I uluslararasi



Yüklə 127,96 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə155/163
tarix10.12.2017
ölçüsü127,96 Kb.
#15028
1   ...   151   152   153   154   155   156   157   158   ...   163

I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
Ahmet KÜTÜK
344
İbn Bibî, resmi bir devlet görevlisi olmasına ve Selçuklu hanedanına karşı muhabbet beslemesine rağmen 
klasik bir saray tarihçisi değildir. Olayları aktarırken çoğu zaman vicdanen rahat olmayı önemsemiştir. Onun 
tarihçiliği, vicdanının kendini sürüklediği şeyi söylemek şeklinde özetlenebilir. Ahde vefa, sadakat ve makul 
olma onun vicdani kıstasları olarak ön plana çıkmıştır. Vakıanın gelişiminde hata veya kusur sahibi olanları 
-sultan bile olsa- ifşa eylemiş, bu konuda görüşlerini yazmaktan çekinmemiştir. Zahiren meth ettiği kişileri 
yeri geldiğinde kınamıştır. Haksızlıkları kimin yaptığından ziyade kendisinde oluşturduğu vicdani sorumluluk 
altında aktarmıştır. Mesela, Sultan I. İzzeddin Keykavus’un Şam tarafına bir muhasara sırasında başarısız olan 
emirlerini bir haneye doldurup canlı canlı yakması hadisesini aktarırken öldürülenlerin masum olduğunu ve 
öldürme biçiminin de canice olduğunu ima eder, hatta sultanın dahi sonradan bu olaydan nedametle sıtma 
hastalığına tutularak öldüğünü anlatır
42
. Aynı şekilde, açıkça hayranı olmasına rağmen I. Alâeddin Keykubad’ın 
büyük devlet adamlarını katletmesi meselesini anlatırken maktulleri ayrı ayrı meth ederek sultan hakkında 
“hakud” (kindar) tabirini kullanır
43
.
Müellifin aynı bakış açısı yüksek kademedeki devlet adamları için de geçerlidir. İranlılara karşı sempati duy-
makla beraber devlet işlerindeki hatala rından dolayı onları mazur görmemiştir. Meselâ, Rum asıllı Celâleddin 
Karatay’ı olumlu icraatı sebebiyle överken İran asıllı Sâhib Şemseddin İsfehanî ve Sâhib Şemseddin Tuğraî’yi 
devlet aleyhine zararlı faaliyet lerinden dolayı tenkit etmiştir
44
. Aynı şekilde Kemaleddin Kamyar, Hüsameddin 
Çoban, Celâleddin Karatay, Seyfeddin Ayaba gibi önde gelen devlet erkânını takdir ettiği kadar eleştirdiği de 
görülür. Saadettin Köpek’in yönetimde etkin olduğu dönemin olayları aktarılırken onun hakkında kullandığı 
ifadeler bu durumu açıkça ortaya koyuyor
45
. Muineddin Pervane için genellikle iyi kelimeler sarf ederek ölümü 
hadisesini aktarırken onun iyi vasıfları ve üstün niteliklerini sayar, Sultan Rükneddin’in katli meselesinde de 
Pervane’yi temize çıkararak bu olayda dahli olmadığını belirtir
46
.
İbn Bibî’nin tam anlamıyla bir halk tarihçisi olduğu da söylenemez. Eserinde idare adamları ve bürokrasi 
o kadar baskındır ki, anlatılar içerisinde sıradan halk ya da saray dışı tarih neredeyse hiç yer almamıştır. 
Vukuatın merkezinde olması gereken sultanlar bile, özellikle anarşi döneminde çoğu zaman ümeranın 
faaliyet ve söylemleri vesilesiyle anlatılmaya mahkûm edilmiştir. Bu durum müellifin de bir kalem ehli olması 
vesilesiyle doğal karşılanabilir. Esasen o, olayları değerlendirirken kendi görüşlerini yazıyor gibi görünse de 
gerçekte yaşadığı dönemin dini ve toplumsal değerlerini yönetim anlayışı için ön plana çıkarmış ve olayları 
değerlendirirken bunları bir kıstas olarak görmüştür.
İbn Bi bî, devlete karşı gelerek zaman zaman karışıklıklar çıkaran Türkmenler, fıtyan, rünud zümreleri hakkında 
oldukça olumsuz ve ön yargılı dü şüncelere sahiptir. Nitekim o, Moğol zulmüne başkaldıran Türkmenleri 
şiddetle eleştirir. Özellikle Karaman oğulları ve uç Türkmenlerinin isyan faaliyetlerinden bahsederken onlar 
hakkında “eşkıya, yılan yavruları ve müfsid” gibi aşırı nefret ve aşağılama dolu söylemler kullanır. Cimri olayını 
bir Anadolu ihtilali gibi yansıtarak Cimri ve çevresindeki Türkmenlerin cehaletine dem vurur: Bu hadiseyi 
anlatırken Cimri Siyavuş’un çarık giyen Türkmenlerle Konya’ya yöneldiğini söylemekle onları aşağılayarak alaya 
42  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 69. “Her ne kadar o zavallılar ağlayıp yalvardılar, ah vah ettilerse de sözleri fazla etkili 
olmadı. Sultanın emri üzerine hepsinin boyunlarına ip takıp ellerini bağlayarak bir eve hapsettiler. Evin çevresine 
kıvılcımı bile cehennem ateşini geride bırakan bir ateş yakıp alevlerini göğün en uç noktasına çıkardılar. Ateş 
evi sarınca o zavallıların feryadı yer göğü inletmeye başladı. Her yanı duman sardı. Ara sıra fırsat bulup ateşten 
kurtulmayı başaranlar ise ucu sivri mızrakların hedefi oldu ve ateşe tekrar dönmeye mecbur kaldı. İbn Bibi, (M. 
Öztürk), s. 222-223.
43  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 86-91; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 286-295. Aynı şekilde sultan Celaleddin Harizmşah’ın 
Yassıçemen’de (1230) müttefik Selçuklu ordusu karşısında firar eden 700 kadar askeri infaz etmesini de eleştirir, 
askerlerin günahsız olduklarını ve sultanın bu icraatıyla kıyamete kadar utanç duyulacak bir iş yaptığını vurgular. 
Bkz. Aynı Eser, s. 126. Ayrıca bkz. İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 395.
44  İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 551, 554-560; Özaydın, “İbn Bibî”, DİA, 19, s. 380; Özgüdenli, “Tarih”, DİA, 40, s. 64.
45  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 15, 154-160; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 159, 408, 451-462.
46  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 229, 241; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 626-628; Gordlevski, a.g.e., s. 14.


I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
23-25 Ekim 2014 Zonguldak, Türkiye
İbn Bibî ve Aksarayî Tarihleri Üzerinden Türkiye Selçukluları Döneminde 
Tarih Algısı ve Tarih Yazıcılığı Hakkında Bazı Düşünceler
345
alır
47
. Cimri isyanına karşı samimiyetle mücadele eden Selçuklu Emiri Taceddin’in Cimri ve taraftarlarıyla 
çarpışırken onlar tarafından öldürülmesi bahsini aktarırken de yine vicdani tezahürleri kaleminin mürekkebi 
olmuştur: “Senelerce onun (Taceddin) saye-i merhamet ve refe’tinde (merhameti sayesinde) asude ve müreffehü’l 
hal (rahat ve huzur içinde) olarak yaşamış olan askerlerden hiçbiri onun imdadına koşmadılar. Kuru galebelikten 
(çokluktan)başka bir şey olmayan ve zahiren ona muavenet (yardım) için gelen hakikatte hiçbir işe yaramayan 
Germiyan Türkleri firar ve ricat eylediler”
48
.
Müellif ayrıca çıplak gerçekleri sümen altı etmeyen rasyonel düşünceye sahip biridir. II. İzzeddin döneminde 
Baycu komutasındaki güçlü Moğollara karşı savaşmak için tecrübesiz devlet adamlarının toplanması bahsini 
aktarırken adı geçen sultanın ordusunun sayısının çokluğuyla böbürlenmesini de kastederek akıllarını alaya 
alır şunları yazar: “Ömründe muharebenin şiddet ve mihnetini (zorluğunu) görmemiş olan gafiller, gaflet ve 
dalaletinden dolayı gubar-ı fitneyi isareye (fitne tozunu koparmaya) ve kendi işlerini tervic (geçerli kılmak) için 
sultanı muharebeye teşvik ve igra (zorlama) eylediler”
49
.
İbn Bibî, Moğol hâki miyeti döneminde yazıp bir İlhanlı devlet adamına sunmuş olduğundan kanaatle-
rini açıkça ifade edememekle birlikte, Moğolların Selçuklu Devleti’ne karşı güttük leri şiddet politikasını ve 
Anadolu’da yap tıkları maddî ve manevî tahribatı çeşitli vesilelerle dolaylı olarak anlatmaktan çe kinmemiştir
50

Bununla birlikte, eserin Moğolların Anadolu’daki şiddet politikasının en baskın olduğu dönemlerde yazılmış 
olması, müellifin Moğollara bakış açısını dolayısıyla tarafsızlığını etkilemesi tabiidir. Gerçekten, Moğol zulüm 
ve istilasına karşı Anadolu halkının gözünde bir umut ışığı olan Baypars’ın Anadolu’ya gelmesi hadisesini 
anlatırken takındığı tutum bunun en bariz göstergesidir
51
. Müellif, Baypars’ın Anadolu’ya gerçekleştirdiği seferin 
yersizliği ve gereksizliğinden bahsederek bu seferin Anadolu’da sürekli isyan ve asayişsizlik unsuru olan cahil 
Türkmenlere cesaret verdiğini ima eder: “Suriyeli Fındıkdâr’ın (Baypars) uygunsuz hareketlerinden, düşüncesiz 
davranışlarından, cüret ve küstahlığından kaynaklanan binlerce kişinin canını alabilecek zehirli şerbeti, bu mamur 
ülkenin sıradan ve seçkin kişilerin içimine sunuldu. Emniyet tamamen ortadan kalktı”
52
.
B. AKSARAYÎ (öl. h. 733/m. 1332-1333)
a. Hayatı ve Eseri
Kerimüddin Mahmud Aksarayî’nin hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmadığından hayatını ancak kendi eserinde 
yazdığı kadarıyla aydınlatmak mümkündür. Eserinde verdiği bilgilere bakılacak olursa ömrünün en az 47 yılını 
(1276-1323) devlet hizmetinde geçirmiştir
53
. Aksarayî nisbesi, onun Ak saraylı bir aileden geldiğini göstermek-
tedir. Eserinden iyi bir tahsil gördüğü, İslami ilimlerle Arap ve Fars edebiyatı na vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. 
47  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 242-245; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 628-634; Özaydın, “İbn Bibî”, DİA, 19, s. 380; Ocak, 
a.g.e., s. 3; Özgüdenli, “Tarih”, DİA, 40, s. 64.
48  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 247; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 638.
49  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 212; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 574.
50  Özaydın, “İbn Bibî”, DİA, 19, s. 380.
51  Müellif, Elbistan Savaşı’nın (1277) ayrıntılarını anlatırken “Moğolların okları havada uçmaya başlayarak üç cihetten 
dünyayı Şamlıların başına dar etti” diyerek Moğolları onure etmekte, Baypars’ın ordusunun sayılamayacak kadar 
çok olduğu halde, Moğolların 3 binden az bir kuvvete malik olduğunu, Moğol askerlerinin kaplanlar gibi kükreyerek 
aslanlar gibi savaştığını kaydetmektedir. Ayrıca Baypars’ın Moğolların geleceği korkusuyla Kayseri’den çabucak 
ayrıldığını yazmaktadır. (İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 238-239; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 616) Başka bir yerde de 
Baypars’ın elde ettiği zaferin “tesadüfen” gerçekleştiğini ifade eder. Bkz. İbn Bibî, (M. H. Yinanç),s. 243. Bununla 
birlikte “tesadüfen” kelimesi M. Öztürk çevirisinde yer almaz. Krş. İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 630.
52  İbn Bibî, (M. H. Yinanç), s. 238; İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 614. Müellife göre, mesela Karaman Türkleri bu olaydan 
cesaret alarak Moğollara karşı isyan sesini daha da yükseltti. Bkz. İbn Bibi, (M. Öztürk), s. 628.
53  Aksaraylı Mehmed oğlu Kerimüddin Mahmud, Müsameret ül-Ahbar, Moğollar Zamanında Türkiye Selçukluları 
Tarihi, (Mukaddime ve haşiyelerle tashih ve neşreden Osman Turan), Ankara, 1999, (Neşredenin Önsözü) s. 33; 
Kerimüddin Mahmud Aksarayî, Musameratü’l Ahbar, (çev. M. Öztürk), Ankara, 2000, (Çevirmenin Girişi), s. XIII-
XIV.


Yüklə 127,96 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   151   152   153   154   155   156   157   158   ...   163




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə