Erdem ve mutluluk



Yüklə 32 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə54/77
tarix14.05.2018
ölçüsü32 Kb.
#43822
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   77

lendikleri zaman kendilerini suçlu hissetmektedirler. Öfke ve 
eleştiriye yol açan olayları hastaya hatırlatabilmek için bile uzun 
bir psikanalitik çalışma gerekmektedir.
38 
Ana-babanın hoşuna gitmeyecek bir şey yapmış olmaktan 
kaynaklanan suçluluk duyguları daha güç anlaşılır ve daha da 
gizlidir. Bazen çocuğun suçluluk duygusu, ana-babasını 
yeterince sevmemiş olmasından ileri gelir -özellikle ana-babalar 
çocuklarının duygularının odak noktası olmayı bekledikleri za-
man... Çocuğun suçluluk duygusu, bazen de kendisinden bek-
lenen şeyler konusunda ana-babayı hayal kırıklığına uğratma 
korkusundan ileri gelir. Bu sonuncu nokta özellikle önemlidir, 
çünkü otoriter bir aile içerisinde ana-babanın takınmış olduğu 
tavrın temel unsurlarından biriyle ilgilidir. Çağdaş bir baba ile, 
ailesine tıpkı malını-mülkünü kullandığı şekilde davranma hak-
kına sahip olan Romalı bir aile reisi arasındaki büyük farka 
rağmen, çocukların dünyaya ana-babayı tatmin etmek ve onla-
rın hayatındaki hayal kırıklıklarını gidermek için geldikleri duygu-
su hâlâ yaygındır. Bu tavrın klasik ifadesini, Sophokles'in Anti-
gone adlı eserindeki' Kreon'un baba otoritesiyle ilgili konuşma-
sında görüyoruz: 
Evet oğlum, her konuda 
babanın tarafını tutmaya 
hazır olmalısın. 
Bunun içindir ki insanlar, 
kendi yuvalarında, 
görevini bilen çocuklar dünyaya getirmek 
ve yetiştirmek rçin dua ederler. 
Düşmana kötülükle karşılık versinler 
38
 F. Kafka'nın babasına yazdığı ve ondan her zaman niçin korkmuş olduğunu 
açıklamaya çalıştığı mektup bu konuda klasik bir örnektir. Bakınız: A. Franz 
Kafka, Miscellany (New York: Twice a Year Press, 1940). 
182 
ve babalarının dostunu onurlandırsınlar diye: 
Tıpkı babalarının yaptığı gibi... 
İşe yaramayan çocuklar dünyaya getiren bir kimse ise, 
kendi başını derde sokmaktan 
ve düşmanlarını güldürmekten 
başka ne yapmış olabilir ki?
39 
Bizim otoriter-olmayan kültürümüzde bile, ana-babanın, 
hayatta elden kaçırmış oldukları fırsatları telafi edebilmek için 
çocuklarının "bu amaca hizmet etmelerini" bekledikleri görülü-
yor. Ana-babalar hayatta başarılı olamamışlarsa, çocuklarının 
aracılığı ile tatmin olabilsinler diye, çocukların başarılı olması 
gerekir. Sevilmediklerini hissediyorlarsa (özellikle karı koca 
birbirini sevmiyorsa), çocuklar bunu da telafi etmek zorundadır; 
sosyal hayatta kendilerini güçsüz hissediyorlarsa, çocuklarını 
denetleyerek ve onlara egemen olarak tatmin olmak isterler; 
çocuklar bu beklentileri yerine getirmiş olsalar bile, yeterince bir 
şeyler yapamadıkları, bu yüzden ana-babalarını hayal kırıklığına 
uğrattıkları için yine de kendilerini suçlu hissederler. 
Ana-babayı hayal kırıklığına uğratma duygusunun özellikle 
güç anlaşılan ve sık sık karşımıza çıkan bir şekli, "farklı olma" 
duygusundan ileri gelir. Hep kendi dediklerini kabul ettiren 
ana-babalar, çocuklarının mizaç ve karakter bakımından kendi-
lerine benzemesini isterler. Sözgelişi, öfkeli bir baba, soğukkanlı 
bir oğlandan hoşlanmaz; fikirler ve kuramsal araştırmalarla 
ilgilenen bir oğlan, pratik başarılara ilgi duyan bir babayı hayal 
kırıklığına uğratır -ve bunun tersi olur. Baba, oğluna karşı bir 
sahip çıkma tavrı takındığı zaman, oğlunun kendinden farklı 
oluşunu aşağı bir durum olarak yorumlar; çocuk da, babasından 
farklı olduğu için, kendini suçlu ve aşağı görür ve babasının iste-
39
 The Complete Greek Drama, ed.: W.J. Oates - E.O'Neill,  j r „ Cilt I (New 
York: Random House, 1938). 
ı
 1
27 


