BEDRİ RUHSELMAN
307
Bu plânda hâkim olan realite sevgidir. Daha doğrusu oraya
intikal edecek olan insanlar o plânda sevginin çeşitli tatbikatını
görmek ve bu sayede vazife plânının yüksek icaplarına tama-
mıyla intibak edebilecek duruma gelmek için orada bir müddet
yaşayacaklardır. O hâlde, yarı süptil âlem veya sevgi plânı, her
şeyden evvel bir arasat plândır. Yâni basit dünya realitelerinin
ağır yüklerinden kurtulmuş olan insanların, çok süptil bir vazife
plânına intikalini rahat, tatlı ve mesut bir yürüyüşle temin eden
bir ara vasattır.
Maddî inkişafın her safhasının ikmalinden sonra bir üst safha-
ya geçebilmek için, nebat, hayvan, insan, bütün varlıkların böy-
le arasat plânlardan geçmesi zarurîdir. Zira bu plânların fonk-
siyonları çok mühimdir. Meselâ, herhangi bir safhada bulunan
varlık, bir hayvan varlığı, çok uzun süren hayvanlık safhasını
hakkıyla ikmal edip bir üst safhadaki bedeni, yâni insan bede-
nini kullanabilecek liyakate erdiği zaman birdenbire hayvanlık
mertebesinden hemen insanlığa atlayamaz. Zira her ne kadar o,
kendi çapında, lüzumu derecesinde inkişaf etmiş olsa bile gene
o zamana kadar kullanmış olduğu bir hayvan bedeniyle insan
bedenini kullanmak arasında çok mühim ve derin farklar var-
dır. İşte beden realiteleri arasında muayyen intikal kademelerini
geçirdikten sonradır ki o varlık, insanlığın icaplarına tamamıyla
uyabilecek ve insan bedenini bilfiil kullanmaya alışmış olacaktır.
O hâlde, onun böyle bir intikal hazırlığını yapabilmesine imkân
verecek bir plânda yaşaması lâzımdır. İşte bu da onun yarı süptil
âlemidir. Burada o varlık, insanlığın icaplarına kendisini hazır-
layıcı birtakım durumlarla karşılaşır ve o durumlarda bir müd-
det intikal tatbikatını yaptıktan sonra, en iptidaî merhalesinden
başlamak üzere insanlık âlemine adımını atar. Fakat gene hemen
müstakil bir insan varlığı hâline birdenbire giremez. Evvelâ in-
san beyninin elemanlarını kurabilecek duruma gelir, uzun müd-
det insan beyni hüceyrelerinde yaşayarak insan bedenini idare
etmek tatbikatlarını gördükten sonra lüzumu derecesinde, yâni
bir insan bedenini müstakilen kullanabilecek liyakate ulaştıktan
sonra o bedeni kullanıp müteakip tekâmüllerini yapmak için bir
insan bedenine irtibatlar kurarak dünyaya bağlanır, insan hâlin-
İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
308
deki bir bedenle bedenlenir ve bundan sonra -evvelce söylediği-
miz gibi- insan bedeniyle bütün tekâmül kademelerini dünyada
ikmal eder.
*
* *
İnsanların, insan üstü plâna geçebilmeleri için atlatmaları lâ-
zım gelen yarı süptil âlem; insan altı âleminden insan kademe-
sine geçilirken yaşanması icap eden arasat plânlarla kıyaslana-
mayacak şümul ve vüsattedir. Arasat plânların, alt plândan üst
plâna varlıkları hazırlamak için, kendilerine mahsus vâsıtaları
vardır. Bu vâsıtalar ne onların terk etmiş oldukları plânların re-
alitelerine, ne de bir üst plânın realitelerine aittir. Bunlar ancak,
alt plândan üst plâna geçecek varlıkların, bu iki plân arasında
mevcut olan farklar karşısında herhangi bir sarsıntıya mâruz
kalmadan geçebilmelerini, diğer tâbirle üst plânın hiç alışılma-
mış realitelerine alışabilmelerini, en kestirme yoldan temin eden
vâsıtalardır ki bu vâsıtalar birer cephesiyle, bırakılan plânın re-
alitelerine temas ederken diğer cepheleriyle de gelecek plâna
yakın bâzı durumlar arz ederler. Fakat haddizatında, onlar ne
bırakılmış olan, ne de intikal edilmek üzere bulunan plânların
kendi realiteleri değildir, ancak arasat plânına mahsus bir hazır-
lık mekanizmasıdır.
*
* *
İnsanların dünyadan sonra girecekleri yarı süptil âlemin, yâni
arasat plânının hazırlayıcı vâsıtası sevgidir. Buradaki sevgi hiç-
bir vakit, dünyada anlaşılan ve duyulan sevginin kendisi olma-
makla beraber, bunun gene dünyadakine yakın bir cephesi var-
dır. Her ne kadar dünyadaki sevgi, sevgi plânındaki hakikî sevgi
mefhumundan başka ise de gene o sevgiye insanları hazırlayıcı
bir basamak olabilecek kıymeti ve mahiyeti haizdir. Binaenaleyh
sevgi âlemine, yâni yarı süptile girmek liyakatini kazanmış olan
bir insan varlığı; dünyada geçirmiş olduğu bu hazırlığı sayesin-
de, dünyadakinden bambaşka ve onunla kıyas edilemeyecek bir
vüsat ve şümul içindeki bu büyük sevgi mekanizmasına katılmış
BEDRİ RUHSELMAN
309
bulunacaktır. O varlığın bu plânda yapacağı şey, bu çok şümullü
ve geniş sevginin çeşitli varyetelerini kullanarak, onların daha
üst vazife plânına hazırlayıcı imkânlarından faydalanmak ola-
caktır. Demek ki buradaki sevginin, dünya insanlarınca anlaşı-
lamamış olan mahiyeti, arasat plânındaki varlıkları vazife plânı-
nın yüksek realitelerine intibak ettirici çok kudretli durumlar
arz eder. Zira vazife plânını tam mânâsıyla kabullenmek ve ona
intibak edebilmek pek kolay bir iş değildir. Buradaki muvaffaki-
yetin de bir hayli cehit ve gayret gösterilmesini icap ettiren tek-
nik hususları vardır.
*
* *
Sevgi plânındaki cehit ve gayretler, dünyadaki kaba işlerde
gösterilen cehit ve gayretlerden bambaşkadır. Dünyadaki cehit
ve gayretler esnasında insanların karşılarına daima dikilmekte
olan zahmetlerin, sıkıntıların, ıstırapların, azapların, işkencele-
rin,hastalıkların, ölümlerin hiçbirisi burada yoktur. Buradaki
cehit ve gayret, varlıkların idraklerinin artışı nisbetinde (bu da
sevgi plânında süratle vâkı olur) daha çok zevkli ve saadet verici
hazlarla dolu olur. Varlıklar bu yoldaki faaliyeti, sevgi faaliyeti-
ni büyük bir iştiyakla özlerler ve ondan sonsuz saadet duyarlar.
Nitekim daha dünyada iken insanların öz varlıklarında beliren
bu büyük saadetin sezgi pırıltıları insanları kendisine çeker. Fa-
kat insanlar bütün iştiyaklarına rağmen, dünyada iken bu saade-
ti elde edemezler. Bununla beraber insanlar, mahiyetini bilme-
den, ne olduğunu tarif edemeden, mütemadiyen onun peşinde
koşarlar ve bütün hayatları boyunca onu sayıklar dururlar. İşte
onlar iştiyakını duydukları, asırlarca peşinden koştukları, buna
rağmen bir türlü yakalayamadıkları, hattâ mahiyetini tâyin ede-
medikleri bu saadetin, dünyayı terk ettikleri andan itibaren, sev-
gi plânında kucağına atılmış bulunacaklar, o zaman kendilerini
tam mânâsıyla tatmin edecekler, diğer tâbirle dünyada hiçbir
zaman nail olamadıkları tatminkârlığın ne demek olduğunu o
zaman anlayacaklardır.
Dostları ilə paylaş: |