Kadina yöneliK ŞİddetiN Önlenmesinde mevzuattaki ve uygulamadaki noksanliklarin tespiTİne iLİŞKİn rapor


Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu(Shçek) Genel Müdür Yardımcısı Dr. Özcan Kars, Shçek Aile-Kadın Ve Toplum Hizmetleri Daire Başkan Vekili Füsun Alpay Ve Shçek Kadın Hizmetleri Şube Müdürü N



Yüklə 447,57 Kb.
səhifə10/18
tarix14.01.2018
ölçüsü447,57 Kb.
#20524
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   18

7. Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu(Shçek) Genel Müdür Yardımcısı Dr. Özcan Kars, Shçek Aile-Kadın Ve Toplum Hizmetleri Daire Başkan Vekili Füsun Alpay Ve Shçek Kadın Hizmetleri Şube Müdürü Nilgün Geven

17/02/2010 Çarşamba günü saat 14:00’da SHÇEK Genel Müdür Yardımcısı Dr. Özcan Kars, SHÇEK Aile- Kadın ve Toplum Hizmetleri Daire Başkan Vekili Füsun Alpay ve SHÇEK Kadın Hizmetleri Şube Müdürü Nilgün Geven, alt komisyon tarafından dinlenmiştir.


Özcan Kars tarafından kurum olarak stratejik plan yapıldığı ve bu planın 2010 itibariyle yürürlüğe girdiği, stratejik planda esas olarak koruyucu ve önleyici hizmetlere öncelik verildiği, kurumun bütçesinin de bu stratejik plan çerçevesinde yapıldığı, kadın ve aileye yönelik çalışmalarda da sorun ortaya çıkmadan önce yapılabilecek müdahaleleri önceleyen bir anlayışla hizmetlerin planlandığı ifade edilmiştir. Eş zamanlı olarak kurumun genelinde toplam kalite çalışması başlatıldığı ve toplam kaliteye geçişle birlikte hizmetlerin daha verimli ve etkili sunulabilmesi için bir dönüşümün planlandığı söylenmiştir. Kadına yönelik şiddetle mücadeleye kurumsal açıdan bakıldığı zaman toplum merkezlerinin, aile danışma merkezlerinin ve kadın konuk evlerinin5 öncü kurumlar olduğu; özellikle kadın konuk evlerinde sunulan hizmetlerin sonuç odaklı olduğu, yani sorun ortaya çıktıktan sonra müdahalenin yapıldığı yerler olduğu; ancak toplum merkezleri ile aile danışma merkezlerinin şiddet ortaya çıkmadan aileye verilen eğitimleri gerçekleştiren yerler olduğu, dolayısıyla önleyici çalışmaların yapıldığı ifade edilmiştir. Ancak erkeklerin verilen eğitimlere çok fazla dahil olmak istemedikleri, baba destek eğitim programlarının uygulandığı ama erkeklerden beklenen katılımın olmadığı söylenmiştir. Stratejik plan dahilinde Sosyal Hizmet ve Rehabilitasyon Merkezi (SHRM) adı altında toplumun illerdeki ihtiyaçlarını genel bir şemsiye altında görecek, risk gruplarını belirleyecek, sorun ortaya çıkmadan müdahale ve destekleri, koruyucu, önleyici hizmetleri ortaya koyabilecek bir modelin oluşturulduğu; şu anda pilot illerde bu modelin uygulamasının başladığı ve bu yıl 51 ilde bu merkezlerin hayata geçirilmesinin planlandığı belirtilmiştir. Bazı kentlerde bir veya iki tane toplum merkezinin olduğu, bazılarında hiç olmadığı, yeni plan çerçevesinde her ilde SHRM yapılanmasının öngörüldüğü ancak bazı illerde ihtiyaca göre birden fazla da kurulabileceği söylenmiştir.
Kadın konuk evleri konusunda SHÇEK’in sorumluluğunun yanında Belediyeler Kanununa göre Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyelerin de sorumluluğu olduğu belirtilmiş ancak bu sorumluluk bir yaptırıma bağlanmadığı için belediyelerin konuk evi açmaya pek yanaşmadıkları ifade edilmiştir. SHÇEK’e bağlı konuk evi sayısının az olduğunun kabul edildiği belirtilmiş; bazı vakalarda güvenlik açısından şiddet gören kadını başka bir ildeki konuk evine göndermenin gerektiği, bu noktada belediyelerle işbirliği yapılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Bu tür durumlarla mücadele edebilmek için yerel işbirliklerine gidildiği söylenmiştir. Konuk evlerinin koordinasyonu açısından bilişim sisteminde bir sorun olmadığı ancak birçok kadın konuk evinde kapasite üstü hizmet verildiği, bu yüzden hem yetişmiş personel anlamında hem de bölgenin sorunlarına sahip çıkmak anlamında bir belediyecilik anlayışına ihtiyaç duyulduğu ifade edilmiştir. Belediyelerin personel desteğine ihtiyaç duyulduğu, ancak ihtiyaç duyulan personelin dört yıllık fakülte mezunu psikolog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimi gibi meslek elemanları olması gerektiği söylenmiştir.
Füsun Alpay tarafından kadına yönelik şiddetle mücadelenin iki bölümde ele alındığı belirtilmiş; ilk bölümde kadına yönelik şiddeti önlemek için ne yapıldığının yer aldığı, ikinci bölümde ise şiddete uğrayan kadınlar için ne yapılacağının üzerinde durulduğu ifade edilmiştir. Şiddeti önlemeye ilişkin çalışmaların toplumsal dönüşümle ilgili olması sebebiyle, toplum merkezlerinin bu çalışmalarda daha çok yer aldıkları; toplum merkezlerinin çalışmalarını yoğun işbirlikleri ile beraber yürüttükleri; yürütülen koruyucu-önleyici çalışmalarda kolay ulaşılabilirliğin ön planda tutulduğu; toplum merkezlerinin öncelikli olarak yoğun göç alan bölgelerde, özellikle gecekondu bölgelerinde kuruldukları ve giderek diğer ihtiyaç bölgelerinde de yer almaya başladıkları belirtilmiştir. Şu anda Türkiye genelinde 85 toplum merkezinin bulunduğu ve 44 ilde yer aldıkları ancak hedeflerinin bütün illerde toplum merkezi kurmak olduğu söylenmiştir. Toplum merkezlerinde kadınlara yönelik yapılan çalışmalarda, kadınların ev dışına çıkmasının teşvik edildiği, toplumsal yaşama katılmaya teşvik edildikleri çünkü bazı kadınların toplu ulaşım araçlarını kullanmada, hastaneye gidip gelmede bile kendilerini sınırladığı ifade edilmiştir. Bu tür çalışmaların kadınların aile içi ilişkilerini de güçlendirdiği vurgulanmıştır. Burada temel amacın, aile içi etkileşimi güçlendirmek ve kadının şiddetle başa çıkma yollarını öğrenmesi ve şiddet gördüğü zaman kendisine sunulan hizmetlerden faydalanma yollarını bilmesi olduğu söylenmiştir. Toplum merkezlerindeki çalışmaların milli eğitim müdürlükleri, sağlık müdürlükleri ve barolarla işbirliği içerisinde yürütüldüğü belirtilmiştir. Anne eğitim programları, kadının insan hakları eğitim programları, kadının şiddetten korunmasının yolunu gösteren programlar, babalara yönelik eğitim programları gibi paket programlar ile bireylerin bilgi, bilinç ve beceri düzeylerini arttırmaya yönelik programlarla eğitimlerin verildiği ifade edilmiştir.
Özcan Kars tarafından, annelere verilen eğitimler sırasında çocukların değerli vakit geçirmesi için verilen hizmetin gündüzlü bakım hizmeti olmadığı, yani haftanın beş günü verilen bir hizmet olmadığı, kadınların eğitimleri sırasında çocuklarını bırakacak bir yerleri olmadığı için bu hizmetin verildiği vurgulanmıştır.
Füsun Alpay tarafından, çocukların okul başarılarını destekleme çalışmalarının da yapıldığı söylenerek, bu çalışmalarla çocukların ve gençlerin şiddetten uzak durmalarının ve okuldan kopmalarının önüne geçilmesinin sağlanmaya çalışıldığı, bu hizmetin ücretsiz olduğu, yörede bulunan herkesin bu hizmetten faydalanabileceği ifade edilmiştir. Çocuk okula başlamadan yapılan okula hazırlık programlarının çok faydasının görüldüğü, bu programlar sayesinde çocukların okul başarılarının ciddi oranda yükseltildiğinin görüldüğü ve çocukların okuldan ayrılmalarının önüne geçildiği söylenmiştir.
Özcan Kars tarafından, bu tür programların sosyal hizmetlerde çalışanlara duyulan güveni arttırdığı, zaman içinde kadınların aile içi şiddete ilişkin problemlerini de meslek elemanlarıyla paylaşmaya başladıkları söylenmiştir.
Füsun Alpay tarafından, babalarla ilgili, şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik baba destek programları olduğu, ancak bu programlara katılımcı bulmakta sıkıntı yaşandığı, bu noktada Diyanet İşleri Başkanlığından hutbeler vasıtasıyla destek alındığı ifade edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığında bütün aile irşat bürolarında çalışanlara yönelik hizmet içi eğitim verildiği, bu eğitimlere SHÇEK’in danışmanlık yaptığı anlatılmıştır. 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi sonrasında SHÇEK’in illerde koordinasyonu il müdürlüklerine verildiği, genelge kapsamında bütün illerde çalışmaların arttırılması için bilgi verildiği, il eylem planları oluşturulduğu, il şiddet komisyonları oluşturulduğu anlatılmıştır.. İllerde yapılanların raporlarının SHÇEK’te toplandığı, buradan da Başbakanlık genelgesi uyarınca Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne gönderildiği ifade edilmiştir.
Nilgün Geven tarafından, 4320 sayılı Ailenin Korunması Hakkında Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak Bilgi Üniversitesinin koordinesinde yuvarlak masa toplantıları yapıldığı, toplantılara SHÇEK adına katıldığı zamanlarda kanunun uygulanmasıyla ilgili çalışmaların yeterli olmadığını tespit ettiğini, verilen tedbir kararlarının uygulanmasında sorunlar olduğunu, tedbir kararı uyarınca eş evden uzaklaştırılsa bile erkeğin akrabaları tarafından kadının tehdit edildiği, son noktada kadının gene sığınma evine geldiği ancak 4320’nin esprisinin kadınların sığınma evine gelmesini önlemek olduğu ifade edilmiştir. Almanya örneğinde tedbir kararına gerek kalmadan kolluğun şiddet uygulayan bireyi evden uzaklaştırabildiği, bizde de buna benzer bir düzenlemenin gelebileceği söylenmiştir.
Füsun Alpay tarafından, şiddete uğramış olan yahut uğrama ihtimali çok yüksek olan kadının konuk evine yerleştirildiği söylenmiş; kadının konuk evinde kaldığı süre içerisinde aile içinde yaşanan sorunların çözülüp çözülemeyeceği konusunda çalışma yürütüldüğü belirtilmiş; şayet aile içi problemler çözülemiyorsa şiddet mağduru kadına konuk evinden çıktığı zaman daha güvenli bir ortamın sağlanmaya çalışıldığı ve kadın bağımsız yaşam sürdürmeyi arzu ediyorsa destek hizmeti sağlamaya yönelik çalışmalar yapıldığı ifade edilmiştir. Kamuda genel olarak küçülme politikasının izlendiği, bu yüzden meslek elemanı istihdamı noktasında sıkıntı yaşandığı, özellikle nitelikli eleman ihtiyacının fazla olduğu belirtilmiştir. SHÇEK’e ait 31 kadın konuk evinin bulunduğu ve bunların toplam kapasitesinin 708 olduğu belirtilmiş, kadınların genelde çocukları ile geldikleri çocukların ihtiyaçlarının karşılanması noktasında da çalışma yürütüldüğü söylenmiştir. Konuk evlerinin yerlerinin gizliliğinin önemsendiği ve buna uygun hareket edilmeye çalışıldığı ifade edilmiştir.
Füsun Alpay tarafından, konuk evinden çıkan kadınlardan bağımsız yaşamak isteyenlerle ilgili olarak bir proje geliştirildiği, proje için Avrupa Birliğinin fonlarına başvurulduğu, projenin ön kabulden geçtiği, projenin özellikle konuk evinden ayrılmış kadınların ev bulmaları ve iş bulmalarına dönük olduğu anlatılmıştır. Konuk evinden çıkan kadınların stüdyo tipi küçük evlere yerleştirilmelerinin planlandığı ve proje kapsamında küçük çaplı bir ekonomik desteğin sağlanmasının da planlandığı ifade edilmiştir. Ayrıca Türkiye İş Kurumu ve Emniyet ile de bir proje yürütüldüğü, Mersin, Adana ve Ankara’da bu projenin pilot olarak hayata geçtiği, şiddet mağduru kadın işe girmek istediğinde, çocuğunun kreş ihtiyacı olduğunda, eve ihtiyacı olduğunda bu üç kurumun koordineli bir şekilde kadına yardımcı olmaya çalıştıkları söylenmiştir. Gene Emniyet Genel Müdürlüğüyle yapılan bir protokol olduğu, bu protokol uyarınca, polise başvuran kadınların mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde mağdur olmasını önlemek için çalışma yapıldığı ve SHÇEK’in bu konuda yeterli hale gelmesi için kendisine üç aylık bir süre tanıdığı, yani kurumun kendi kendisini zamanla sınırladığı ifade edilmiştir. Bu protokol uyarınca, şiddet mağduru kadınların polis merkezinde bekletilmeksizin anında bir kadın konuk evine ulaştırılmasının planlandığı ve üç aylık bir süre içerisinde bütün illerde bu planın hayata geçirilmesinin hedeflendiği belirtilmiştir. Bu protokolün hayata geçirilebilmesi için illerdeki birçok kuruluşun kapasitesini arttırdığı, ilk kabul bölümlerinin açıldığı, bu bölümler sayesinde yedi gün yirmi dört saat şiddet mağduru kadınların başvurularının alınacağı anlatılmıştır. İl özel idarelerine ait valilikler bünyesinde çok fazla kamu binası olduğu, bu binalardan boş olup kullanılmayanlarının şiddet görmüş kadınlara ilk müdahale merkezi olarak kullanılabileceği, kadının ilk birkaç günü orada tamamladıktan sonra o ildeki yahut başka bir ildeki konuk evine yerleştirilebileceği ifade edilmiş, bu birimlerin geçici bir konaklama merkezi gibi ilk adım birimi olarak düşünüldüğü söylenmiştir.
Nilgün Geven tarafından kadın sığınma evlerinin yerlerinin gizli olduğu, yazışmalarda kesinlikle il müdürlüklerinin adreslerinin kullanılacağı şeklinde talimat verildiği, kadın sığınma evlerinin ne adreslerinin ne de telefonlarının deşifre olmamasına çalışıldığı belirtilmiştir. Özellikle kadının yahut eşinin avukatı tarafından sığınma evlerinin adreslerinin deşifre edilebildiği ancak bunu engellemek için barolarla ortak çalışma yapıldığı söylenmiştir. Bazen de emniyet görevlililerinin sığınma evlerinin adreslerini deşifre ettikleri söylenmiş ancak bu konuda gerekli uyarıların yapıldığı ifade edilmiştir.
Füsun Alpay tarafından, polisle yapılan eğitimlerde polise, aile içi şiddette tek çözümün kadının evden uzaklaştırılması olmadığının anlatıldığı, tam tersine şiddet uygulayan eşin evden uzaklaştırılmasının denenecek ilk yol olduğunun anlatıldığı, bu noktada emniyet personelinin eğitiminin çok önemsendiği belirtilmiştir. Polis merkezlerinde kadına yönelik şiddetle ilgilenen ve konu hakkında eğitimli kadın polislerin çalıştığı merkezlerin kurulmasının gerektiği, şiddet mağduru kadını görür görmez şiddete uğradığını anlayacak ve ona destek olacak elemanların yetiştirilmesinin gerektiği ifade edilmiştir.
Nilgün Geven tarafından polisin kadının güvenliğini sağlama konusunda çok başarılı olmadığı, kadınların nakillerinin gerektiğinde bile polisin kadının naklini yapmaya yanaşmadığı ifade edilmiştir.
Füsun Alpay tarafından, aile içi şiddetin suç olduğu, emniyetin bunu kabul etmesi gerektiği, verilen tedbir kararında şiddet uygulayan eş eve 300 metre yaklaşmayacak diyorsa emniyetin bunu sağlamasının gerektiği ifade edilmiştir. Polisin şiddet uygulayan faille hiç uğraşmadığı, sadece kadını SHÇEK’e getirmekle yetindiği, polisin şiddet mağduru kadına rehberlik yapması gerektiği, başvurabileceği yasal yolları göstermesinin gerektiği, bu yüzden de sistemi iyi bilip içselleştirmesinin gerektiği söylenmiştir.
Nilgün Geven tarafından, şiddet uygulayan ve tedbir kararı uygulanan erkeği de polisin uyarmasının gerektiği söylenmiştir.
Özcan Kars tarafından valiliklerin ilk müdahale birimlerini oluşturmak üzere görev aldıkları ve bunu yapmalarının gerektiği belirtilmiştir. Belediyelerin düşkünler evi yahut huzur evi açtıkları gibi sığınma evi de açmakla yükümlü oldukları ifade edilmiştir. Sivas ilinde zamanında, ildeki bütün psikologların, sosyal çalışmacıların, çocuk gelişimcilerinin tek bir merkezde hizmet vermek üzere toplandığı ve bu merkezin isminin de Sosyal Hizmet Koordinasyon Merkezi olduğu ve bunun özgün bir örnek olduğu anlatılmıştır. Köyde şiddet gören kişiyle ilgili olarak il özel idaresinin devreye girmesinin gerektiği, sonuçta ildeki bütün kaynakların valinin emri altında toplandığı söylenmiştir. Belediyelerin yaptığı çalışmalar açısından Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunan belediyelerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli örnekler oldukları ancak daha zayıf bir belediyeden aynı imkanların beklenemeyeceği belirtilmiştir.
Nilgün Geven tarafından, belediyelerin kendi sınırları içerisinde hizmet verdikleri ancak yapılan protokole ilave edilen bir madde ile artık kadına yönelik şiddetin gerçekleşmesi durumunda bu sınırlılığın kaldırılması yoluna gidildiği, başka illerden bölgelerden belediyelerin de farklı yerlerden kadınlara hizmet vermesinin yolunun açıldığı; bu noktada çok iyi çalışmalar yapan, iletişim ağı kurmuş olan illerin olduğu- İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi- ifade edildi. Bu noktada iller arası iletişimin ve nakillerin SHÇEK il müdürlükleri aracılığıyla yapıldığı, ancak sistem oluşturma konusunda çok fazla tek tipleştirmeye gitmemek için valiliklerin başkanlığında oluşturulacak komisyonlarda tüm il müdürlüklerinin, belediyelerin katılacağı bir komisyonda sistemin nasıl işleyeceğinin kararlaştırılmasının önerildiği; bu durumun da SHÇEK ve Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırladığı Tedbirlerin Koordinasyonu konulu genelge ile tüm valiliklere iletildiği söylenmiştir.
Füsun Alpay tarafından yerel yönetimlerin kadın konuk evi açma, kadın sığınma evi açma konusunda teşvik edilmelerinin gerektiği, aynı zamanda yerel yönetimlerin daha fazla evsizler ve düşkünler evi açması gerektiği çünkü SHÇEK’e ait konuk evlerinin bir kısmını evsiz ve düşkünlerin işgal ettiği ifade edilmiştir. Polisin sokakta bulduğu kadını sığınma evine getirdiği çünkü evsizler için faaliyet gösteren kurumlar olmadığı, evsiz bir kadının sokakta bulunmasının büyük tehlike arz ettiği, bu kadınların tecavüze uğrayabildiği, bu kadınların durumunun şiddete uğrama riski var şeklinde tanımlandığı söylenmiştir.
Otobüs terminallerinde akli dengesi bozuk ve evsiz çok kişinin yaşadığına ilişkin bir açıklamadan sonra Nilgün Geven tarafından, bu konunun bilindiği ancak bu durumda olan insanlarla Sağlık Bakanlığının ilgilenmesinin gerektiği çünkü bu konunun SHÇEK’i aştığı, akli dengesi bozuk insanların tedaviye ihtiyaç duyduğu ve bunun da Sağlık Bakanlığı eliyle yapılabileceği belirtilmiştir. Akli dengesi bozuk insanların konuk evlerinde büyük problemlere yol açabilecekleri, bütün doğalgazı açık bırakarak insanların ölümlerine yol açabilecekleri, konuk evinin yerini deşifre edebilecekleri söylenmiştir.
Füsun Alpay tarafından, şiddet mağduru kadınların kadın konuk evinden ayrıldıktan sonra şiddetsiz bir ortam yakalayamadıkları için yeniden konuk evine geldikleri, kendi başına bir hayat kurmak isteyen bu kadınlar için istihdam açısından bir kota getirilebileceği, bunun Türkiye İş Kurumu eliyle yapılabileceği, ancak bu konuda yapılacak düzenlemenin kötüye kullanımın önüne geçecek bir düzenleme olması gerektiği ifade edilmiştir. SHÇEK tarafından yapılan projede kadınların tek başlarına hayat kurmasının sağlanmasının deneneceği, stüdyo tipi dairelere yerleştirilen kadınların yeni bir hayata başlayıp tekrar konuk evine dönmelerinin önüne geçilmesinin hedeflendiği belirtilmiştir.
Nilgün Geven tarafından, kadın-erkek, kız-erkek çocuk ayrımcılığının önlenmesine ilişkin, eşit hak ve olanaklardan faydalanmaya ilişkin projelerin çok önemli olduğu ifade edilmiştir. 2006/17 sayılı Başbakanlık genelgesi uyarınca birçok kurumun ve bakanlığın bu konularda görevlendirildiği ve her kurumun üstüne düşeni yapmasının gerektiği belirtilmiştir. Örneğin Milli Eğitim Bakanlığına düşen görevler olduğu, şiddet mağduru kadınların yerleşik bir düzen kurma amaçlı ev kiraladıkları zaman çocuklarının naklini yakındaki okullara yaptırdıkları ancak babalar gidip de çocuklarını okula sorduğu zaman okul yönetimlerinin nakil yapılan yeri söyledikleri ve kadının yeni yerinin deşifre olduğu belirtilmiş; bunun önüne geçmek için Milli Eğitim Bakanlığının önlem almasının gerektiği vurgulanmıştır. Kimliği olmadığı için yeni kimlik çıkarttıran kadınların, eşlerinin sigortalarından faydalanıp sağlık kontrollerini yaptıran kadınların, nüfus hareketliliği durumunda, doğum durumunda, eşinden uzaklaşmış ve başka yere yerleşmiş kadının ikametgahının Vatandaşlık ve Nüfus İşleri Müdürlüğünden öğrenilebildiği, bunun önüne geçecek bir düzenlemenin yapılmasının gerektiği ifade edilmiştir.

Özcan Kars tarafından ülkemizde vakıf ve derneklerin çok yaygın olduğu vurgulanmış, özellikle vakıflarla işbirliğine gidilerek kamunun kadına yönelik şiddetle mücadeleyi daha iyi yürütebileceği söylenmiştir.




Yüklə 447,57 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə