Kızılkaya / Fıkıh Usulünde Sahabe Fetvasının Kaynaklık Değeri Cilt / Volume: • Sayı /Issue: • 2012



Yüklə 7,06 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə110/111
tarix16.08.2018
ölçüsü7,06 Mb.
#63317
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   111

238
İnsan ve Toplum
nın tek yolu olmasa da akademik ve popüler birçok neşriyata sirayet ettiğini belirtmek-
tedir (s. 1-2). Kendisinin bu kitapta hedeflediği şeyin ise Atatürk’ün tarihsel bağlamına 
oturtulması (s. 6), entelektüel gelişiminin izinin sürülmesi (s. 6) ve Atatürk’ün hayatının, 
fikirlerinin ve eylemlerinin analizi aracılığıyla Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye 
Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinin incelenmesi (s. 6) olduğunu ifade etmektedir.
Atatürk’ü tarihsel bağlamında değerlendirmeyi hedefleyen kitabın ilk bölümü, Mustafa 
Kemal’in yetiştiği, sosyalleştiği ve eğitimine başladığı yer olan Selanik’i konu ediniyor. 
İstanbul’u istisna edecek olursak, Osmanlı’nın kozmopolit yapısını en iyi temsil eden 
çağdaş bir Babil Kulesi görünümünde olan Selanik, Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı 
olan Atatürk’ün gelişiminde müstesna bir yere sahiptir (s. 10). Bilindiği üzere Mustafa 
Kemal, 1905’de Suriye’ye gidene kadar Avrupa-yi Osmani toprakları dışına çıkmamıştı 
ve Anadolu’ya geçmesi ise daha sonraki tarihlere, I. Dünya Savaşı’na kadar gerçekleş-
medi. Bu nedenle özelde Selanikli genel olarak ise Rumelili olmanın getirdiği farklılık-
lar, Mustafa Kemal’in anlaşılmasında hayati önemi haizdir. Nitekim Rumeli toprakları-
nın, o dönemde etnik çatışmaların ve milliyetçi hareketlerin merkezi olması, Mustafa 
Kemal’in düşünce dünyasında önemli bir rol oynamıştır (s. 10). İleride bir ulus-devlet 
inşa edecek birisinin, imparatorluğun en kozmopolit yerlerinden birinde tanık olduğu 
olaylar neticesinde kozmopolitizmin bir hayal olduğu kanaatine varmış olması, (s. 28) 
Hanioğlu’nun dikkatimizi çektiği önemli noktalardan biridir.
Hem kozmopolit bir yapıya sahip olması hem de imparatorluğun önemli merkezle-
rinden biri olması hasebiyle Selanik, reform çabalarının odak noktalarından biri olmuş 
ve dolayısıyla reform hareketlerinin netice verdiği ikiliğin görünür olduğu yerlerden 
biri olmuştur (s. 14). Ne tür bir eğitim alacağı hususunda annesi ile babası arasında 
yaşanan fikir ayrılığı, Mustafa Kemal’in bu ikiliği bizzat yaşamasına vesile olur. Sonuçta 
Şemsi Efendi Mektebi gibi Alla Franca bir okula gidecek olması, Mustafa Kemal’in ente-
lektüel biyografisi açısından üzerinde durulması gereken bir husustur (s. 19-20). Yeni 
(Avrupai ve seküler olan) ile eski (geleneksel ve dinî olan) arasındaki farkın temayüz 
ettiği bir yer olan Selanik’te doğmuş olmak, Mustafa Kemal’in çok erken yaşlardan 
itibaren bu ikiliği fark etmesinde ve tercihini belirlemesinde etkili olmuştur (s. 25).
Atatürk’ün entelektüel biyografisini konu edinen kitabın “Das Volk in Waffen: The 
Formation of an Ottoman Officer” (Millet-i Müsellaha: Bir Osmanlı Zabitinin Teşekkülü) 
başlıklı ikinci bölümü, Mustafa Kemal’in askeri eğitimine odaklanıyor. Bu bölümde 
yazar, Osmanlı ordusunun modernleşmesi için Almanya’dan getirilen uzmanların en 
ünlüsü olan Colmarvon der Goltz’un yayımlandıktan kısa bir süre sonra tercüme edi-
len eserinin (Millet-i Müsellaha: Asrımızın Usul ve Ahval-ı Askeriyesi, 1886) Cumhuriyet’in 
kurucu zabit kadrosu ve dolayısıyla Mustafa Kemal üzerindeki etkisini inceliyor. Goltz 
Paşa’nın Sosyal Darwinist perspektife sahip tezine göre, modern dönemle birlikte 
savaşların cephe savaşları olmaktan çıkıp milletlerarası topyekûn mücadeleler anlamı-
na gelmesi, milletlerin “silahlı milletler” olmasını gerekli kılmaktadır (s. 34). Bu silahlı 
milletleri idare etme hususunda, subayların geleneksel rollerinden daha fazlasına 


239
Değerlendirme / Review
sahip olması gerektiğini düşünen Goltz Paşa’nın etkisindeki askeri reformlar sonra-
sında, Mekteb-i Harbiye’den “millete önderlik edecek ayrı bir sınıf” oldukları fikrini 
içselleştirmiş subaylar mezun olacaktır (s. 34-5). Fakat bu kutsal görevi (ya da Goltz’un 
ifadesiyle noblesse oblige) gerçekleştirmek arzusunda olan zabitlerin karşısında önemli 
bir soru durmaktadır: Elinizde silah altına alınacak bir millet yoksa ne olacak? Alman 
ulus-devletini model alan Goltz’un fikirlerinin, çok uluslu bir imparatorluğu kurtarmaya 
soyunanlar nezdinde bu tarz bir gerilim yaratması normaldir. Ancak, Hanioğlu, Mustafa 
Kemal’in bu hususta daha Şam’da iken (yani 1907 öncesi erken bir dönemde) tercihini 
yapmış olduğunu belirtir. Yazar, Ali Fuat Cebesoy’un anılarında şöyle dediğini aktarır: 
“Mustafa Kemal, topçu stajını yapmak üzere Şam’a gelmeden önce Beyrut’ta 
arkadaş muhiti içinde yaptığı toplantılarda: ‘Dava, yıkılmak üzere bulunan bir 
imparatorluktan, önce bir Türk Devleti çıkarmaktır’ (s. 37).
1914’e gelindiğinde ise Mustafa Kemal, bu doğrultudaki fikirlerini şu şekilde ifade 
edecektir: 
“[Askerlerin] Hülagü, Timur, Cengiz ve erkek ve kadınlardan oluşan Türk ordu-
suyla Paris surlarına dayanmış olan Atilla’dan haberleri var mıdır? Ey Millet! Ey 
600 senelik çarşafa bürünmüş Türk kadını! O beş bin senelik gelenekleri bugün-
kü subayların kumandası altına verdiğin evlatlarına beşiklerinde iken şarkılarla 
anlattın mı? O şarkılarla onlarda bir karakter yarattın mı?” (s. 38).
Hanioğlu, imparatorluğu kurtarma rolüne soyunan bu yeni sınıfın, Osmanlı aydınla-
rının genelinde de gördüğümüz elitist eğilimlerine hitap eden düşünürler arasında 
Gustave Le Bon’un öne çıktığını belirtir. Nitekim Mustafa Kemal de Le Bon’un eserle-
rinden bazılarını okumuştur. Hanioğlu, Mustafa Kemal’in bu kitaplarda altını çizdiği 
satırların, elitlerin kritik rollerini vurgulayan yerler olduğunu ve Mustafa Kemal’in sayfa 
kenarlarına aldığı notların da bu minvalde olduğunu dile getirir (s. 45).
Jön Türklerin bilimciliğini konu edindiği üçüncü bölümde Hanioğlu, bilimi impara-
torluğun tüm dertlerinin dermanı olarak kabul eden ve vulgar materyalizmi müref-
feh, rasyonel ve seküler bir toplumun inşası için zorunlu bir kılavuz olarak gören bir 
eğitimliler sınıfına mensup olduğunu göz önünde bulundurmadan Mustafa Kemal’in 
politikalarının anlaşılamayacağını belirtmektedir (s. 49-50). Batı tarzı eğitim alan, 
Batı’daki entelektüel tartışmalardan (Batılı ve yerli aracılar vasıtasıyla ve vulgarize 
edilmiş popüler biçimleriyle de olsa) haberdar olan, “ilim ve fennin haricinde mürşit 
arama[yan]” bu sınıfın, Avrupa medeniyetine hayranlık besledikleri ve Batılılaşmayı 
ateşli bir biçimde destekledikleri bilinmektedir. Ancak öte yandan Avrupa’nın gücü 
ve Osmanlı’ya yönelik emelleri karşısında ihtiyatı elden bırakmazlar. Bu hususta, özel-
likle Balkan Savaşları’nın önemli bir dönüm noktası teşkil ettiğini belirten Hanioğlu, 
Mustafa Kemal’in de aralarında bulunduğu bu sınıfın Avrupa’ya yönelik tavrının bir 
tür aşk-nefret ilişkisi olduğunu ifade eder (s. 57). Nitekim Mustafa Kemal’in Goltz Paşa 
hakkındaki düşünceleri de benzer bir gerilimi yansıtır. Her ne kadar Goltz Paşa’nın kat-
kılarını takdir etmekten geri durmasa da genç bir zabit olarak artan Alman nüfuzundan 


Yüklə 7,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   103   104   105   106   107   108   109   110   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə