I uluslararasi



Yüklə 127,96 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə163/163
tarix10.12.2017
ölçüsü127,96 Kb.
#15028
1   ...   155   156   157   158   159   160   161   162   163

I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
23-25 Ekim 2014 Zonguldak, Türkiye
Garb’ın ve Şark’ın Tarih Metodolojisine Bakışı
361
göstermişlerdir. Bugün, çağdaş bir Batılının düşünme biçimi kaçınılmaz şekilde tarihseldir.
10
 İnsanlar için 
vazgeçilmez bir unsur olan ve kendini sürekli yenileyen bilim, “bir bilgi dağı olmaktan başka, bir düşünme 
şeklidir.”
11
 Düşünmek insana özgü bir davranış olduğu için, insanların bilime katkı sağlaması kaçınılmazdır. 
Tarih metodolojisi ile ilgili olarak yeterince düşünülebiliniyor mu? Bu, ne kadar doğru yapılıyor? Sonuç ne 
yazık ki ortadadır. Öncelikle, “Türk tarihinin bilerek veya bilmeyerek yapılmış hatalarla dolu”
12
 olduğunu kabul 
etmek gerekir. Burada önemli olan, tarihimizin yanlışlıklarını bilimin ışığında irdelemek ve onlardan ders 
çıkarmaktır. İlber Ortaylı’nın deyimiyle, “tarihi geniş okumak gerekir.”
13
 Bu durum, metodoloji konusunda da 
kendini göstermektedir. Çünkü, ülkemizde Cumhuriyet Dönemi’ne kadar tarih ve metodoloji ile ilgili eser pek 
yoktur.  Ülkemizde yeterince metodoloji eseri bulunmamasından dolayı yabancı eserler tercüme edilerek bu 
açık, kapatılmaya çalışılmıştır. Buna rağmen, Türkiye’de tarih metodolojisi ile ilgili çalışmaların Cumhuriyet 
Dönemi ile birlikte daha da belirginlik kazandığını söylemekte fayda vardır. Burada Leon- E. Halkın’ın eserinin 
sunuş kısmında Bahaeddin Yediyıldız, bizlere bu durumu sayısal verilerle açıklamaktadır: “Cumhuriyet 
döneminde, gazeteler ile popüler veya ilmî dergilerde tarih ve tarih metodolojisinin muhtelif cepheleriyle ilgili 
olarak yayınlanan makalelerin sayısı takriben üçyüz civarındadır. Aynı konularda yayınlanan kitapların sayısı 
ise, bilebildiğimiz kadarıyla yirmiyi pek aşmamaktadır.”
14
 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nun kurulması 
tarih metodolojisi çalışmalarını hızlandırmıştır. Ancak 1950’ye kadar kitap haline getirilmiş bir metodoloji 
kitabı görmek pek mümkün değildir. Yukarıda ismini zikrettiğimiz Zeki Velidî Togan’ın eseri 1950 yılında 
yayınlanmıştır. Bu anlamda, Togan’ın tarih felsefesi ve metodolojisini bir arada Türkçede ilk kez derinlikli 
olarak ele alan kişi olduğu söylenebilir.
15
 Togan’ın bu eserinin bu kadar geç bir tarihte yayınlanması, Batı’ya 
göre Doğu’nun nerelerde olduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Günümüzde ise, Batı’nın sahip 
olduğu eserler kadar olmasa da, Doğu insanının oluşturduğu metodoloji eserlerini görmek mümkündür.
16
 
Ancak, bu eserler ülkemiz adına ne kadar faydalıdır? Çünkü, tarih bölümünde okuyan öğrencilere yardımcı 
olmak amacıyla hazırlanan bu tür metot kitaplarında görülen yanlışlıklar, çoğu kişi tarafından bilinmekte ve 
metodoloji konusu yeterince idrak edilmemektedir. Bunu da, Türk eserlerinde olabildiğince açık bir şekilde 
görmekteyiz. Peki, bu sorun nasıl aşılabilir? Türkiye’deki bu eksiklikleri düzeltmek adına bir ihtiyaçtan söz 
edemeyiz. Aslında Türk eserlerindeki bu eksiklik, Türk okuyucu kitlesinin metodoloji konusunu bilmemesi, 
yeterince doğru ve yanlışı ayırt etmemesidir. Tarih metodolojisi üstünde durmak, ondan söz etmek sadece tarih 
araştırmalarını kendine meslek edinmiş kişilere özgü bir uğraş olarak görülmemelidir. Sadece tarih yazarlarının 
değil, tarih okuyucularının da tarih metodolojisini bilmesi gerekir. Okudukları tarihi yerli yerine oturtabilmek 
için metodoloji, tarih okuyucusuna bilimsel olanı bilimsel olmayandan ayırabilmesi ve bilimsel bir tarih 
önermesinin anlamını doğru olarak kavrayabilmesi için gereklidir.
17
 Metodoloji bilgisinin gerekli olmasına 
rağmen, “Türk milleti maalesef tarih bilgisinden uzak, tarih şuuruna sahip olmayan bir millettir.”
18
 Tarih 
metodolojisine önem verilebilmesi için, öncelikle tarih bilincine sahip olunması gerekir.  Türkiye’nin tarih 
konusunda yeterince bilince erişememiş olması manidardır. Osmanlı’dan bu yana tarihi eserlerin kaçırılması 
ve buna engel olunamaması, Türkiye’nin en büyük eksiklikliklerinden biridir. Bu eserlerin çoğunun hâlâ ait 
olduğu topraklara getirilememiş olmasına rağmen, Türkiye’nin bu eserlerin iade edilmesi açısından girdiği 
10  Barzun, a.g.e., s. 39.
11  Carl Sagan, Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı,  (Çeviren: Miyase Göktepeli), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 
11. Basım, Ankara, 2000, s. 26.
12  Mehmed Niyazi, Türk Tarih Felsefesi. Ötüken Yayıncılık, İstanbul 2008, s. 76.
13  İlber Ortaylı, Tarihin İzinde, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2008, s. 112.
14  Halkın, a.g.e., s. IX.
15  Ahmet Şimşek, “Tarih Nasıl Yazılır?”, Tarih Yazımı İçin Çağdaş Bir Metodoloji, (Editör: Ahmet Şimşek), Tarihçi 
Kitabevi, İstanbul, 2011, s. 13.
16  Muhittin Tuş, “Türkiye’de Tarih Metodolojisi Sorunu ve Metot Konusundaki Yayınlar”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye’de 
Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu 18-20 Mart 2010, (Editör: Mehmet Öz), TTK Basımevi, Ankara, 2011. s. 100-
106.
17  İlhan Tekeli, Tarih Yazımı Üzerine Düşünmek, Dost Kitabevi, Ankara, 1998, s. 29.
18  Ortaylı, a.g.e., s. 30.


I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
Fuat UÇAR
362
mücadele, her ne kadar geç kalınsa da, sevindiricidir. Bir örnek vermek gerekirse, çok yakın zamanda çıkan 
bir habere göre, Manisa-Salihli’de Sart Mahallesinde bulunan Lidya Uygarlığı’na ait olup ABD’de bulunduğu 
tespit edilen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yoğun girişimleri ile Türkiye’ye gönderilmek üzere on adet 
eserin, Washington Büyükelçiliği’ne teslim edildiği
19
 söylenmiştir. Elbette tarih bilinci, sadece kaçırılan eserlere 
sahip olunamamak ile ilgili değildir. Var olan eserlerin, hava şartlarına marûz kalması, kendi kaderlerine terk 
edilmesi de Türkiye’nin bu konudaki en büyük eksikliklerinden biridir. Bununla beraber, ilk zamanlardaki 
gelişmiş olan Doğu insanı, XVII. ve XVIII. yüzyıllardan sonra Batı’nın gerisinde kalmış, bırakın metot 
konusundaki bilgilenmeyi, kitap okuma konusunda dahi yetersizdir. Bu konu ile ilgili olarak, Batı’da yüksek 
lisans öğrencilerine günde 200, doktora öğrencilerine ise, günde 400 sayfa okutulmaktadır. Bu durum Türkiye 
açısından düşünüldüğünde, pek iç açıcı görünmemektedir.
Son dönemlerde bilimin çeşitlerinden olan sosyal bilimler oldukça önem arzetmektedir. Günümüz dünyasında 
sosyal bilimler, sayısal bilimlerden daha çok uygulama alanına kavuşmuş bulunmaktadır. Bunların başında 
da, tarih gelir. Tabiki tarihin diğer bilimlerle ilişkisi sonucu ortaya çok daha geniş bir perspektiften bakılabilir. 
Tarihin, dil, din, edebiyat, felsefe, hukuk, psikoloji, sanat, sosyoloji gibi bilimlerle sıkı bir ilişkisi vardır. Bu 
bilimlerde ortak payda insan olduğu için tarihi, saydığımız bilimlerden bağımsız düşünemeyiz. Örneğin, 
tarih ile psikoloji arasındaki ilişkiyi açıklamak gerekirse; tarih insanı ve onun ihtiraslarını ele alır. Bunların 
ortaya çıkardığı sonuçları inceler. Bu bakımdan tarihi olaylar açıklanırken olayları gerçekleştiren kimselerin 
şahsiyetleri belirtilmeye çalışılır. Böylece, tarihi bir olay açıklanırken ister istemez psikolojik izahlara müracaat 
edilir.
20
 Bu nedenle, sosyal bilimleri her alanda kullanabilen devletler büyük bir gelişme göstermiştir. Tolitaryan 
devletlerdeki propaganda teknikleri, kapitalist ülkelerdeki reklamcılık, halkla ilişkiler, devrimci savaş ve 
psikolojik eylem, günümüz dünyasında ve insanın yaşantısında değişiklikler yönünden çekirdeksel dağılımdan 
daha büyük bir önem taşımaktadır.
21
 Günümüzde Türkiye’de sayısal bilimlere daha çok önem verilmekte 
ve sosyal bilimler okuyan öğrencilere farklı gözle bakılmaktadır. Yine, özele indirgersek aynı durum tarih 
bilimi için de geçerlidir. Aslında sorun, buradan kaynaklanmaktadır. Bu bilimlere önem verilirse, bunların 
metodolojilerinin gelişme göstermemesi için hiçbir neden yoktur.
Tarihin diğer bilimlerle ilişkisi olduğunu yukarıda anlatmıştık. Tarih diğer sosyal ilimlere açılmak ve ortak 
çalışma prensibini uygulamak zorunda
22
 olduğu için bu bilimlerin de metodolojisini bilmek gerekir. Tarih 
ile uğraşanlar için iktisat tarihi ve içtimaiyat ile tarihi coğrafya metodlarını bilmek zarurî, lisaniyat metodunu 
bilmek faydalıdır; coğrafya, sanat tarihi, arkeoloji metotları ise, ancak lüzumu olduğunda müracaat edilecek 
mevzulardır.
23
 Durum böyle olmasına rağmen ülkemizde bırakın bu bilimlerin metodunu bilmeyi, tarih 
metodolojisi dahi yeterince idrak edilememektedir. Türk tarihi ile ilgili bu bilimlerde yapılan araştırmaların 
öncüsü yine Batı insanıdır.
Tarih metodolojisi ile üzerinde durulması gereken bir diğer husus da, yabancı yazarlar eserlerinin önsözlerinde
eserindeki bütün hatalardan kendilerinin sorumlu olduklarını belirtmektedirler. Örneğin, Ariel Salzman
24

Dına Rızk Khoury
25
 ki bu örnekleri çoğaltabiliriz, eserlerinin önsöz kısmında gerekli teşekkürleri ettikten 
19  Erişim Tarihi:13/10/2014.
20  Hayrani Altıntaş, “Tarih ve Psikoloji”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kollokyumu 21-
26 Mayıs 1984 Elazığ: Bildiriler, (Editör: Abdulkadir Yuvalı), Fırat Havzası Araştırma Merkezi, Elazığ, 1990, s. 99.
21  M. Duverger,  Sosyal Bilimlere Giriş, (Çeviren: Ünsal Oskay), Bilgi Yayınevi, 4. Basım, İstanbul, 1990, s. 7.
22  Bahaeddin Yediyıldız, “Metodoloji: Çağdaş Tarihçilik”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri 
Kollokyumu 21-26 Mayıs 1984 Elazığ: Bildiriler, (Editör: Abdulkadir Yuvalı), Fırat Havzası Araştırma Merkezi, Elazığ, 
1990, s. 25.
23  Togan, a.g.e., s. 298.
24  Ariel Salzmann,  Modern Devleti Yeniden Düşünmek: Osmanlı Ancien Regime’, (Çeviren: Ayşe Özdemir), İletişim 
Yayınları, İstanbul, 2011.
25  Dına Rızk Khoury, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Taşra Toplumu Musul 1540-1834,  (Çeviren: Ülkün Tansel), 
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2007.


I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
23-25 Ekim 2014 Zonguldak, Türkiye
Garb’ın ve Şark’ın Tarih Metodolojisine Bakışı
363
sonra ‘şüphesiz ki kalan hatalardan ben sorumluyum’ diyebilme özelliğini gösterebilmektedirler. Bu erdemli 
davranışı, nedense, sözüm ona ‘hatasız, yanlışsız’ Türk yazarlarında göremiyoruz. Benzer şekilde, Leon-E.
Halkın, eserinde, “kitabımı kullanacak olan herkesten gözlemlerini ve düşüncelerini benden esirgememesini 
rica ediyorum.”
26
 demektedir. Yine, Jacques Barzun ve Henry F. Graff, Modern Araştırmacı adlı eserlerinde, 
“okuyucularımızdan ve meslekdaşlarımızdan gelen öneriler için teşekkürlerimizi yinelemek istiyoruz”
27
 
demektedir. Rudi Paul Lindner
28
 ise, eserinin sadece üç sayfasını teşekkür kısmına ayırmıştır. Bu örnekleri 
çoğaltmak mümkündür. Görülüyor ki, yabancı yazarlar, olağan yanlışlardan çekinmemektedir. Bu durumdan, 
onların yanlışlardan ders çıkarıp, bir sonraki eserlerinde aynı yanlışı yapmak istemedikleri anlaşılmaktadır. 
Çünkü onlar bu gibi olaylara geniş perspektifle bakabilmektedirler. Doğu insanı açısından, böyle durumları 
görmek pek mümkün değildir.
Sonuç olarak, her bilimin kendine göre zorlukları vardır ve bu zorlukları yenmenin yolu, o bilimin 
metodolojisi ile doğru orantılıdır. Bu durum, tarih bilimi açısından düşünüldüğünde, metodoloji daha da 
değerli hale gelmektedir. Çünkü tarih biliminde, sayısal bilimlerde olduğu gibi ispatlama ve deney yöntemi 
bulunmamaktadır. Böyle olunca da, tarih ve metodoloji birbirinden bağımsız düşünülemez. XVII. ve 
XVIII. yüzyıllara kadar Doğu, Batı’ya göre daha gelişmiş bir düzeydeydi. Bu anlamda birçok bilimsel buluş 
gerçekleştiren taraf, çoğunlukla Doğu insanıydı. Ancak bu tarihlerden sonra Batı, büyük bir atılım yaparak, 
hemen hemen her alanda Doğu’yu geride bırakmaya başladı. Batı, aklı ön plana alan, devamlı araştırma yapan 
bir âlem iken; Doğu ise, hazırla yetinen bir âlem olarak Batı’yı taklit ile varlığını devam ettirmeye çalıştı. Böyle 
olunca da Doğu’nun, Batı’yı geçmesi bir yana, yakalaması bile hayalden öteye gidemeyecektir. XIII. yüzyıllarda 
Doğu’nun yetiştirmiş olduğu birçok âlim vardır. Tarih bilimi açısından düşünüldüğünde, bunların başında 
İbn Haldun bulunmaktadır. İşte, bunlardan yararlanma yoluna Doğu insanının gitmesi gerekirken, bu gibi 
âlimlerden yararlanan ve onları kendine örnek alarak bilinçlenen daima Batı insanı olmuştur. Şuan dünyada 
geçerli olan bilimlerin, sosyal bilimler olduğunu keşfeden de Batı insanıdır. Doğu insanı ise, hâlâ bunun farkına 
dahi varamadığı gibi, Doğu’da sosyal bilimlere farklı açıdan bakılmaktadır. Durum böyle olunca da, genelde 
bütün bilimler, özelde tarih bilimi açısından düşünüldüğünde, hazırla yetinen Doğu insanı, Batı’dan taklit 
ederek yoluna devam etmektedir. Bunun sonucunda Doğu’da tarih metodolojisi ile ilgili eserleri, tercümeler 
dışında, ancak 1950 yılında Zeki Velidî Togan sayesinde görebilmekteyiz. Türk Tarihi her yönüyle araştırılmaya 
değerlidir. Tarih bilimi, metodolojiden bağımsız düşünülemediğine göre, metodoloji konusunda bilinçlenip, 
tarihimizi araştırmayı artırmanın yöntemleri bulunmalı, Ortaçağlardaki İslam bilginlerinden faydalanma 
yoluna gidilmeli ve hazırda olan ile yetinmeyip, bu konuda gelişme gösterilmelidir.
Kaynaklar
ALTINTAŞ, Hayrani, “Tarih ve Psikoloji”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kollokyumu 
21-26 Mayıs 1984 Elazığ: Bildiriler, (Editör: Abdulkadir Yuvalı), Fırat Havzası Araştırma Merkezi, Elazığ, 1990.
ARMAĞAN, İbrahim, “Bilimsel Yöntem”, Yöntembilim, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları, C.1, 
İzmir, 1983.
BARZUN, Jacques ve HENRY, F. Graff, Modern Araştırmacı, (Çeviren: Fatoş Dilber), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 10. 
Basım, Ankara, 2001.
DUVERGER, M., Sosyal Bilimlere Giriş, (Çeviren: Ünsal Oskay), Bilgi Yayınevi, 4. Basım, İstanbul, 1990.
FINDIKOĞLU, Z. Fahri, İbn Haldun’da Tarih Telakkisi ve Metod Nazariyesi, Üçler Basımevi, İstanbul, 1951.
Halkın, Leon-E., Tarih Tenkidinin Unsurları, (Çeviren: Bahaeddin Yediyıldız) Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1989.
İLHAN, Suat, “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Suat İlhan’ın Konuşması”, Fırat Üniversitesi Tarih 
Metodolojisi ve Türk Tarihinin Meseleleri Kollokyumu 21-26 Mayıs 1984 Elazığ: Bildiriler, (Editör: Abdulkadir Yuvalı), 
Fırat Havzası Araştırma Merkezi, Elazığ, 1990.
26  Halkın, a.g.e., s. IX.
27  Barzun, a.g.e., s. III.
28  Rudi Paul Lindner, Ortaçağ Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar, (Çeviren: Müfit Günay), İmge Kitabevi, Ankara, 
2000, s. 12-15.


I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
Fuat UÇAR
364
KHOURY, Dına Rızk, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Taşra Toplumu Musul 1540-1834, (Çeviren: Ülkün Tansel), 
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2007.
LINDNER, Rudi Paul, Ortaçağ Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar, (Çeviren: Müfit Günay), İmge Kitabevi, Ankara, 
2000.
NİYAZİ, Mehmed, Türk Tarih Felsefesi, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 2008.
ORTAYLI, İlber, Tarihin İzinde, Profil Yayıncılık, İstanbul, 2008.
SAGAN, Carl, Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı, (Çeviren: Miyase Göktepeli), Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 11. 
Basım, Ankara, 2000.
SALZMANN, Ariel, Modern Devleti Yeniden Düşünmek: Osmanlı Ancien Regime’i, (Çeviren: Ayşe Özdemir), İletişim 
Yayınları, İstanbul, 2011.
ŞİMŞEK, Ahmet, “Tarih Nasıl Yazılır?”, Tarih Yazımı İçin Çağdaş Bir Metodoloji, (Editör: Ahmet Şimşek), Tarihçi 
Kitabevi, İstanbul, 2011.
TEKELİ, İlhan, Tarih Yazımı Üzerine Düşünmek, Dost Kitabevi, Ankara, 1998.
TOGAN, A. Zeki Velidî, Tarihte Usûl, Enderun Kitabevi, 3. Baskı, İstanbul, 1981.
TUŞ, Muhittin, “Türkiye’de Tarih Metodolojisi Sorunu ve Metot Konusundaki Yayınlar”, Cumhuriyet Dönemi Türkiye’de 
Tarihçilik ve Tarih Yayıncılığı Sempozyumu 18-20 Mart 2010, (Editör: Mehmet Öz), TTK Basımevi, Ankara, 2011. 
ss.89-106.
YEDİYILDIZ, Bahaeddin, “Metodoloji: Çağdaş Tarihçilik”, Fırat Üniversitesi Tarih Metodolojisi ve Türk Tarihinin 
Meseleleri Kollokyumu 21-26 Mayıs 1984 Elazığ: Bildiriler, (Editör: Abdulkadir Yuvalı), Fırat Havzası Araştırma 

Yüklə 127,96 Kb.


Dostları ilə paylaş:
1   ...   155   156   157   158   159   160   161   162   163




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə