88 Ali Şeriati
Bu kırılgan sorulara tarih cevap verir. Babasının
ölümünden sonraki birkaç aylık Fâtıma ömrü uygun
aşkın sırlarını açıyor!
"BABASININ ANNESİ"
Tarih, genellikle, tüm dikkati büyüklere yöneltip,
çocukları gözden kaçırıyor.
Fâtıma'nın çocukluğu tufanlar içinde geçti. Onun
doğduğu gün hakkında çeşitli reyler mevcuttur. Örneğin,
Taberi, İbn İshak bi’setden önce beşinci, Mürucuz-Zeheb
Mes’udi bi’setden sonra beşinci yılı, Yakubi ise bu iki
tarihin ortasını belirtiyorlar. Genel fikir şudur ki, Fâtıma
Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem vahiy nazil
olduktan sonra dünyaya gelmiştir. Bırakalım bu konuyu
tarihçiler kesinleştirsinler. Bizim işimiz ise Fâtıma'nın
kimliğini incelemektir.
Kardeşleri küçük yaşlarda ölmüşlerdi. Ona ana bedeli
kalmış ablasıyla Zeynep Ebil-Asa evlenip gitmişti ve
Fâtıma bu ayrılığın acısını yaşıyordu. Öbür kardeşleri
Rukiye ve Ümm-Gülsüm Ebu Leheb'in oğullarına
varmışlardı. Ne ise, Fâtıma Mekke'de yalnız kalmıştı.
Onun çocukluğu risalet çarpışmaları dönemine denk
gelmektedir. Halkın uyanış yükünü omuzlarına almış
Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem düşmanlarla
mücadele ettiği bir zamanda Fâtıma'ya vesayet ediyordu.
Fâtıma bebek olduğu için özgürce babasına eşlik ediyor
ve onun kişisel hayatı yaşamadığını görüyordu. Daima
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 89
düşmanların hedefinde olan babayı yalnız bırakmaya
Fâtıma razı olamazdı.
Fâtıma tanık olurdu ki, babasının sevgili, sevecen
çağrılarına alay ile ele alınır. Ama Peygamber sallallâhü
aleyhi ve sellemi yanlızlıkta bıkmayarak kendi işini
sürdürüyor, cuz’i istirahatten sonra peygamberlik
faaliyetini izliyordu.
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin
Mescid-Haramda hakaret edildiği, dövüldüğü sahneler
tarihin hafızasına kaydedilmiş. O zaman babasından
azıcık aralık durmuş küçük yaşlı Fâtıma izler, etraf
durulunca babasına katılıp, eve dönüyordu.
Bir
gün
Mescid-Heramda
secde
halinde
olan
Peygamber'in başına koyun iç organlarını attılar. Bebek
Fâtıma kendini babasına feda edercesine, küçük elleriyle
yüzünü temizledi, okşamak gösterip, elinden tuttu ve
birlikte eve döndüler.
Fâtıma'nın kendi kahraman, fedakar, aynı zamanda,
yalnız babasına sadakatini görenler ona "ümmi-Ebiha",
yeni "babasının annesi" lakabını vermişlerdi.
Ablukadan Ebu Talib deresine [Şîb-i Ebî Talib] iltica
etmiş aile kara günlerini yaşıyor, açlık ve susuzluk
geçiriyordu. Ebu Cehil ve diğer Kureyş başkanları ilan
yazıp Ka’be’de asmıştılar:
"Beni Haşim ve Beni-Abdülmüttalible kimse iletişimde
olmamalıdır! Onlara bir şey satmak, onlardan bir şey
90 Ali Şeriati
almak yasaktır!
Onlarla izdivaca izin verilmiyor! ".
Sözde bu zorluklar Hz Muhammed salla’llâhu aleyhi ve
sellem ve onun yakınlarını şeylere teslim etmeliydi.
Sadece Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellemin dinini
kabul edenler değil, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve
sellemi savunan her kişi ölüme mahkum edilmişti. Ama
Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin etrafındakiler
İslam'ı tanımasalar da, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve
sellemin saflığına, doğruluğuna emindiler. Bu insanlar,
Ali, ibn Ümeyye gibi nadan muhafazakârlardan çok
üzerinde insanlardı. Ebu Cehil, Ebu Leheb'in etrafında
görünen bu kalbi karanlık "aydınlar" ın tek amacı kendi
sosyal konumlarını, varlıklarını-devletlerini korumak idi.
Onlar, Peygambere sallallâhü aleyhi ve sellem, yoluna
tabi olma onuru bulmuş Bilal, Ammar, Yaser, Sümeyye
gibilerine verilen işkencelerden zevk alır, bezen ise
riyakarlık göstererek ikili pozisyon tutuyorlardı. Asıl ve
ilk Müslümanlar ise hatta "takiyye" (içindekini gizleme
dönemi) tamamlandıktan sonra da kendi inançlarına
sadık idiler.
Yeni iman ateşi ruhlarda parladığı, toplumda tehlikeli
ayaklanmalar başlandığı zaman her insan kendini
denemek zorunda kalıyor. Bu anlarda insanın içindeki
riya, korku, bencillik palazlanır. Bu üç yıllık ağır deneme
meydanında olanlar Müslüman değillerdi, İslam'ı
tanımıyorlardı. Sadece, büyük ilahi devrimin ağırlığından
pay almış bu insanlar Muhammed salla’llâhu aleyhi ve
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 91
sellem, Ali, mülteci ashabla omuz omuza dayanmıştırlar.
Aynı anda kentte rahat yaşamını sürdüren riyakar
Müslümanlar kalmışlardır. Onlar bir adım uzaklıkta
Müslümanların çektikleri üzüntüye sadece temaşa
ediyorlardı. Üç yıllık ağır, dayanılmaz, ölümcül açlıkla
dayanan iman sınavı!
Kendisi bu kuşatma olmuş Sad ibn Ebî Vakkas anlatıyor:
"Bir gece açlığın tesirinden o kadar takatsiz olmuştum ki,
gecenin karanlığında ayağıma değinen yumuşak şeyi alıp
yuttum. Bu olaydan iki yıl geçti, ama yine de bilmiyorum
ki, yuttuğum ne idi! ".
Olaylar hakkında ayrıntılı kayıtlar da, uygun kuşatma
sırasında Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ailesinin
hangi meşakketler çektiği açıktır. Muhasaradaki tüm
aileler Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem göre acı
çekiyordu. Ama çocuklar, hastalar, yaşlılar kendi
açlıklarını, sıkıntılarını Peygamber'den sallallâhü aleyhi
ve sellem gizlediler. Bu, büyük bir aşkın ve imanın
tezahürü idi!
Gecenin karanlığında dereye herhangi yolla getirilen
erzaktan en az pay Peygamber sallallâhü aleyhi ve
sellemin hanımı ve kızına düşerdi. Kuşatma peygamber
ailesinden olanlar Hatice, Fâtıma ve kız kardeşleri idi.
Peygamber sallallâhü aleyhi ve selleme peygamberliği
geldikten sonra Ebu Leheb Peygamber sallallâhü aleyhi
ve sellemin kızları olan gelinlerini erkek çocuklarına
boşattırmıştı. Ama zengin olan Hz. Osman Ebu Leheb'in
çirkin hareketine cevap olarak Peygamber sallallâhü
Dostları ilə paylaş: |