Kızılkaya / Fıkıh Usulünde Sahabe Fetvasının Kaynaklık Değeri Cilt / Volume: • Sayı /Issue: • 2012



Yüklə 7,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə106/111
tarix16.08.2018
ölçüsü7,06 Mb.
#63317
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   111

229
Değerlendirme / Review
demek daha doğru aslında) olan –zaten olmayan- bağının bir daha kurulmamacasına 
zemimini ortadan kaldıracak bir gelişmedir.”  D. Hausmann’ın tanımıyla ayrık ve belirsiz 
bir  bilim olan iktisat için -hele onun felsefi serüveni hakkında- yapılan kestirimlerde 
ihtiyatlı olmak, bilim tarihi göz önüne alındığında daha makul gözükmektedir. 
Kitabın “Kökenlerin Sorgulanması” başlıklı ikinci bölümü; Metin Arslan [İktisadi 
Okulların Felsefi Kökenleri ve Çoğulculuk], Ozan İşler [Anaakım İktisadın Temelden 
Eleştirisine Doğru: Gizli Felsefi Varsayımların Somutlaşması Üzerine Bir Deneme] ve Kaan 
Öğüt’e [Tersinmez Zaman, Kompleksite ve İktisat] ait birer makaleden oluşurken iktisa-
dın, felsefi köklerinden hiçbir zaman tam olarak kurtulamadığını, bu köklerin içten içe 
iktisadi bilgiyi belirlemeye devam ettiğini anlatmaktadır.
M. Arslan, 9 sayfalık çalışmasında, A. Smith’e atfedilerek tartışılagelen sosyal uyum/
sosyal çatışma dualitesinin felsefi kökenlerini ele alırken her iki tabiat okumasının da 
lineer ilerlemeci historisist (Newtonien) tarih anlayışının ürünleri olarak değer nötr bir 
alandan değer yargısı üretme çelişkisinin mirasçıları olduğunu ve aynı günahın tekrarı 
mahiyetinde müflis etik teoriler ve yapıçözücü özellikler taşıdıklarını ifade etmektedir. 
M. Arslan, sözü edilen lineer tarih anlayışının suje-obje-bilgi problemi bahsinde ano-
maly olarak kabul edip tartışmaya açmadığı Endülüs merkezli felsefi tartışmalara işaret 
ederken nihayetinde redd-i miras yapanların iflas ve günahlarını pazara çıkarmaktadır. 
Böylece rasyonalizmin, hakikatin tutarlılık ilkesi; empirisizmin, hakikatin mütekabili-
yeti teorisi; Ranke’nin, ilerlemeci teorik tarih tezi; modernizmin, pozitif-normatif alan 
ayrımı vd. metin içinde birer birer hırpalanırken bütünü hasılında kaba materyalist bir 
ontolojik rahmin doğurduğu “seküler indirgemeci bir teoloji” olarak yaftalanmaktadır. 
M. Arslan, bu yaklaşımıyla, -harp eden iki orduya yeterince uzaktan bakılabildiğinde 
intihar eden tek bir ordu görüleceği- analojisinden bir nevi ilham alarak sosyal uyum/
sosyal çatışma dualitesinden hem bir philo-sophia intiharı hem de yol veren aymazlı-
ğıyla academia’nın aslında yok hükmündeki varlığını görmektedir. 
O. İşler ise 24 sayfalık çalışmasında, ideolojik bir yapı kazanan ana akım iktisadın hiç de 
iddia edildiği üzere felsefenin etkilerinden arınmış olmadığını ileri sürerken modernist 
kültür ve bilgi felsefesinin gizli varsayımlarının somutlaşmasını, fayda teorisinin “kıtlı-
ğın mutlak hakimiyeti”(i), “tasvir değişmezliği”(ii) ve “bireyin çıkarlarının saydamlığı”(iii) 
ilkeleri üzerinden takip etmektedir. Derlemenin en uzun makalesi, kendi amacını, 
“ana akım iktisadı temelden şekillendirmesine rağmen kurumsal yapısında ve içeriğinin 
yorumlanmasında yer bulamayan bu somutlaşma sürecini bir miktar da olsa aydınlat-
mak” olarak sunmasına rağmen, son 4 sayfa haricinde hâlâ konuya tam/somut olarak 
girilememesinden olsa gerek, biçilen rolden uzaklaşmaktadır. Böylece, ilk 20 sayfada 
sürekli olarak güçlendirilme gayretine girilen felsefi temeller üzerine bir türlü bekle-
nen edimsel kurguyla çıkılamıyor olması da çalışmayı hak ettiği değerden mahrum 
bırakmaktadır. O. İşler’in son paragrafta samimiyetle dile getirdiği vizyon-kritik ise bek-
lentilerimizi bu “deneme” yazısı ardınca gelecek daha doyurucu çalışmalara ötelemesi 
bağlamında bir farkındalık olarak değerlendirilebilir.
Kaan Öğüt, ikinci bölümün son makalesi olan 19 sayfalık çalışmasında, iktisadın ter-


230
İnsan ve Toplum
modinamik ve biyoloji gibi doğa bilimleriyle olan ilişkisinin tarihine yönelip örneğin 
entropi ve evrim kavramlarının nasıl ele alındığına değinerek değiştirilemez zaman ve 
kompleksite kavramlarının ortaya çıkışını ve iktisattaki yansımalarını değerlendirmek-
tedir. Anaakım iktisat çerçevesinde olmasa da kompleksite kavramının, iktisat tarihin-
de belli yönleriyle Marshall, Kalecki, Kaldor, Keynes ve Hayek gibi iktisatçılar tarafından 
ele alındığı ortaya konulurken dönemlerini aşan bir sezgiyle iktisatı klasik fiziğin kesin-
liğinden uzak tutan malum isimlerce açılan bu yoldan, iktisadı matematiksel formaliz-
min kısıtlarından kurtararak fizik, kimya ve biyoloji ile etkileşim içine sokacak değişimin 
ilerleyebileceği ifade edilmektedir. Bu noktada, K. Öğüt’ün tam bir vukufiyetle ortaya 
koyduğu kompleks ilişkilerin iktisadın gelecek patikası için ne derece önem arz ettiği, 
tartışılmaz bir gerçek olurken neo-klasik ortodoksinin gizli felsefi varsayımlarının buna 
imkân verip vermeyeceği konusu, yine belirsizliğini korumaktadır.
Kitabın “İktisatçı Düşünürler” başlıklı eklektik son bölümü; Ragıp Ege [Friedrich A. 
Hayek’in Descartes’ı Okuması], Ercan Eren [L. Walras’ın İktisadi Düşüncesi ve Yansımaları: 
“Fransa’nın K. Marx’ı mı, Kapitalizmin Savunucusu mu?”], Bahar Araz Takay [Veblen’de 
Yabancılaşma Olgusu], Gülenay Baş Dinar [Bir Bilim Felsefesi olarak Pragmatizmin 
Veblen’in Bilimsel Bilgi Anlayışındaki Yeri] ve Derya Güler Aydın’ın [Schumpeter’de 
Denge-Dengesizlik İkilemi: Walrascı ve Marxçı Vizyonlar] makalelerinden oluşuyor. 
İktisat-Felsefe hattında dolaylı olarak ele alınabilecek konu ve isimler üzerinden bir 
araya getirilen söz konusu ek bölümün, derlemenin müstakil bir bölümü olarak ele 
alınmasından daha ziyade, muhteviyatındaki makaleler özelinde tercihen okuyucu tara-
fından değerlendirilmesi daha makul gözükmektedir. F. A. Hayek, L. Walras, K. Marx, T. 
Veblen ve J. A. Schumpeter, felsefi bir kavrayış ile ele alınması elzem sıra dışı iktisatçılar 
olsalar da iktisat-felsefe bağlamından ziyade, birbirlerinden ayrık konu ve uygunluklar 
içinde bir araya getirilmiş olmaları, malum tavır ve durumu anlaşılabilir kılacaktır.
Nihayetinde İktisadı Felsefeyle Düşünmek kitabı, değerli bir gayretin neticesi olarak 
okuyucuya ulaşırken son küresel krizin gölgesinde kendini öz eleştiriye tabi tutmak 
yükümlülüğünde olan iktisatçılara, anlamlı ve doyurucu bir çerçeve çizmektedir. 
Ancak, iktisat-matematik ilişkisine, matematik felsefesi ve matematiksel düşüncenin 
sınırlarına değinerek açıklık getirecek bir çalışma ile neo-apriorizm olarak tanımlayabi-
leceğimiz formalist devrimin metodolojisi üzerinden güçlendirilecek bir iktisat-felsefe 
bağlantısı ve iktisat felsefesi/metodolojisinin geçmiş yüzyılına damgasını vurmuş olan 
mantıksal pozitivizm akımının iktisat ile ilişkisinin tarihine ışıklar salacak daha temelli/
retrospektif tavırlar – eğer eksiklikleri ikmal edilebilir olsaydı- derlemenin daha zengin 
kılınabilmesini sağlayacak unsurlar olarak sıralanabilir. İktisat-felsefe hattında daha 
çok iktisat [ve iktisatçıya] yaslanmış bir konumda duran bu çalışmanın, nihayetinde bir 
tercih probleminin yargılanamaz sonucu olarak ortaya çıktığı aşikârdır. Şüphesiz ki her 
iki uca farklı yoğunluklarla temas ederek olası kurgulardan birini öne çıkaran sonsuz 
çeşitlikte derlemeler vücuda getirilebilir. Ozan İşler ve Feridun Yılmaz’ın öncülüğü ve 
kıymetli arkadaşlarının katkılarıyla değer kazanan bu çalışmanın, sözünü  ettiğimiz 
çeşitliliğe vesile olacak bir örnek olarak varlığı, muhtemel okuyucuların muhtemel 
istifadesiyle birleştiğinde ifa edilen hizmetin değeri daha da artacaktır.


Yüklə 7,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə