BEDRİ RUHSELMAN
41
Şimdi, ilk hidrojen atomunun nasıl teşekkül ettiğini izah etmeye
başlıyoruz.
Âlemimizin ilk maddesinin hidrojen atomu olduğunu ve bu-
nun da insanların bildiği hidrojen atomundan bambaşka ve onun
çok iptidaî bir hâlinden ibaret bulunduğunu evvelce söylemiştik.
Keza, insanların tanıyamayacakları kadar basit ve iptidaî olan bu
atomun -âlemimizin ilk maddesi olması itibarı ile- amorfa en ya-
kın bir madde olduğundan da bahsetmiştik. Evvelce belirttiği-
miz gibi, kâinatta mekanik tekâmül prensibinin hâkim olduğu
ilk safha; hidrojen atomu altı safhası olan sonsuz, karanlık, dağı-
nık ve amorf bir vasattan ibarettir. Buradaki tekâmül tamamıyla
mekanik bir sisteme bağlanmıştır. Bu safhadaki maddeler toplu
değil, darmadağınıktır. Zira bu safhada yalnız mekanik tatbikat-
larını görmek için bulunan ruhlar henüz maddeleri toplayabi-
lecek kudrete erişmemişlerdir. Binaenaleyh bu basit ruhlar, bu
iptidaî vasatın darmadağınık, şekilsiz maddeleri içinde hiçbir
maddeye bağlanmadan -aslî kaynakların yüksek icapları ile- o
maddeden o maddeye atlamak suretiyle sürüklenip giderek son-
suz mekanik ve insanlar için anlaşılması mümkün olmayan ipti-
daî bir tekâmül yolunu takip ederler.
İşte burada pasif olarak tekâmüllerini yaparken ebediyet ka-
dar uzun görünen bir devreden sonra bu ruhların bâzıları yavaş
yavaş, bu dağınık maddeyi toplayabilecek kadar tekâmüllerinde
ilerlemiş durumlara gelirler. Böyle bir duruma gelmiş bir ruhun
müteakip tekâmülüne zemin olmak üzere ünite’den bu amorf
vasatın içinde bir noktaya tesir gelir. Bu tesir, birisi o madde-
ye bağlanmış bulunan, yâni o maddeyi yakalayabilecek duruma
gelmiş olan bir ruha ait, diğeri ise teşekkül hâlinde bulunan o
maddenin bünyesine ait olmak üzere birbirine zıt karakter gös-
termekle beraber, birbirini destekleyen, tamamlayan, hulâsa aynı
hedefe yönelmiş bulunan iki tesirden mürekkeptir. Ve bittabî
bunların ikisi de gene aslî tesirin iki cephede görünen kâinattaki
tezahürüdür. Bu iki zıt tesir, birbirine zıt karakterde birleşmiş
unsurlardan müteşekkil ikili bir madde vahdetini, yâni bir birim
düaliteyi meydana getirir. Bu unsurlar o vasatta mevcut amorf
maddenin bir kısmının, gelen tesirler altında hareketlendirilerek
İLÂHÎ NİZAM VE KÂİNAT
42
bir araya toplanmış hâlleridir. Zira bu hareketler sayesinde hu-
sule gelen manyetik alan, o dağınık maddeleri bir araya toplar.
İşte bu hareketler de hidrojen âleminin ilk hareketleridir ki bir
ruhun o atoma bağlanması icaplarına göre aslî tesirler tarafından
ayarlanmıştır.
Böyle ilk atomlardan müteşekkil sahalar, astronomik âlemin
bütün cisimlerini, kürelerini ve manzumelerini teşkil eden sayı-
sız nebülöz sahalarının ilk durumlarını meydana getirirler. Böy-
lece meydana gelmiş olan ilk atoma bir ruh bağlanmış bulun-
maktadır. Diğer tâbirle, bu ruhun bu atoma bağlanmak ihtiyacı,
aslî prensibin icapları ile bu atomun meydana gelmesine sebep
olmuştur. Ve ruhun bu ihtiyacına ait icapları taşıyarak amorf va-
sata inen aslî tesir, onun bu atomla irtibatını temin etmiştir.
Demek ki ilk hidrojen atomları böyle birbirine zıt, fakat mu-
vazene hâlinde bulunan ikişer unsurdan müteşekkil, âlemimizin
en basit hâllerdeki aslî maddelerini teşkil etmektedirler.
*
* *
Âlemimizin ilk atomuna, yâni hidrojen atomuna bağlanmış
olan bir ruh; artık o atomun varlık dediğimiz bir ileri safhası-
nın teşekkül edeceği âna kadar onu bırakmayacaktır. Burada da
mekanik-otomatik bir tekâmül seyri vardır. Yâni hidrojen tekâ-
mülünün bu birinci kısmındaki ruhlar ilk yakaladıkları iptidaî
hidrojen atomunun, müteakip bütün inkişaf safhalarını pasif
olarak takip etmek suretiyle tekâmüllerine devam edeceklerdir.
Bu sırada onlar hidrojen atomuna hâkim değildirler. Çünkü ken-
dilerinde böyle bir hâkimiyeti istilzam eden ne sezgi, ne idrak,
ne de hürriyet mevcut değildir. Bunlar henüz muhtelif maddele-
ri toplayarak onlardan kendilerine bir varlık meydana getirecek
durumda değildirler. Binaenaleyh bunların tekâmül vetireleri de
aşağı yukarı ilk safhadakiler gibi pasif ve mekaniktir. Arada şu
fark vardır ki amorf vasat safhasında iken varlıklar hiçbir vakit
bir madde üzerinde uzun uzadıya tutunamazlardı. Zira onlar
orada esasen, herhangi bir maddeyi yakalayabilmiş durumda
değil idiler. Onlar, sadece darmadağınık maddeler içinde aslî te-
BEDRİ RUHSELMAN
43
sirlerin icapları altında, maddeden maddeye atlayarak mekanik
tatbikatlarını yapıyorlardı. Hidrojen âleminin ilk safhasında ise
varlıklar, yakalamış oldukları hidrojen atomlarına bağlanmışlar-
dır.
O bağlandıkları atomdan başkasına atlayamazlar. Ve o ato-
mun bütün inkişafı boyunca, onun inkişaf kademelerini takip
ederler, yalnız bu sırada o atoma hâkim değildirler. Sadece onun
hareketlerine pasif olarak katılırlar ve o hareketlere intibak et-
meye alışırlar. Zira bu hareketler, aslî tesirlerin, yüksek icapları
altında kurulmuş ve istikametlerini almıştır. Ruhlar orada, bu
icaplar altında ve esir olarak, yâni sürüklenerek o hareketlere
tâbi olmak suretiyle varlık safhasına kadar çok uzun bir müddet
devam edecek olan tatbikat devresini ikmal edeceklerdir. Bu ilk
hidrojen atomunun teşekkülünden, ilk varlık hâli meydana ge-
linceye kadar atomun bünyesine hâkim olan tesir, esasî tesirdir,
yâni aslî prensipten gelen tesirdir ki bunun da o atoma bağlan-
mış bulunan ruha ait, söylediğimiz gibi, bir cephesi mevcuttur.
Demek ki bu atoma inen aslî tesirde bir, atomun bünyesine ait
maddî cephe, bir de ruha ait olarak gelen ruhî bir cephe vardır.
Şu hâlde endirekt olarak, yâni aslî tesirler kanalı ile gelen, ruhla-
ra ait tesirler atomun mukadder olan hareketlerine pasif olarak
uymak suretiyle sadece mekanik tatbikatlarını yapacaklardır.
Bu tatbikat sayesinde onlar varlık safhasına doğru ilerledikçe,
maddeler arasındaki münasebetlerin illiyet prensibi karşısındaki
durumlarına ait ilk insiyakların hazırlıklarını otomatikman ya-
parlar. Bu devredeki tekâmül, ruhlar için çok uzun ve zordur.
Bittabî buradaki zorluk ve uzunluk mefhumları nisbîdir. Haddi-
zatında ilâhî nizamda ne uzunluk kısalık, ne de zorluk kolaylık
diye bir şey yoktur.
*
* *
Hidrojen atomu, âlemimizin en basit bir maddesi olmakla be-
raber, az çok büyük bir enerji taşımaktadır. Zira o, kâinatın ilk
amorf madde hâlinden bu merhaleye gelinceye kadar bir hayli
tesirler ve değerler almış bulunmaktadır. Şunu tekrar hatırla-
Dostları ilə paylaş: |