Stanford Üniversitesi hapishane deneyinin de bulunduğu
birçok deney gerçekleştirmiştir. Zimbardo, grup etkisi altında
kalmaya kopuş (kuşkuculuk ve eleştirel düşüncenin
kullanılması), tevazu (kişisel sınırlılıkları ve hataları kabule
yanaşma), dikkatlilik (alışkanlık edinilmiş dikkatsizliği
uyanıklık alışkanlığına dönüştürme), özerklik (gruplar içinde
bağımsızlığın korunması) ve hepsinin üzerinde, sorumluluğun
bir araya gelişiyle karşı konulabildiği sonucuna varmıştır:
"Daima
kişisel
sorumluluk
hissini
korumak
ve
eylemlerimizden sorumlu tutulmaya açık olmak suretiyle
istenmeyen toplumsal etkilere karşı daha dirençli hale
geliyoruz."
[151]
Kaçışın olası sonuçları göz önüne alındığında, kişisel
sorumluluğun elzemliğini ve determinizmin teoride ve pratikte
reddedilmesi gerekliliğini anlamak kaçınılmazdır. İstenmeyen
kişisel ve grupsal eğilimlerin farkında, özerk, dikkatli,
kuşkucu ve eleştirel zihinli bir birey buna direnebilir ve
başkalarını da aynısını yapmaya ikna edebilir. İnsan, hayvan
olduğunu bilen, dolayısıyla hayvan gibi davranmama
seçeneğine sahip tek hayvandır. Sınırlandırılmamak için
azimle
uğraşabiliriz.
Katharine
Hepburn'ün
Afrika
Kraliçesi'nde Humphrey Bogart'a dediği gibi, "Doğa, Bay
Allnut, bu dünyaya aşmak için getirdiğimiz şeydir."
Kişisel sorumluluğu kabul etmek, kişisel bir kod
geliştirmeye uzatılabilir. Varoluşçu felsefenin özü budur. Tabii
böyle bir kodu mutlak meşru kılmak zor olacaktır. Ayrıca
böyle bir kodun gerektirdikleri sıklıkla gülünç ve keyfi
görünmeye yol açacaktır. Öyleyse neden uğraşalım? Sırf
tatmin edici zorluğu uğruna... Sırf yaşatacağı cehennem
uğruna... Flaubert'in öğüdünü hatırlayalım: "Madem tüm
seçenekler saçma, o zaman gelin en asilini seçelim."
[152]
7
Kopuşa Saldırı
Bir miktar ağır düşünme lazım ve şöyle koyu bir İtalyan
kahvesi, tembel beynin marşına basacaktır. Ama heyhat,
gittiğiniz İtalyan cafésinde, podyumda salınan mankenlerin
bitmek tükenmek bilmez görüntüleri var; hoparlörlerden
yüksek sesli soul müziği yayılıyor ve tezgâhın arkasındaki iki
kız,
önceki
gecenin
kulüp
eğlencesinde
çekilmiş
fotoğraflarına, tiz kahkahalar eşliğinde bakıyor. Derken cep
telefonunuz birkaç bin web arkadaşınızdan birinden gelen
mesajı bildiriyor; baktığınızda önce üç özel fotoğraf galerisi
(isyankâr rock kraliçeleri, dünyanın en seksi 100 kadını ve
giysi azizlikleri yüzünden rezillik yaşayan film yıldızları)
reklamı açılıyor, ardından müdürünüzden gelen acil toplantı
çağrısını ve ne olduğunu merak eden meslektaşlarınızın e-
postalarını görüyorsunuz.
Size kopuş, yoğunlaşma, özerlik ve mahremiyet lazım ama
dünya sizi içine almakta, dikkatinizi dağıtmakta, işbirliğine
sokmakta ve yalnız bırakmamakta ısrarcı...
Günümüzden birkaç görüntü verelim:
Eşofmanlı, yüzü kıpkırmızı, ter içinde bir adam koşu bandı
üzerinde durabilmek için var gücüyle uğraşırken devasa
ekrandan
Fransa Açık
Tenis
Turnuvası'nı
izleyip
kulaklıklarından Primal Scream dinliyor.
Kuaförde bir kadın, saçlarını yıkatıp kafa masajı
yaptırırken Hello
dergisindeki
sosyete
düğünlerinin
resimlerine bakıyor; bir kulağı radyo DJ'inin neşeli
zırvalarında; diğeriyle erkek arkadaşı nefesi tümden kesilene
dek ağzına vermeden sertleşmeyi başaramayan ("Askerden
geldi; tüm kabahati Afganistan'da buluyor") kuaför kızın hazin
öyküsünü dinliyor.
Koltuğunda uzanmış bir delikanlı elinde enerji içecekli
bardağıyla videosunda çifte girişli bir porno sahnesi izlerken,
diz çökmüş bir sarışın şiddetle oral seks yapıyor.
Aynı anda üçten az şey yapanlar hayatı tümden
yaşayamıyor, aynı anda birden çok dikkat dağıtıcı ve sürekli
birden fazla bağlantı çağının, çoklu-görevli, başka
bağlantılara yönlendiren, her yanı çevreleyen şebeke
dünyasının avantajlarından yararlanamıyorlar...
Dikkat isteyen zımbırtı sayısı gittikçe artmakla kalmıyor;
talepleri, kışkırtıcılıkları da gittikçe daha fazla kurnazlaşıyor.
Televizyonum ve dizüstü bilgisayarım sahipleriyle enseye
tokat konumundaymış gibi davranıyorlar ve sahiplerinin
kişiliğiyle zevklerine dair mahrem bilgilere sahipler. Bu
sayede televizyon şebekesi sürekli, hepsi çılgınca uygunsuz
bir sürü izlenecek program önerisi sunarken kitap siparişinde
kullandığım web sitesi, bencileyin müşkülpesent ve ayrımcı
adama "Michael, sana önerilerimiz var" deme cüretini
gösterebiliyor. Sonraki bariz aşamaysa bu zımbırtıların bana
kuracağı komplo olacak. Cep telefonum uydu-yönlendirme
şebekesine bağlanacak ve "Bak, bu dallama var ya, bu herif
Sancerre hastası ve greyfurt tadı ve acılık meraklısı bir şarap
züppesidir. Ama aynı zamanda bedava tanıtım sepetleri
uğruna şarap kulüplerine üye olup ardından üyeliğini iptal
ettiren ucuz sahtekârın da tekidir. Bu iptallere aletlik etmek
nasıl utanç verici, anlatamam. Neyse, şimdi bu herife ilk gelen
solda bir düzine Sancerre'yi on şişe fiyatına veren bir
süpermarketin bulunduğu alışveriş merkezini bildir. Alışveriş
merkezine
gittiğindeyse
Waterstones'ta Penguin
Klasikleri'nde iki alana bir bedava kampanyası yapıldığını
söyle. Eleman aynı zamanda kültür züppesidir. Penguin
Klasikleri'nin ağırbaşlılığına hayrandır."
Ve alışveriş merkezinde daha birçok dikkat dağıtıcı
bulunacaktır. Gerçek ve sanal dünyalar, her dikkat dağıtıcının
diğerlerine birden çok bağlantıyla çevrildiği birer köprüler
(hyperlink) ormanına dönüşmektedir. Haliyle kısa mesaj ve
Dostları ilə paylaş: |