MİTOLOJİK İMAJLAR VE ESKİ İNANIŞLARLA
BAĞLI TASAVVURLAR
U L U S L A R A R A S I S E M P O Z Y U M
“AZERBAYCANŞINASLIK: GEÇMIŞI, BUGÜNÜ VE GELECEĞI”
(Dil, Folklor, Edebiyat, Sanat, Tarih)
lekeyi yıkamaya çalışsa da, bu leke çıkmaz. Ay yüzündeki lekeden çok
utanır. Bu nedenle de dünyaya geceleyin gözüker ki, kimse bu lekeyi onun
yüzünde görmesin” (Azerbaycan mitoloji metinleri,1988:36).
Bazı metinlerde Ay Güneşin sevgilisi veya eşi, bazılarında ise Ay ve
Güneş anne-oğul olarak verilmektedir.
Ay ve Güneş hakkında mitlerin Türk mitolojisinde de büyük yeri var. Bu
metinlerde onlar bazen oğlan, bazen kız gibi verilse de, Ayın oğlan, Güneşin
kız olması hakkında görüş daha geniş yayılmıştır. Bazen onlar birçok
metinlerde olduğu gibi bacı- erkek kardeş, anne-oğul olarak verilirler, daha
çok ise sevgililer olarak betimleniyorlar. Söz konusu metinlerde Ay ve
Güneşin rengi, onların görüşememeleri, tutulmaları, Aydaki lekeler vs. izah
edilir (Azerbaycan Mitoloji Metinleri,1988:179).
2.2 Hal Nenesi, Bizden Yeyler, Cinler, Cıntırgeyiş, Gur-Gur Baba
Hakkında Metinler
Ordubad metinlerinde en çok rastladığımız Hal Nenesi, Bizden Yeyler,
Cinler, Cıntırgeyiş, Gur-Gur Baba ve Eyelerdir. Bu kahramanlarla bağlı
metinlerden bazılarına bakmak isterdik. Cin imajı hakkında arazide mitoloji
inanışlar geniş yayılmıştır. İslam dininin kurallarına sıkı şekilde uyulan
Ordubad bölgesinde böyle bir inanç var: cin sadece namazdan, oruçtan kenar
olan insanlara zarar verebilir. Araziden derlediğimiz bazı metinlerde cin,
genellikle, kadın şeklinde belirmektedir. “El Sözü-Yurt Hafızası” folklor
toplusundaki bir metinde cin, sarısaçlı kız çocuğu olarak karşımıza
çıkmaktadır (El sözü, yurd yaddaşı, 2010: 39). Araştırıcı Mehseti İsmayıl,
bu kitapta cinlerle bağlı ilginç metinler sunmaktadır: “ Bir köyde bir dul avrat
varmış. Onun kedisi hırsızlık yapıyormuş. Bir kez gidip bir bohça pahalı
elbise çalıp getirmiş. Bu arvat da kedisine sinirlenmiş. Kediyi kovmuş. Kedi
gitmiş gitmiş Cinni dere denen bir yere varmış. Görmüş ki, orda cinler çalıp
oynuyorlar. Kedi de karışır onlara. Ondan sonra kedi geri dönmemiş” (El
sözü, yurd yaddaşı, 2010:40). Arazide böyle bir mitik düşünce de var ki,
bazen cinler kedi cildine de girerler. Kedinin cinlerin, bizden yeylerin
cinsinden olduğuna inanılır. Kedi de onlar gibi göze gözükmezlik özelliği
taşımaktadır. Mitolojik inama göre, kedinin gözlerinde cin gizlenmiş, onun
gözlerine bakılmaz. Bir de denilir ki, “ kedi firiştedir, ona dokunmazlar. Aynı
zamanda kedi nankor heyvandı. O dünyada ona yemek vereni tanımaz.
Gerek kediye yemek verende “Bis millahir-rahmenir-rahim” söyleyesen” ki,
ona yemek vereni unutmaya (Şahsi arşivimizden, 20..., seh.). “Yol Geler
Ordubad`a” folklor toplusunda verilen metinlerde cinin olağan dışı güce
sahip olmasına inam var: “K öylümüz Hacı dayı evlerine geliyormuş. Köyün
dışında Nazlı`nın priyezi denen yere vardığında görüyor ki bir meclis
kurulmuş. Kazanlar ateşte, sofralar da dolu. Oynayan okuyana, okuyan
oynayana karışmış. Onu gördüklerinde bağırdılar ki, Hacı, zıpla...Hacı da
zıplaya zıplaya onlara yaklaşıyor. Aniden hatırlıyor ki, Nazlı`nın priyezı
Sayfa 40 / 847
Ayten Cafer kızı CAFEROVA
U L U S L A R A R A S I S E M P O Z Y U M
“AZERBAYCANŞINASLIK: GEÇMIŞI, BUGÜNÜ VE GELECEĞI”
(Dil, Folklor, Edebiyat, Sanat, Tarih)
cinler yığınağıdı. Hemen bayılır. Uyandığında görüyor ki, kırın ortasında
tek-tenha kalmış, o meclisten hiç bir şey kalmamış”
(Yol Geler Ordubada,
2005:27). Derlediğimiz bir metinde de anlatıcı cinlerden gelen zararın
tükenmez olduğuna inamını şu şekilde ifade ediyor: “ 1983 yılında
beklenilmez bir olay yaşadık. Evde otururken penceremize taşlar değdi. Bu
Allah`ın şeytanlar tarafından yapılan işleriydi. Biz çok heyecanlıydık. Bütün
insanlar geldiler bize ki, belki komşular atıyor o taşları. Gördük ki, yok.
Taşlar gökten geliyor. O taşlar bize değiyordu, ama hiç incitmiyordu. Ondan
sonra baktırdık, Kuran açtırdık. Elmira teyzenin kocası Mamed dayı (Allah
ona rahmet eylesin) bize dua yazdı verdi, dedi ki, gidin Ayetel-Kürsiyi
okuyun. Biz de bu duanı okuduk, o zaman Ayetel-Kürsi şimdiki kimi açık
değildi. Sonra evin köşelerine gül suyu çiledik. Böylece cinler bizden çekilip
gittiler. Ben sıcak suyu bilmeden yere dökmüştüm, dediler, o sıcak suyun
azabıdı çekiyorsunuz. Cinlerin çocukların yakmışsınız, onlar da sizden bu
şekilde intıkam alıyor. Biz o zaman şunu bilmiyorduk, endişeleniyorduk.
Yemek yediğimizde, oturduğumuz yerde taş gelirdi masanın üstüne. Bu
olayla bağlı polisler geldi bize, avluya, her yere baktılar, gördüler taşlar
geliyor. Sağa dönüyorlar, soldan geliyor, sola dönüyorlar sağdan. Onlar da
dediler, yok, bu, insanın yapacağı iş olamaz, cin-şeytan işidi. Sonra bize baş
komiser geldi. Geldi bizim eve bu olayı çözmeye çalıştı. Yenice sohbete
başladığımızda oturduğu yerde taş geldi masanın üstüne düştü. Çok korktu,
dedi ki, böyle bir mücize bizim Cebrayıl ilinde de olmuştu. Bir gün bir ev
eyesi akşamleyin yemek yapıyor. Ama sabahleyin bakıyor ki, kazanda
yemek yok. Bu olay bir kaç defa tekrarlanır. Cindarlar, hocalar getiriyorlar
eve. Onlar da diyor ki, siz bir kazan pilav bişirin koyun evin ortasına. Bir
defa onlar gelsinler pilavı götürsünler, el çeksinler. Ev eyesi gitti bir kazan
pilav koydu, evin ortasına, sabahleyin gördüler ki, pilav kazanı yok.
Endemişde de böyle bir olay yaşanmıştı. Bunlarda da taş geliyordu gökten,
yemeklerini düşürüyorlardı, çocuğun kolunu ısırıyorlardı. Bunların hepsi
gerçekten yaşanmış olaylar. Allah şeytana lanet eylesin” (Şahsi
arşivimizdem, 20..., seh.). Sonuncu cümlenin ifadesinde anlatıcının cinlerin
olağandışı gücüne inamı yansımış. Anlatıcı metni büyük heyecanla anlattı.
Cinlerin zararından korunmak için değişik yöntemlere başvurulur:
“Cinl er demirlerden korkur. Bu nedenle kim üstünde çengelli iğne gezdirir,
ona yakın gelemezler” (El sözü, yurd yaddaşı, 2010:40).
2.3. Doğayla Ilgili Eyeler Hakkında Metinler
Suya ve bitkiye (ağaca) inam Türkdilli halkların eski inanç sistemiyle
ilgilidir. Su da, ağac da ilkindir. İnsan ve hayat onlardan yaranmıştır. Su ve
Dünya ağacı insanlara can, ruh veriyor. Bu mitolojik bakış ilk insanın yaşam
tarzından, yaşayışından, dünyayı algılamasından kaynaklanır. Eski insan için
su ve ağaç onun hayatı, yaşayışı için önemliydi. Bu nedenle de onlar bir çok
halklarda mitleşmiştir. Bu nedenle de insan suda, bitkide ebedilik, ölmezlik
Sayfa 41 / 847