22 Ali Şeriati
Sanki Ali aleyhisselâm der ki:
"Ne iş yapıyorsunuz ?!
Neden söylemiyorsunuz ?!
Niçin susuyorsunuz ?!
Yüzyıllar boyunca Kur’anı halka ulaştıracak tatminkar bir
kitap yazıldı mı ?!
Bana adanmış methiyelerle dolu ciltler dolusu kitaplar ne
veriyor ?!
Bir Fars, bir Türk benim dilimi anlamıyor. Lamartininin
tüm sevgi destanları dilinize dönüştüğü halde,
Müslüman mücahid benim yaptıklarımdan habersiz
kalmış! "
Kısa ömrü "Beatles" a sarf edenler dünyadan Ali
haberlerini duymadan gidecek, yazık!
İmamların hayat ve faaliyetlerini özlü ve çok yansıtan bir
risale yazılamaz mı?
Mevlit ve vefat günleri gözyaşları akıtırsınız, ama hala
dünya Ehlibeytin makamından habersiz kaldılar.
Bizim milletler bütün ömrünü Ehlibeyt'e aşk içinde
geçirip, matem meclisleri kurup, gözyaşları akıtıp,
ihsanlar/ikramlar dağıtıyorlar. Ama imamlar gibi
yaşamak, onlar gibi konuşmak, onlar gibi oturup, onlar
gibi susmak, onlar gibi esarete boyun eğmemek,
şehadete kucak açmak bir o kadar da önemli olmuyor.
Oysa, asıl aşık kademini ma’şukun kademi yerine
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 23
koymaktan zevk alır.
Eğer bir kişi sevgi dolu kalple başını yarıp kanını yere
dökerse ve aynı zamanda Kerbela vakıasını anlamıyorsa,
suçlu kimdir?
Eğer bir bayan Zeynep aleyhisselâm aşkı ile kor parçası
üstene çıkıyorsa, ama Zeyneb aleyhisselâm ideallerinden
habersizse suçlu kimdir?
Böyle insanlar için Hüseyin, Zeyneb Aşura gününün
seherinden Aşura gün ortasına kadar mevcut değilmidir?!
Matem zamanı şov gibi, tüm ameller anlamadan
üretiliyor!
Düşünün ki, göz açıp baba-anneni Hüseyin'e, Zeynep'e,
Kerbela şehitlerine ağlayan gören genç öte bir ülkede
yüksek eğitim alıp vatana döner. Bu önceki evlat değildir.
Onun ciddi soruları var. Onun
"din sadece ağlamaktan
ibaret midir?"
Sorusuna kimse cevap vermelidir?
Çünkü, bütün ömrünü dine sadakatle sarf etmiş
eğitimsiz anne duygularını izhar etmekte aciz!
Peki suçlu kim?
Eğer özgür düşünceli bir aydın kendi halkının geri
kalmasından eziyet çekiyorsa ve onları uyandırmak için
çalışırsa, hem toplumunu tanımalı, hem de tarihini
bilmelidir. Bu aydın olan kendi mezhebini Medine,
Fâtıma ocağı, Hüseyin şehadetgâhı, Zeyneb kafilesi
açısından değil,[adlarını bilerek] İsfahan ve Kum
24 Ali Şeriati
Fatimiyye ve Hüseyniyyelerinden öğrenerek feryat
koparırsa ki, bilinç ve kimlik isteyen kadınımız uzak
geçmişte kalmış, an’anelerden faydalanamamışsa, henüz
zulmü
tanımamıştır.
Bu
entelektüel,
toplumun
sorunlarını kendi boynunda hissetmiyor. Bakış açısı
kısıtlı insan, olayları sadece "kendi penceresinden"
seyrederek, zulme karşı isyan için eline kılıç alıyor ve bu
kılıcı kendi başına indirerek ölmektedir. Bu mezhebi
amel onun deryalarca günahını yıkar ve o, anadan yeni
doğmuş bebek tek temiz halde Allah Teâlâ’nın huzuruna
gidiyor ... Evet, alimlerin suçu budur ki, insanları iyiye
emredip, kötüden alıkoymak, hakikat yolunda cihad ve
şehadet yerine, halkı cefadarlık, göz yaşı, Takiyye, yersiz
şefaate çağırırlar.
Halkın zulüm karşısında itaate, sabra davet edilmesi
İslami prensiplerden dışıdır!
Eğer halk inansa ki, Ali sevgisinden kimyasal bir tesir var
ve bu muhabbet günahı sevaba çevirir, bir ömür
zulmeden insan bu sevgi nedeniyle ahirette mutluluğa
kavuşur, suçlu kim?
Eğer babalarını amelde/itikatta Ehl-i Beyte bağlı
görmeyen oğullar bu mezheble ilişkiyi keserlerse, kim
suçlu?
Bizim aydınlarımız savunuyorlar, bizim toplum mezhebi,
Ehl-i Beyt aşığı, Ali aleyhisselâm aşığı olmasına rağmen,
bazı Müslüman olmayan ya da Şii olmayan toplumlardan
kültür bakımından geri kalıyorsa, kim suçlu?
Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 25
ALİ ALEYHİSSELÂM AİLESİ Mİ AYDIN, YOKSA HALK
MI?
Neden, Ali hanedanın toplumun terakkisinde te’siri
kalmadı? Yoksa, aydınların araştırmaları asılsız mıdır?
Neden dindar halk kendisini mutlu gösteriyor?
Ali aleyhisselâmın kıyası gerçek, ilerici okul olmasında
hiç şüphe yoktur. Ali aleyhisselâm efsanevi gerçektir.
İnsan nasıl olmalıdırsa, Ali aleyhisselâm öyledir!
Eşi Fâtıma ideal kadın örneği olarak, hiçbir zaman ve
mekanda güncelliğini kaybetmiyor. Çocukları Hüseyin ve
Zeynep kendi devrimleri ile istibdadı insanlık tarihinde
sonsuza kadar rezil edercektir.
Ey Kâ’be!
Fâtıma "evi", İbrahim'in varisleri ile doldurulur.
Elbette ki, burada "Kâ’be’" bir işarettir. O Kâ’be’
taşlardan kurulmuştu, bu Kâ’be’ insanlardan
yükselmiştir. O Kâ’be’ sadece Müslümanlar içindi , bu
Kâ’be’ tüm mazlum aşıkların sığınağıdır.
Diğer bir yandan tarih hep şahları ve sarayları din,
kültür, ilim ve bilgi merkezi gibi tanıttırmışsa da,
haberdar insanlar bu iyi görünümlü sözlere inanmamış,
asıl marifet ocağını kendileri atanmadan kurmuşlardır..
Bugün de samimi yürekler Fâtıma evine sevgiyle doludur.
Onlar “Ehli-beyt” musibetlerine ağlıyor, Allah Teâlâ
yolunda canlarından vaz geçerler. Bu vakıfları, nezirleri,
ihsanları hesaplayın. Bugün maddiyat öne çıkıp mezhep
Dostları ilə paylaş: |