diği gibi bir insan olmaya çalışır; ama kendi gelişmesini balta-
lamaktan ve babasının çok kusurlu bir kopyası olmaktan öteye 
gidemez. Babasına benzemek zorunda olduğuna inandığı için, 
bu
 başarısızlık
 vicdanında bir suçluluk duygusu uyandırır. 
Oğlan, kendini
 bu çeşit
 bir yükümlülük kavramından kurtarmaya 
ve
 "kendisi"
 olmaya çalışırken,
 çoğu zaman bu "büyük suç"un 
yarattığı
 suçluluğun sıkıntısını
 öylesine ağır bir şekilde duyar ki, 
özgürlüğünü
 kazanma gayesine hiçbir
 zaman ulaşamadan
 yolun 
kenarında yığılır kalır. Taşıdığı yük son
 derece
 ağırdır, çürıkü 
yalnızca ana-babası ile uğraşmak, onların
 hayal
 kırıklıklarının, 
suçlamalarının ve isteklerinin altından kalkmak zorunda olmakla 
kalmaz; aynı zamanda, çocuklardan ana-babalarını "sevmeleri-
ni" bekleyen kültürümüzün tümüyle de uğraşmak zorundadır. 
Buraya kadar söylenenler, otoriter aileye uygun düşmekle 
birlikte, apaçık bir otoriteye pek az yer veren çağdaş Amerikan 
ailesi, özellikle şehir ailesi söz konusu olduğu zaman doğru 
değilmiş gibi görünmektedir. Ama söylemiş olduğum şeyler, 
temel noktalarda yine de doğrudur. Açık bir otoritenin yerini, 
burada anonim bir otorite almıştır ve bu anonim otorite apaçık 
emirlerin yerine geçen heyecan dolu beklentilerde dile gelmek-
tedir. Ayrıca, ana-babalar kendilerini otorite olarak görmezler, 
ama, yine
 de
 pazar yerinin anonim otoritesini temsil ederler ve 
çocuklarının -hem ana-babanın, hem de çocukların boyun eğ-
diği- standartlara göre yaşamalarını beklerler. 
Bir insanın akıldışı bir otoriteye bağımlı olması ve kendini 
bu otoriteye beğendirmeyi bir görev olarak görmesi, suçluluk 
duygularına yol açmakla kalmaz; aynı zamanda, bu suçluluk 
duygusu da bağımlılığı artıracak bir etkide bulunur. Suçluluk 
duygularının bağımlılığa yol açan ve bağımlılığı artıran en etkili 
araç olduğu kesindir ve tarih boyunca otoriter ahlâkın sosyal 
fonksiyonlarından birisi buradan kaynaklanmaktadır. Otorite, 
yasaları koyan bir güç olarak, kendisine bağımlı olan kişilerin 
185
 ı
 1
27 
birçok defa ve kaçınılmaz bir şekilde, bu yasaları bozmaları 
yüzünden kendilerini suçlu hissetmelerini sağlar. Otoritenin 
karşısında ister istemez yasaları bozmuş olma suçu ve otorite-
nin bağışlanmasına duyulan ihtiyaç böylece suç, suçluluk duy-
gusu ve bağışlanma ihtiyacından oluşan sürekli bir zincir yaratır; 
bu zincir, bağımlı olan kişiyi, otoritenin istekleri karşısında eleş-
tirici bir tavır takınacak yerde, köle haline getirir ve bağışlandığı 
için minnet duymasına yol açar. Otoriteye dayanan ilişkilere 
sağlamlık ve güç kazandıran şey, suçluluk duygusu ile bağım-
lılık arasındaki karşılıklı etkidir. Akıldışı bir otoriteye bağımlı 
olmak, bağımlı olan kişinin iradesinin zayıflmasına yol açar; aynı 
zamanda, iradeyi felce uğratabilecek her şey de bağımlılığı 
artırır. Böylece bir kısır-döngü çıkar ortaya. 
Çocuğun iradesini zayıflatmak için başvurulan en etkili 
yöntem, onda bir suçluluk duygusu yaratmaktır. Bu daha ilk 
çocukluk günlerinde, çocuğun cinsel ihtiyaçlarını gidermek için 
gösterdiği çabaların ve bu çabaların ilk görünüşlerinin "kötü" bir 
şey olduğunu çocuğa hissettirmekle başlar. Çocuğun bu gibi 
çabalarda bulunması kaçınılmaz olduğu için, böyle bir suçluluk 
duygusu uyandırma yöntemi hemen her zaman başarılı olmak-
tadır. Ana-babalar (ve onların temsil ettiği toplum) bir kere cin-
sellikle suç arasındaki çağrışımı sürekli kılmayı başardı mı, 
cinsel içtepiler ortaya çıkar çıkmaz suçluluk duyguları da aynı 
derecede ve aynı süreklilikle yaratılmış olur. Ayrıca, "ahlâkî" 
düşünceler başka bedensel fonksiyonları da bozmaktadır. Eğer 
çocuk, kendisine öğretilen şekilde tuvalete gitmiyorsa, kepdisin-
den beklenildiği kadar temiz değilse, büyüklerin gerekli gördüğü 
kadar yemek yemiyorsa, kötü bir çocuktur. Beş ya da altı 
yaşındayken çocuk çok yaygın bir suçluluk duygusu edinir, 
çünkü tabiî içtepileri ile ana-babasının bu içtepilerle ilgili ahlâkî 
değerleri arasındaki çatışma, suçluluk duygularına yol açan 
sürekli bir kaynaktır. 


Yüklə 32 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   50   51   52   53   54   55   56   57   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə