307
Arş. Gör. Hasan BAKTIR
yanlardan çok daha iyidir. Ancak bütün Ermeniler aynı durumda olmadığı
gibi, imparatorlukta yaşayan Ermeniler homojen bir özelliğe sahip de de-
ğildir. Başkentte yaşayanlar refah ve mutluluk içinde iken, tarımla uğra-
şanlar doğal şartlara ve zorluklara karşı mücadele etmekte idiler. Ancak
Ermenilerin Osmanlı toplumundaki konumlarını doğru anlamak onların bu
coğrafyadaki geçmişlerini bilmekten geçer.
Ermenilerin yakın Asya’daki yaşamları Osmanlı Türklerinin bölgede
varlık ve güç mücadelesi ile sınırlı değildi. Ermeniler Hıristiyanlığı ilk
kabul eden topluluklardandı. Büyük İskender’in ölümünden sonra yakın
Asya’da bir tanesi de Ermeni Krallığı
30
olan birçok dağınık krallıklar or-
taya çıkmıştı. Ermenilerin bölgede dağınık duruma düşmesi ve sorunları
ilk defa Ermenistan Kralı Dikran’ın Pontus Kralı Mithridates ile birleşerek
Romalılara karşı etnik temizliğe girişmesi ile başlamıştı. Roma komutan-
larından Pompey yakın Asya’yı ele geçirmiş ve Ermenilere bunu pahalıya
ödetmiştir. İran Kralı Shapur’un Ermenistan’ı ele geçirmesiyle Tridates
bu krallığı yönetmeye başlamış ve din değiştirip Hıristiyan olan Erme-
nilere karşı şiddet uygulamıştır
31
. Ermenistan sırası ile Rumlar, İranlılar,
Araplar, Moğollar ve Ruslar tarafından yönetilmiş; Ermeniler genellikle
yönetilen durumda olmuşlardır. Bölgeyi idare edenlerin barış ve sükûnet
getirme gibi bir amaçları olmamıştır. Bölgenin talihsiz durumu ve Ermeni-
lerin tarih boyunca çok arzu ettikleri barışı onlara sağlayacak bir ulus olma
fırsatlarının olmaması, onların bir araya gelmesini engellemiştir. Bununla
birlikte başka nedenler de vardır. Öncelikle, Ermeniler hiçbir zaman ço-
ğunluk olamadıkları farklı bölgelere dağılmışlardır. Bu yüzden üzerinde
hak iddia edecekleri bir merkezleri olmamıştır. İkinci olarak, yaşadıkları
bölgedeki iktidar mücadeleleri ve gücün sürekli el değiştirmesi onları daha
Batıya göçe zorlamıştır. Bir yerden başka bir yere göçleri sırasında çok
farklı yerlere yerleşmişlerdir. Farklı yerleri yurt edinmeleri ise ortak ulusal
bilincin gelişmesini engellemiştir. Örneğin, XI. yüzyılda Selçuklulardan
kaçarak yurt edindikleri yer bu sefer de Haçlı akınlarına maruz kalmıştır.
Yakın Asya’da Bizansın, Türklerin ve Safavilerin güç mücadelesi Erme-
nilerin bir kısmını Karadeniz’e, bir kısmını Balkanlara, bir kısmını İran’a,
bir kısmını ise doğu Avrupa’ya göç etmeye zorlamıştır. Bütün bunlara ek
olarak Ermenileri bir araya getirecek ortak ulusal ve siyasî değerlerin ol-
30 Roma kaynaklarında böyle bir devletin kuruluşu ve tarihi ile ilgili bilgilerin olduğundan
Ermenilerden bahseden hemen hemen bütün İngiliz gezginler söz etmişlerdir. Ancak bazı
tarihçiler bu devleti Ermenilerin kurduğu konusunda şüphelidirler.
31 Eliot, a.g.e., s.384-385.
308
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
maması, Katolikler ya da Ortodokslar gibi bir kiliseye bağlı olmamaları
onları her zaman bir topluluk olarak kalmaya mecbur etmiştir.
Ermeniler Doğu Anadolu’da Türkler ile yoğun olarak Erzurum, Kars,
Bitlis, Bingöl, Sivas ve Harput gibi şehirlerde yaşamaya başladılar. Ancak
buralara Türklerin yerleşmesinden sonra bile nüfusun çoğunluğu Ermeni
değildi. Ermenilerin Müslümanlar arasındaki önemi ilk kez Şah Abbas dö-
neminde ön plana çıkmaya başladı. Bunun nedeni ise Şah Abbas’ın ticareti
geliştirmek için 40 000 Ermeniyi Isfahan’a yerleştirmesidir
32
.
Osmanlı toplumunda ise Ermenilerin ekonomik olarak ön plana çık-
ması
33
XVIII. yüzyılda Safavilerin zayıfl aması sonucu daha önce İranlılar
tarafından yönetilen yerlerin Osmanlı idaresine girmesi ile başlar
34
. Belki
de Ermeniler tarihlerinde ilk kez, Osmanlı idaresi altında yaşadıkları böl-
gelerde sükûnet içinde olmuşlardır. İlk defa Ermenilerin bir ulus olması
önünde engel oluşturan ortak bir din, kültür ve çıkar bağı olmaması onların
avantajına olmuştur. Ermeniler diğer topluluklardan daha ayrıcalıklı bir
konuma sahip olmuşlar ve Osmanlı Sarayı’ndan ticareti ve fi nans işlerini
geliştirmeleri için büyük destek görmüşlerdir. Özellikle de Osmanlıda ti-
careti uzun süredir ellerinde tutan Musevîlerin pazarlarını kaybetmeleri ve
etkilerini yitirmeleri sonucu Ermeniler daha da güçlenmiştir. İşte böylece
Ermeniler Osmanlı ticaret hayatında yükselmeye başladılar. Zamanla da
gümrükleri kontrol eden, ticaretin hâkim sınıfı, tercüman, banker ve pahalı
ziynet eşyalarını satan önemli kişiler oldular. Ermeniler imparatorluğun
en dinamik unsuru olarak
35
Avrupa’nın ve Asya’nın değişik yerlerinde
merkezleri olan, zengin ve refah içinde yaşayan kozmopolit para fi nans-
çıları haline geldiler.
Osmanlıda ticaretle uğraşan, imtiyazlı ve güçlü bir konuma gelen ve
zamanla Ermeni toplumunun imparatorluktaki lideri olan zengin bir sınıf
oluştu ve bu sınıfa Amira dendi. Amira sınıfı bankerlerden, para basan
darphanecilerden ve idarecilerden oluşmakta idi. Bu sınıf imparatorluktaki
Ermeni Kilisesi’nden çok daha iyi bir konumda olduklarından ‘kendilerini
32 Eliot, a.g.e., s.386.
33 Ermeniler Osmanlı ticaret hayatında XVIII. yüzyıldan önce de etkili idi. Ancak XVI ve
XVIII. yüzyıllar arasında Musevî tüccarların Osmanlıda Ermenilerde daha etkin oldukları
gözlemlenmiştir.
34 Braude, a.g.e., s.21.
35 A. J. Toynbee, Turkey: A Past and Future,
www.projectgutenberg.com, (2003), s.4.