fasanen Caddesi köşesinde, 15 Mart 1921 tari-
hinde Ermeni “İntikam Teşkilatı” mensubu Soghomon Tehlirian, 
Osmanlı Dahiliye Nazırı, Birinci Dünya Savaşı sırasında Başvezir  
ve Ermeni Soykırımı’nın sorumlularından biri olan Talat Paşa’yı 
vurarak öldürdü.
Birinci Dünya Savaşı’nın Kasım 1918 yılında kaybedilmesi üze-
rine, Almanlar’la ittifak halinde olan Türkiye’den çok sayıda üst 
düzey politikacı, Alman makamlarının bilgisi dahilinde Alman- 
ya’da gayri resmi mülteci oldular. İtilaf Devletleri tarafından iş-
gal edilen Türkiye’de Ermeni Soykırımı nedeniyle mahkemeler 
kuruldu ve sanıklara pek çok idam cezası verildi. Talat Paşa da  
bunlardan biriydi. Ermeniler Nemesis Operasyonu adını verdik- 
leri suikast eylemleriyle 1920 ile 1922 yılları arasında yurtdı- 
şında kaçak yaşayan soykırım sorumlularının birçoğunu öldür- 
düler. Suikastçılardan sadece, tanınmış bir siyasetçiyi öldüren 
Soghomon Tehlirian’ın yakalanması bir tesadüf değil, Ermenile- 
rin katline dikkat çekebilmek için yapılmış bilinçli bir tercihti. Bu 
yüzden [davanın odak noktasını, suikastçı Tehlirian değil, soy- 
kırım oluşturduğu için, dava] “Talat Paşa Davası” adıyla anılır 
oldu. Johannes Lepsius gibi Alman Misyonerleri ve Otto Liman  
von Sanders gibi militaristler Ermeni Soykırımı’nın görgü tanık- 
larıydılar ve davada bilirkişi olarak dinlendiler. İki gün süren 
dava, nörolog Richard Cassirer Tehlirian’ın cezai müeyyideye 
sahip olmadığı teşhisini koyunca -ki Tehlirian, anne ve babası 
soykırımda öldürüldüğünü iddia etmişti- [dava] Tehlirian’ın be-
raatiyle sonuçlandı.
1943 yılında Avrupa şehirlerinde inceleme gezisi yapan Türki- 
ye’den iki üst düzey polis yetkilisi, Alman güvenlik güçleri tara- 
fından davet edildi. Sachsenhausen Toplama Kampı’nı da ziya- 
ret eden bu iki yetkili, Talat Paşa’nın kemiklerinin İstanbul’a sev- 
kini  sağladılar.  Abide-i  Hürriyet  Mezarlığı’nda  toprağa  verilen 
Talat Paşa’nın adı Türkiye’de pek çok cadde, okul ve meydana 
verilmiştir. Soykırım kavramını, Anadolu’daki Ermeni katliamını 
inceleyerek  geliştiren,  1948  Soykırım  Söyleşmesini  kendisine 
borçlu olduğumuz Raphael Lemkin’e rağmen, Türkiye halen Er-
meni Soykırımı’nı inatla inkar etmektedir.
24 Nisan 1915’te İstanbul’da Ermenilerin ileri gelen şahsiyet-
leri  tutuklanarak  tehcir  edildi  ve  Ermenilerin  imhası  başladı. 
Bugün 24 Nisan, Ermeni Soykırımı’nı (Ermenice: Aghet) anma 
günüdür. Jön Türklerin azınlıklara karşı düşmanca siyasetinden 
diğer azınlıklar da nasiplerini almışlardır. Talat Paşa Suikastı’- 
nın olduğu yerin çok yakınlarında, 1915 yılında Berlin’e göç et- 
miş Behar ailesi yaşıyordu.


Yüklə 27,26 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə