I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı
Sempozyumu
Ahmet KÜTÜK
348
Aksarayî, birçok vesileyle sultan ve devlet adamalarının başlarına gelen musibet ve belaların kendi elleriyle
işledikleri kötü işlerin bir sonucu olduğunu ima eder, bu durumu onların din ve adalet yolundan sapmalarına
bağlar. Dini düzgün olmayanın hayatı düzgün olmaz sözünü birkaç kez dile getirir ve mesela Sultan Alâeddin
Ferâmurz’un hazin sonunu da bu konudaki eksikliğine havale eder
68
. Onun tarih algısı, Kur’anî yaklaşımdan
doğrudan etkilenmiştir. Buna göre tarih, yaşanmışlıklar vesilesiyle özellikle yanlış iş ve faaliyetlerden “ibret
alma” ve “ders çıkarma” vesilesi olmalıdır: “…bu kelimeleri söylemekten bu sözleri anlatmaktan maksat anlatanın
ve yazanın geçen ömrünü ve ziyan olan vakitlerini üzüntüyle anmak ayrıca gelecek ayların günleri için ibret ve
pişmanlık duygusu aşılamak ve okuyucuları ve dinleyenleri uyandırmak ve ders almış olmalarını sağlamaktır.
Çünkü Kur’an-ı Kerim’de geçmişlerin anlatılmasının sebebi ümmetin o nazil olan şeylerden ders almasını
sağlamaktır”
69
.
Aksarayî, tarihsel olayların anlatısında bir edebi sanatı çok kullanıyor. İnsanların fiillerini eşyalara benzeterek
somutlaştırmaya ve anlatımı süslemeye çalışıyor. “İsyan etti” demek yerine “İsyan elbisesini giydi”, “intikam
almaya niyetlendi” demek yerine “intikam kemerini kuşandı”, “karşı çıkarak ayaklandı” demek yerine “muhalefet
yayına isyan okunu yerleştirdi”, “özür diledi” demek yerine “özür dileme kapısından girdi” gibi
70
. Bunun dışında,
eserinde adını zikrettiği Kelile ve Dimne’nin
71
etkisi altında anlatıda hayvanlar âleminden
benzetmeler yaparak
yaşanan olaylar ve yapılan işleri, hayvanların yaratılışsal davranış biçimleriyle ilişkilendirerek anlatımı etkili
kılmaya çalışmıştır
72
.
ii. Bilimselliği
Aksarayî, Anadolu’nun Moğol idaresi altındaki tarihini geniş ve ayrıntılı bir tarzda hikâye etmektedir. Onun
verdiği bilgiler, Selçuklu Devleti’nin gerileme devri için İbn Bibî’nin anlattıklarını kontrol etmek ve tamamlamak
olanağı sağlar. İbn Bibî’nin eserinin bittiği 1282 tarihinden sonra ise 1323 yılına kadarki vukuatın biricik
yerli kaynağı olarak kalır. Bizzat kendi ifadesinden anlaşıldığına göre Aksarayî, Selçuklu divanında bir kalem
sahibidir ve yazdıkları doğrudan doğruya şahsi müşahedelerine dayanır
73
. O, eserini yazma amacını anlatırken
“kendi gördüğüm ve şahidi olduğumla yetinildi. Çünkü gördüğün gibi doğru haber yoktur”
74
demektedir.
Eser, döneme ait diğer kaynaklarla karşılaştırıldığında Aksarayî’nin yazdıklarının tamamıyla gördüğü veya
vasıtalı olarak dinlediği olaylardan meydana geldiğine hükmetmek zorlaşır. Mesela, İlhanîler ve onların
Memlüklerle olan ilişkilerine dair verdiği haberler kısa mahiyette de olsa
doğrudan doğruya müşahedesi
haricinde kaldığı gibi, işittiği şeyler de değildi. Hülagü ve Ahmed Teküdar’ın mektupları diğer kaynaklardakilerle
doğrudan uyuşması dolayısıyla muhakkak surette bu hadislere ait kaynaklardan alınmış olmalıdır. Şahit olduğu
68 Sultan Alaeddin Ramazan ayında akşamı Kadir gecesi olan bir günde orucunu bozması hadisesini anlatırken “… Öyle
şerefli bir gecenin kadrini kıymetini bilmedi. Sadece orucunu bozduğunu sandı. Onu yaparken devletinin kökünü
kazıdığını anlamadı” der (Aksarayî, (M. Öztürk), s. 229) ve başka bir yerde Moğolların eline düşmesini bu olayın
vebali olarak gösterir. (Aksarayî, (M. Öztürk), s. 233-234)
69 Aksarayî, (M. Öztürk), s. 27. Müellif ayrıca eserinin giriş kısmında tarihin faydasına dair şunları söyler: “Tarihin
faydası, devrin meliklerinin ve cihandâr padişahlarının boş zamanlarında ve hüzünlü anlarında geçmişlerin
haberlerine, eserlerine ve hikâyelerine rağbet etmeleriyle ortaya çıkar. Tarih haber sahibi bir arkadaş ve nedim
gibi onları dünyanın olaylarından ve havadislerinden haberdar eder.” “…tarihin başka bir faydası da geçmiş
kimselerden iyi yapanın adının iyi ve kötü yapanın adının da kötü olarak devirlerin sayfasına yazılması ve hecelerde
zikredilmesidir.” Bkz.
Aynı Eser, s. 2.
70 Aksarayî, (M. Öztürk), s. 85, 153, 190.
71 Bkz. Aksarayî, (M. Öztürk), s. 156, 160.
72 Devlet adamlarının çeşitli faaliyetleri vesilesiyle “şahinin pençesindeki keklik gibi”, “koyunun arkasındaki yırtıcı
kurt gibi”, “kendi etrafında dönen düven öküzü gibi”, “kendi etrafını ören ipek böceği gibi” “bataklığa batmış eşek,
kapana tutulmuş güvercin gibi” tabirler kullanılır. Bazen bu söz sanatı Kur’anî ayetlerle takviye edilir. Arslandan
ürkerek kaçan yabani merkeplere benzerler” (Kur’an-ı Kerim, 74/50-51). Bkz. Aksarayî, (M. Öztürk), s. 100-101,
163-164, 172, 194-195, 212-213, 217.
73 Aksarayî, (M. Öztürk), s. XVI, 26.
74 Aksarayî, (M. Öztürk), s. 26; Aksarayî, (O. Turan), (Neşredenin Önsözü) s. 42.
I. Uluslararası Türklerde Tarih Bilinci ve Tarih Yazıcılığı Sempozyumu
23-25 Ekim 2014
Zonguldak, Türkiye
İbn Bibî ve Aksarayî Tarihleri Üzerinden Türkiye Selçukluları Döneminde
Tarih Algısı ve Tarih Yazıcılığı Hakkında Bazı Düşünceler
349
tüm olayları hafızasına dayanarak yazdığını kabul etmek de zordur. Eserini yazarken kendine ya da başkasına
ait birtakım evrakı, belki de zamanında tuttuğu hatıra notlarını elinde bulundurduğu muhakkaktır. Hafızada
tutulması zor olan tarihlerde onun verdiği rakamların diğer kaynaklara uygunluğu başka türlü izah edilemez
75
.
Bilimselliği doğrudan etkileyen en önemli unsur kullanılan kaynaklardır. Müellif, müşahedelerine dayanan
dördüncü kısımdan evvelki bahislerin kaynakları hakkında tam bilgi vermemektedir. Bununla birlikte Hz.
Peygamber, Hülafâ-i Râşidin ve Emevilere ait bahislerin neredeyse tamamı İbn Abd Rabbihi’nin İkdü’l Ferid
adlı Arapça eserinden nakledilmiştir.
Bununla birlikte, istifade ettiği kendinden önceki kaynakların da çok fazla
olmadığı anlaşılıyor
76
.
Olayları anlatırken zaman zaman kullandığı tarihçilerin naklettiğine göre gibi söylemler, onun bir kaynak
bilincine sahip olduğunu ve belli oranda kendisinden önceki tarihçilerin kaydettiklerini gözden geçirmiş
olduğunu göstermektedir
77
. Ayrıca, olayları rivayet ettiği bazı
kişiler için sözüne güvenilir, içi temiz kimselerden
duyulduğuna göre gibi ifadeler kullanması da onun tarihsel anlatıda ihtiyatçı olduğuna işaret eder
78
. Bununla
birlikte Aksarayî, anlatıda zaman zaman acemi bir tarihçilik görüntüsü sergiler. Bazen olay ve kişileri birbirine
karıştırır ve kronolojik sırayı takip etmez. Kendinden önceki tarihçileri taklit ve onlara benzeme kaygısı bazı
yanlışlıklar yapmasına, olaylara uymayan beyit ve şiirler serdetmesine veya İran edebiyatında kusur kabul edilen
aynı şiir ve söylemleri defalarca tekrar
etmesine sebep olmuştur
79
.
Müellifin, hadiselerin sebeplerini izah ederken tenkidi bir görüşe sahip olmadığı da gözüküyor. Mesela II.
İzzeddin Keykavus’un Bizans ülkesine ilticası meselesini anlatırken onun Bizans imparatoru tarafından iyi bir
kabule mazhar olduktan sonra hapsedilmesini, Bizans tahtını ele geçirmek için gerçekleştirmek istediği bir
suikast girişimine bağlayarak halk mantığı ile şayi olan bu haberi bir hakikat gibi nakletmiştir. Hâlbuki esas
sebep Bizans imparatorunun İlhan Devleti ile bir ihtilafa düşmekten çekinmesi idi
80
.
iii. Tarafsızlığı
Aksarayî’nin tarafsızlığı da İbn Bibî gibi yaşadığı dönemin siyasi kargaşa ve şiddet ortamından etkilenmiştir.
Anlattığı hadiselerde adı geçen şahıslar ile ilgili verdiği hükümler hakkında tamamıyla objektif olduğunu
düşünmek zordur. İyi ya da kötü hükümlerle tasvir ettiği şahıslara ait ifadelerinde bazı
şahsi temayüllerinin
tesirini sezmek mümkündür. Mesela eserini ithaf ettiği Timurtaş’ın isyanı hakkında en küçük bir işarette bile
bulunmamıştır. Halbuki bu isyan eserin tamamlanmasından önce gerçekleşmişti. Bu durum Timurtaş’ın hoşuna
gitmeyecek bir meseleye dokunmaktan çekindiği tarzında izah edilebilir
81
.
Aksarayî eserinde Moğol hükümdarı Timurtaş’a övgüler dizer, fakat aslında Moğollardan nefret ettiğini gösteren
birçok
söylemi mevcuttur
82
. Bununla birlikte, Moğolların Anadolu’daki faaliyetleri ve saldıkları korku onun
kalemine de sirayet etmiş olmalıdır. Bu, onun tarafsızlığını doğrudan etkileyen en önemli etken olarak göze
75 Aksarayî, (O. Turan), (Neşredenin Önsözü) s. 42-43.
76 Aksarayî, (O. Turan), (Neşredenin Önsözü) s. 41.
77 Selçuklu hanedanının ortaya çıkması hadisesini anlatırken. Bkz. Aksarayî, (M. Öztürk), s. 6.
78 Aksarayî, (M. Öztürk), s. 55.
79 Aksarayî, (M. Öztürk), (Çevirmenin Girişi), s. XVII. Mesela Büyük Selçuklu sultanlarının tarihini anlatırken
kronolojik hatalar yapar. Bkz. Aksarayî, (M. Öztürk), s. 16 ve bkz. not 54.
80 Aksarayî, (O. Turan), (Neşredenin Önsözü) s. 48-49. Olayın anlatısı için bkz. Aksarayî, (M. Öztürk), s. 56-57.
81 Aksarayî, (O. Turan), (Neşredenin Önsözü) s. 50; Gordlevski,
a.g.e., s. 16-17.
82 Baycu’nun ilk işgal yıllarında (1258) Moğolların Aksaray’da yaptığı zulmü anlatırken onlar yüzünden ilahi takdirle
kışın gökten bir damla yağmur düşmediğini anlatır ve “Bu da Yüce Allah’ın o uğursuz kâfirler
yüzünden gösterdiği
bir inayetti” der. Aksarayî, (M. Öztürk), s. 33.